Translate.vc / francés → turco / Colère
Colère traducir turco
17,926 traducción paralela
Ce que je ressens c'est de la colère.
Hissettiğim şey öfke.
Mais par dessus tout, je suis en colère parce que tu as des gens que tu peux aimer et que tu choisisses de signer leur arrêt de mort.
Ama en çok da sevebileceğin insanlar olduğu için öfkeliyim. Ve onların ölüm fermanlarını imzalamayı seçtiğin için.
Selon toi, quel doit être mon degré de colère?
- Ne kadar kızmalıyım sence?
Cette dimension croule sous le poids de la violence, de la mesquinerie, de l'avarice, et Steve est assez sensible pour le ressentir et être en colère.
Haklısınız. Bu boyut şiddet, adilik ve açgözlülük yüzünden parçalanıyor, Steve de bunları hissedecek kadar duyarlı bir çocuk ve öfkeli.
Il est en colère et il est perdu.
Öfkeli ve kayıp bir çocuk.
- Une énorme colère.
Öfke, büyük bir öfke.
La colère te va si bien.
Öfke sana yakışıyor.
Ce qui importe c'est ce que l'on fait de nos frustrations, comment on peut transformer la colère et le chagrin dans l'action.
Önemli olan bu konuda ne yapabildiğimiz. Acımızı ve öfkemizi nasıl eyleme döktüğümüz.
Quand il m'a parlé de Sol, j'étais en colère.
Sol'den ilk bahsettiğinde çok sinirlenmiştim.
Je n'ai pas eu le droit d'être en colère contre toi, car tu es gay.
İlk olarak eşcinsel olduğun için sana kızmaya hakkım yoktu.
J'ai 40 ans de colère accumulée... et ce serait nul si tu mourais avant que j'aie l'occasion de te dire tout ce que je dois te dire.
Kırk yıllık birikmiş bir öfkem var. Ve sana söylemem gerekenleri söyleyemeden ölürsen bu çok boktan olur.
Elle était en colère, très violente.
Çok sinirliydi ve hiddet doluydu.
Tu es en colère parce que tu ne pouvais pas bander?
Seni azdıramadığım için mi kızıyorsun?
Vous êtes en colère. Bien. Restez en colère.
öfkelisiniz. iyi. öfkeli kalın.
On a soumis deux noms, mais à cause de votre colère, ils ont décidé d'en enlever deux de notre classe aussi.
Beş isim belirlemiştik ama dırdırınız yüzünden bizim sınıftan da gönderdiler
Ça a été dur pour nous tous, on ne peut pas laisser la colère axer notre politique.
Çok zor oldu, evet ama öfkenin bize kılavuzluk etmesine izin veremeyiz.
La colère est notre politique.
Öfke, bizim kılavuzumuz.
T'es en colère, Clarke, mais je te connais.
Kızgınsın Clarke ama seni tanıyorum.
T'es pas... en colère?
Kızmadın mı?
Tu es en colère à cause de cette mise à mort.
Ölüm emrine kızgınsın.
Elle pourrait même être assez en colère pour déclencher une guerre!
Savaş ilan edecek kadar bile sinirlenebilir!
Tes gens sont apeurés et en colère.
Halkın kızgın ve öfkeli.
Même si tu es un bon observateur ma colère est dirigée vers moi-même.
Gerçi eski halimin yalnızca kendini düşündüğünü iyi gözlemlemişsin.
Je suis en colère.
- Öfkeden kuduruyorum.
Le mal, il vit dans la colère, la jalousie, la gourmandise, la rancoeur et le mensonge.
Kötü olan, öfke, kıskançlık, aç gözlülük kin ve yalanlarla beslenir.
C'est tout mon personnage, la colère.
- Benim karakterim bu kuş.
Tu as le droit d'être en colère, car je t'ai menti.
Kızmaya hakkın var çünkü yalan söyledim.
Je comprends votre colère.
Kızgınlığını anlıyorum.
Je suis la Mona qui vit dans ta mémoire, Et toute la colère est changée en miel par la nostalgie.
Ben senin, tüm öfkenin nostaljiyle aşka dönüştüğü hatıralarındaki Mona'yım.
Mon père me disait que le pardon était plus difficile que la colère.
Babam bana, affetmenin öfkeden daha çok güç isteyen bir şey olduğunu söylerdi.
Il était plein de colère, aussi.
Çok da öfkeliydi.
Y avait toute cette colère en moi que j'arrivais pas à expliquer.
İçimde bir husumet oluştu. Bu konuda bir şey yapmamıştım.
Ils ont le droit à leur colère.
Kızmakta haklılar. Mikey de.
[Voix normale] Et puis, à la fin du jeu, le bras de mon adversaire serait soulevée dans la victoire alors que je me suis assis, humilié et seul, baigné dans la colère et la défaite.
Oyunun sonunda da, ben aşağılanmış, yalnız, öfke ve yenilgiden kudurmuş öylece otururken rakibimin kolunu zaferle yukarı kaldırırlardı.
Je suis tellement en colère qu'il est parti.
Öldüğü için çok kızgınım.
Parce qu'ils sont en colère après toi.
Çünkü sana kızgınlar.
Pourquoi es-tu encore en colère?
Niye hala kızgınsın?
colère de Dieu, qui a même prétendu être mort pour s'infiltrer dans la ville.
Tanrı'nın gazabı... hatta duvarları aşmak için ölü taklidi yapan kişi.
Tu ne peux pas laisser ta colère affecter ce que nous avons à faire ici.
Öfkenin, burada yapmamız gereken şeyin önüne geçmesine izin veremezsin.
Quand tu es en colère, des gens meurent.
Sen öfkelendiğinde insanlar ölüyor.
J'étais tellement en colère que tu sois parti.
Ayrılmana çok öfkeliydim.
Tu as beaucoup de colère en toi, Chapman.
İçinde çok büyük bir öfke var, Chapman.
Je comprendrai si t'es en colère et que tu veux plus de moi, mais je... J'espère que c'est pas le cas.
Kızgınsan ve artık benimle birlikte olmak istemiyorsan anlarım ama umarım öyle hissetmiyorsundur.
- La colère, c'est biblique.
- Öfke, muazzam derecede.
Chaque cent de plus, c'est 6 points de colère en plus.
Fiyat bir sent artış öfke indeksinde 6 puan demek.
Mais la colère? La séduction? Ça, c'est intéressant.
Ama öfke ve baştan çıkarma, bunlar ilginç konular.
La colère est contre-productive.
Öfkenin şu an bir faydası yok.
Tu es en colère et sans but, mais je ne voulais pas que tu t'attaches...
- Öfkeli ve amaçsızsın.
"Je respecte ta colère"
# Saygı duyuyorum senin öfkene #
En colère.
Öfkeliydim.
J'ai frappé une vedette sous l'effet de la colère.
Ve bir film yıldızına öfkeyle vurdum.