Translate.vc / francés → turco / Bossé
Bossé traducir turco
7,316 traducción paralela
J'ai bossé avec lui, et c'est un ami.
Daha önce onunla çalıştım, gerçekten iyi bir dost.
J'ai bossé avec Elton John, avec Otis Redding.
Elton John'la çalıştım. Otis Redding'le çalıştım.
Voyons, j'ai bossé avec...
Dur bakayım.
T'as bossé avec quelqu'un ces 10 dernières années?
- Benim jenerasyonumdan kimseyle çalıştın mı?
Rien de tout ça n'aurait été possible sans ma biquette adorée qui a bossé nuit et jour pour payer mes études.
Tabii bunların hiçbiri mümkün olamazdı hayatımın kadını olmasa. Meteoroloji okumam için gece gündüz demeden çalıştı.
Il avait bossé avec Baum ailleurs et il l'admirait.
Önceki şirkette Baum'la çalıştı ve onu neden kimsenin dinlemediğini anlamadı.
La loi doit interdire de travailler pour une banque après avoir bossé pour l'organisme de tutelle.
Finansal düzenlemede çalıştıktan sonra finans kurumunda çalışmanı engelleyen bir tür kanun olmalı, değil mi?
Quand elles ont bossé toute la journée
Çalışma saati biter bitmez.
J'ai bossé dans un endroit comme ça quand j'étais gosse.
Tüm çocukluğumu böyle yerlerde çalışarak geçirdim.
J'ai bossé pour un journal étudiant.
NYU dergisinde yazıları düzenlerdim.
Vous avez bien bossé.
Bugün iyiydiniz millet.
Parce qu'on était d'accord que je bosse pour que tu écrives ton bouquin.
Çünkü anlaşmıştık.
Je bosse plus pour les Yankees.
Yankees'de çalışmıyorum artık.
On bosse pour eux.
Onlar için çalışıyoruz.
Le type qui bosse ici.
Burada çalışan eleman.
Je bosse comme garde du corps.
Güvenlik işindeyim. Korumalık yapıyorum.
- Ici, on bosse.
İşimiz burada. Çalışıyoruz.
Mais tu la connais, elle bosse sans arrêt.
Biliyorsun işte. Sürekli çalışıyor.
Putain, E. Qui bosse pour qui?
Kim patron, kim işçi, E?
Je bosse pour la banque.
Ben banka için çalışıyorum.
Je bosse à mon compte.
Özel yükleniciyim.
L'ex de mon frère bosse pour la SEC. Elle est venue à Vegas.
Kardeşimin eski sevgilisi Menkul Kıymetler Borsa Komisyonu'nda.
Ma femme bosse pas pour des locataires.
Karım kiracının işini yapmayacak.
Elser bosse intuitivement, avec précision.
Bu Elser sezgisel çalışıyor ve neredeyse hatasız ilerliyor.
C'est que je bosse, moi!
Çalışıyorum, gördün mü?
Je bosse, je bosse.
Gereğini yerine getiriyorum.
- Depuis quand elle bosse plus?
- Ne zamandır işsiz?
- J'aime pas, ça fait une bosse.
- Sus. Sıkıyordu zaten.
Soit tu reprogrammes ce robot pour qu'il bosse pour nous, soit on te bute.
Ya o minibüsteki robotu bizim için çalışacak şekilde yeniden programlarsın ya da seni hemen vururuz.
Je bosse encore dessus.
Henüz bir şey yok, hâlâ üstünde çalışıyorum.
Donc, Baron veut que l'on bosse sur l'affaire Geoghan.
Bir şey olmadı. Baron, Geoghan Davası'nı kurcalamamızı istiyor.
Il a placé son petit bateau dans l'Atlantique Nord, entre un baleinier norvégien et un banc de baleines à bosse.
Küçük teknesini Kuzey Atlantik'te Norveçli balina avlama gemisi ile balina sürüsünün arasına konumlandırdı.
Je bosse, moi.
Ben hayatta kalmaya çalışıyorum.
T'as roulé ta bosse.
Çok gördün geçirdin.
Je bosse pour Jules.
Jules için çalışıyorum.
- Ça bosse.
Yoğun.
Je bosse pour vous depuis un an.
Bir yıldır seninle çalışıyorum.
- Non, Jess, je bosse pour lui.
- Hayır, Jess, ben ona çalışıyorum.
Je l'ai jamais vu comme ça. Il bosse presque pas depuis la Nouvelle-Orléans.
Daha önce onu öyle görmemiştim.
Ca fait trois ans que je bosse pour ce connard d'espingouin.
Üç yıl boyunca bu adama çalıştım ve
Je bosse chez un petit garagiste.
Bir süre önce, motor tamiri işindeyim.
On étudie la question, on laisse rien au hasard et on bosse en équipe.
Araştırmamızı yaparız. Her hareketi planlarız. Takım olarak çalışırız.
Je bosse pour un flic pourri depuis le départ?
Bunca zamandır kirli federallere mi çalışıyordum?
Je bosse tôt demain, je resterai pas longtemps.
İşe erken gideceğim. Çok kalamam.
Je bosse pour l'État de l'Ohio.
ABD hükümeti için çalışıyorum.
Il bosse qu'une nuit, à la cool sur son traîneau. Il a des rennes magiques.
Yalnızca bir gece çalışması gerekiyor ve etrafta kızağı ve sihirli ren geyikleriyle uçuyor.
Elle a jamais bossé là-bas.
Hiç onlara çalışmamış.
- Justifiez pourquoi ça coûte $ 500 de plus de manger dans un endroit où on bosse comme ça se fait dans un endroit comme ça.
- Çalıştığımız yer gibi bir yerde... yemek yemenin buradan $ 500 fazlaya mal olmasını açıklayabilir misin?
Je bosse sur une, Ratte de pomme de terre et truffes.
Ratte patatesi ve trüf mantarı ile bir şey deniyorum.
- Je bosse sur mes insultes.
- Küfürlü konuşmamı geliştiriyorum.
- Elle bosse chez HM.
- HM'de çalışıyor.