Translate.vc / francés → turco / Casés
Casés traducir turco
240 traducción paralela
Hé! Venez, nous sommes casés.
Hadi gel, her şey tamam.
Ce soir, je les ai casés séparément.
Haydi, bu akşam birini oraya birini buraya yatırdım diyelim.
En tout cas, on est casés pour la vie.
Yakalanmazsak, ömrümüzün kalanını garanti ederiz.
Shirley on m'attend à l'étage, assurez-vous que chaque résident prenne 2 cas, dès que leurs patients plus graves sont casés.
- Yukarı çıkmam gerekiyor Haleh. Durumu ciddi olan hastalara oda verildikten sonra her uzman doktorun ikişer tane durumu hafif hasta almasını sağla
Pouvez-vous m'aider à remplir les cases manquantes?
Şimdi, birkaç boşluğu doldurabilir misiniz, lütfen?
N'est-ce pas un fait qu'il y a trois cases á revolver dissimulées derrière le bar?
Barın arkasında üç gizli silah rafı olduğu doğru değil mi?
Y a-t-il des cases á revolver dissimulées derrière le bar?
Barın arkasında gizli silah rafları var mı?
Et 25 qui font 61 et deux cases.
Ve 25 daha eklersen 61 ve iki kutu eder.
Ce sont les cases des officiers.
Bunlar subay barakaları.
Herbie dit qu'il y a une séquence où l'écran est séparé en 32 cases.
Herbie dedi ki, bir sahnesinde ekranı tam 32 parçaya bölmüşler.
Ils vous donnent un numéro, ça rentre même pas dans les cases.
Öyle bir numara veriyorlar ki, buraya sığmıyor.
Le paysage ressemble aux cases d'un échiquier.
Kaldır kafanı, güzel konuş ve sürekli parmaklarını oynatmayı da bırak.
Toutes les cases qui étaient sur le trajet de la route ont été rasées.
Yolun geçeceği yerdeki bütün kulübeler... yerle bir edildi.
Tu as quelques cases de travers, mais je te trouve normal.
Zor günler yaşadın. Ama bence normal birisin.
Quand tu regardes vers la colline... là où il n'y a plus de cases... là où il n'y a plus d'arbres... quand la terre touche le ciel... c'est l'horizon.
Tepelere baktığında... evlerin ve ağaçların ötesinde... yeryüzünün göğe değdiği yer... ufuk çizgisidir.
Vous pouvez servir de l'intérieur de l'une de ces deux cases en faisant rebondir la balle et en l'envoyant dans le cadre supérieur.
Şimdi, topu yerde zıplatıp vurarak, bu iki bölümden de servis atıp üst ortadaki hedefi vurabilirsin.
File-moi un casse-dalle, Mo. Vous vivez encore dans des cases?
Hey, Joe, Joe, Joe!
Ne remplissez... que les cases indiquées.
Lütfen sadece işaretli alanları doldurun.
Deux cases plus bas.
" Baltık, 2 kare geri. Devam et.
Il y a 64 cases sur un échiquier, pas vrai?
Satranç tahtasında 64 kare olur, değil mi?
C'est comme un nid d'abeilles et des milliers de cases.
Sınırsız sayıda hücreden oluşan dev bir petek gibi.
Il se plaignait des caméras, de l'éclairage, de la tables et des sièges du constraste entre les cases à échiquier.
Televizyon kameraları, ışıklar, masa ve sandalyeler, satranç tahtasının kareleri için bile şikayet etti.
J'étais à dix cases de la fin.
Sadece 10 kare uzaktaydım.
Je recule de trois cases.
Ay! Üç adım geri gidiyorum.
Ils se promènent ici avec leurs attaché-cases et leurs portables et jouent au Monopoly.
Süslü çantalarıyla ve cep telefonlarıyla geldiler, Monopoli oynadılar.
Il lui manque des cases.
O kız aptal, Giles.
Beaucoup de cases.
Hiçbir şeye kafası basmıyor.
Tu ne me cases pas de force?
Beni oraya bastırarak falan sokmuyorsun, değil mi?
Jusqu'à ce que tu cases Rud.
Rud'a bir şeyler ayarlayıncaya kadar.
Hé, pourquoi tu te cases pas avec Nicky, | on pourra appeler ça un groupe...
Şurada Nicky'le oynaşsanıza dörtlü olur.
Hé, pourquoi tu te cases pas avec mes fesses, | au moins on pourra appeler ça de l'amour
Niye kıçımla oynaşmıyorsun? Aşk olur.
On peut rester mariés. Je croyais que les cases étaient éloignées l'une de l'autre.
Tabi ki evli kalabiliriz çünkü ben kutucukları birbirinden çok uzakta sanıyordum.
En une heure, Miranda a coché plus de cases "femme célibataire" que sa gynéco.
Bir saat içinde Miranda jinekoloğundan daha fazla "Bekar kadın" kutucuğunu işaretlemişti.
Je ne veux plus que tu me cases. Mais je veux que tu veuilles me caser.
Bana birini ayarlamanı istemiyorum ama ayarlamayı istemeni istemiyorum.
Ils allaient en faire un amiral... mais ils ont trouvé des cases en moins.
- Burada. Onu bir amiral yapacaklardı ama onun bir çok çivisinin eksik olduğunu farkettiler.
La vie n'entre pas dans les petites cases qu'on lui dessine.
Gerçek hayat çizgi romanların sayfalarındaki kutucukların içine sığmaz.
Ouvrez les petites cases du cerveau et vous comprendrez... et contrôlerez un individu.
O özel odaları açarak, insanları gerçekten anlayabilir ve onları kontrol edebilirsin.
Et qu'y a t'il de caché dans les cases secrètes d'Angel?
Peki Angel'ın özel odasında ne gizli?
Signe aussi dans ces trois cases, mets "2" et tes initiales.
Şimdi, üç hastanın taburcu onayını imzala, iki imza, bir baş harfler.
Tu te cases, hein?
Artık durulacaksın, ha?
Et ne va jamais dans leurs cases!
Asla evlerine girme!
Il vient des cases.
Evsiz, sahipsiz.
Si tu te cases, tu te découvres, tu deviens vulnérable.
Birine bağlanır, kendini açarsın. O zaman incinebilirsin.
Il ne pouvait pas supporter que sa fille "n'ait pas toutes ses cases", comme il l'a carrément dit.
Kızının "tahtalarının eksik olduğunu" kabullenemedi. Aynen bu şekilde söyledi.
La réponse du panel final nous donnes un 96 aux 2 premières cases.
Tepki odası sonuçları 96 gösteriyor.
Il a essayé, mais les cases sont minuscules.
Kendisi yapmaya çaIıştı, ama kutucukIar bayağı küçük...
Ton pion ne peut se déplacer que de deux cases, au 1er coup.
Hayır! Piyonun ilk hamlede sadece iki kare gidebilir.
Où elles sont, les cases marrantes?
Eğlenceli kareler nerede?
C'est les cases bleues.
Mavi kareler yaramaz,..
Y a que des cases roses.
Amma çok pembe kare var.
Y a deux fois plus de cases roses que de bleues.
Mavi karelerin iki katı kadar pembe var.