Translate.vc / francés → turco / Blink
Blink traducir turco
175 traducción paralela
- Au Clin d'Oeil.
- Eye Blink'e.
Blink, continuez.
Blink, devam et.
- Stuart, moi, je voudrais Blink-182.
- Stuart, bana da yap. Blink 182.
Blink and hook.
Yeter.
J'ai de l'A-Blink dans ma poche si tu as quelque chose à m'échanger.
Fazladan varsa cebimde bir 5'lik var.
Alanisse Morisette, Blink 182, Britney Spears et des dizaines d'autres se joignent à la grève lancée par Moop.
Görünüşe göre, Alanis Morissette, Blink 182, Britney Spears, and düzinelerce müzisyen MOOP'la beraber müzik yapmayı red ediyorlar.
Ca s'appelle du "blink."
Adına Blink diyorlar.
La Promicine? Alors quoi, vous pensez que cette drogue, le "blink", ce sont les 4400 qui l'ont synthétisée?
Ne yani bu Blink dediğiniz uyuşturucuyu bir 4400'mü imal ediyor?
Bien, comment savez-vous qu'Erika Lundgren était sous l'emprise du blink quand elle a sauté?
Erika Lundgren'ın atladığı sırada Blink'in etkisinde olduğunu nereden biliyorsunuz?
Erika a pris du blink ce matin.
Erika bu sabah Blink kullandı.
On devrait aller faire un tour à Cowen Park, Pour trouver où ce Greg se fournit en blink.
Muhtemelen Cowen Park'a gidip şu Greg denen herifin Blink'i nereden buluğunu öğrenmeliyiz
Diana, ce type du D. E. A., Il a dit que le blink causait des hallucinations, pas vrai?
Şu DEA görevlisi Blink'in hayal görmeye sebep olduğunu söylemişti değil mi?
Pourquoi quelqu'un voudrait te faire prendre du blink?
- Birisi sana neden Blink vermek istesin ki?
Les toxiques sont négatives, mais ce n'est pas surprenant, parce qu'on ne sait pas grand-chose sur les tests du blink.
Toksikoloji raporu negatif çıktı. Ama bu pek şaşırtıcı değil çünkü Blink hakkında pek fazla bir şey bilmiyoruz.
On n'en sait pas plus sur le blink.
- Ama Blink hakkında pek bir şey bilmiyoruz.
Je crois que j'ai pris une dose de blink aussi.
Sanırım Blink etkisini göstermeye başladı.
Ce n'est pas du blink, je suppose?
Bu Blink olamaz, öyle değil mi?
Le blink c'est tout nouveau, mec.
Blink çok yeni.
Le Blink.
Adına Blink diyorlar.
Vous pensez que c'est un 4400 qui a synthétisé cette drogue?
Ne yani bu Blink dediğiniz uyuşturucuyu bir 4400'mü imal ediyor?
Comment savez-vous qu'elle avait pris du Blink?
Erika Lundgren'ın atladığı sırada Blink'in etkisinde olduğunu nereden biliyorsunuz?
Elle a pris du Blink ce matin.
Erika bu sabah Blink kullandı.
On devrait aller à Cowen Park, voir où ce fameux Greg trouve son Blink.
Muhtemelen Cowen Park'a gidip şu Greg denen herifin Blink'i nereden buluğunu öğrenmeliyiz
Le gars des stups a bien parlé d'hallucinations?
Şu DEA görevlisi Blink'in hayal görmeye sebep olduğunu söylemişti değil mi?
Pourquoi on te droguerait au Blink?
- Birisi sana neden Blink vermek istesin ki?
On ne sait pas vraiment comment tester le Blink.
Ama bu pek şaşırtıcı değil çünkü Blink hakkında pek fazla bir şey bilmiyoruz.
On sait peu de choses sur le Blink.
- Ama Blink hakkında pek bir şey bilmiyoruz.
Je crois que je suis sous Blink, moi aussi.
Sanırım Blink etkisini göstermeye başladı.
Ça ne serait pas du Blink, ça? Et alors?
Bu Blink olamaz, öyle değil mi?
C'est tout nouveau.
Öyleyse ne olmuş? Blink çok yeni.
Il a dit à toute la classe aujourd'hui que son groupe préféré était Blink-182.
Bugün sınıfta, en sevdiği grubun Blink 182 olduğunu söyledi.
En fait, depuis le premier blink test, j'ai su que vous étiez le meilleur.
Gerçek şu ki senin ilk göz kırpma testinde en yükseği tutturduğunu anlamıştım.
Vous avez déjà lu Blink?
Blink kitabını okudunuz mu?
Que l'enjeu est plutôt élevé, et qu'avant d'y consacrer de votre temps, vous voulez vous assurer que je pourrai vous aider. C'est ça? Le test de Blink alors.
Size çok pahalıya patladığı için buna vaktinizi ayırmadan önce size gerçekten yardım edebileceğimden emin olmak istiyorsunuz.
J'aimerais transférer dans ma tête tout ce qu'il y a dans la tienne. Tu as assez d'espace pour les paroles de Blink-182 et ses idées de préservatifs faits maison?
Bildiği bütün şarkı sözleri ve kendi ürettiği doğum kontrol yöntemleri için kafanda boş yer olduğuna emin misin?
C'est Blink-1 82.
O söylediğin Blink-182.
Deux, il a montré tous les symptômes avant-coureurs de Blink 182 intoxications.
İki, zehir 182'nin tüm sahte belirtilerini gösterdi.
C'est comme le livre de Gladwell "Blink"
Gladwell'in Blink kitabı gibi.
Je crois que j'ai "cligné" sur quelque chose aujourd'hui dans le groupe.
Sanırım bugün grupta bir şeye blink'ledim.
Le type pour qui Jen bat des cils clignote pour quelqu'un d'autre.
Jen'in blink'lediği çocuk, başkasını blink'liyor.
J'ai "La force de l'intuition".
Blink sezgilerim vardı.
Ma "Force de l'intuition" me dit qu'il veut te botter le cul.
Blink hislerim bu herifin seni fena benzeteceğini söylüyor.
Blink fait une reconnaissance pour un autre site. Et on change de lieu, avant même d'avoir été repéré.
Blink sıradaki mekanımızı kontrol ediyor ve ve onlar yerimizi öğrenmeden önce konumumuzu değiştiriyoruz.
Blink 182 ce détestait et ils ont trouvé un moyen de continuer à un être un groupe pendant des années.
Blink 182 birbirinden nefret etse de yıllarca berbat bir grup olarak kalmayı başardı.
Bling bling Blinker.
Blink Blink Blinker! - Blinker?
J'ai laissé le bling bling à la maison.
Blink blingim evde ama.
On utilise le blink drive.
Sıçrama Sürücüsünü kullanacağız.
Avec le blink drive, vous disparaissez d'un endroit pour réapparaître à un autre.
Sıçrama sürücüsünü kullanarak, bir yerde kaybolup başka bir yerde ortaya çıkıyorsun.
Blink.
Göz kırp.
Blink!
Blink!
Non!
Hayır! Blink!