Translate.vc / francés → turco / Des
Des traducir turco
1,053,928 traducción paralela
Des soldats expérimentés.
Deneyimli askerlere...
Il n'y a rien d'autre que des rations de survie.
Gerçi her zamanki azığımızdan başka bir şey yok ama...
Les Titans sont différents des racailles du quartier.
Semt zorbalarıyla devlerin arasındaki fark biraz fazla tabii.
Vous êtes tous les deux des assassins sans trop d'avenir.
İkiniz de kısa ömürleri olan katillersiniz.
Combien de temps as-tu erré à l'extérieur des murs?
Surların dışında kaç yıldır dolanıyorsun?
L'objectif premier est d'être hors de portée des Titans.
Titanların olmadığı bir yere gidelim!
Des fumigènes?
İşaret fişekleri mi?
J'avais droit à des repas copieux.
Artık soğuk yemekler yemiyordum...
Les émotions des anciens alliés s'affrontent sur le champ de bataille.
Arkadaşların yoğun hisleri düşmanlık doğuruyor... Ortalık tam bir savaş alanına dönüyor.
Ils pensent que des bébés sont assassinés.
Bebeklerin katledildiğini düşünüyorlar.
Je ne veux pas gâcher leur journée alors qu'ils tuent des bébés. "
Onlar sürekli bebek öldürürken günlerini mahvetmek istemiyorum.
Pour moi, ce n'est pas tuer des bébés.
Bence bu, bebek öldürmek değil.
Je pense que les femmes devraient avoir le droit de tuer des bébés.
Ama bence kadınların bebekleri öldürmesine izin verilmeli.
On peut tuer des bébés!
Bebek öldürebileceğiz!
Allons nous amuser et tuer des bébés.
Hadi, bir iki tek atalım ve birkaç bebek öldürelim.
S'il doit être rare, alors, c'est tuer des bébés.
Eğer ender olması gerekiyorsa bebek öldürmektir.
Les gens en font des tonnes sur la vie. "Oh, la vie."
İnsanlar yaşama olayını... çok abartıyor. "Ah, yaşamak."
Faites une liste des trucs merdiques, c'est ça la vie.
En boktan şeylerin bir listesini yapın, hepsi hayatın içinde yaşanır.
Quand votre psy vous dit : "Avez-vous eu des pensées suicidaires?"
Psikoloğa gidin, size sorar, "İntihar etmeyi düşündüğünüz oluyor mu?"
Il faut répondre : "Non." Sinon, il appuie sur un bouton et des gens arrivent en courant pour vous ceinturer!
Siz de, "Hayır, çünkü buna evet dersem bir düğmeye basarsın, adamlar gelir, beni yakalayıp..." "Yere yatırın!"
Le service des immatriculations vous écrit, vous vous dites :
Taşıt vergisi bildiriminiz gelirse şöyle diyebilirsiniz :
Certains ont vraiment des vies pourries.
Çünkü millet bayağı köküne kadar yaşıyor.
C'était donc la première raison pour laquelle les femmes devraient avoir le droit de tuer des bébés.
İlk neden buydu. Bence kadınların bebek öldürmesine izin verilmesinin ilk gerekçesi bu.
Dans l'arène de la reproduction, c'est le rôle des femelles.
Üreme açısından bakıldığında bu, onların işi.
Elle doit décider si vous devez avoir des enfants, si elle doit les avoir.
Senin ya da onun çocuğu olup olmamasına onlar karar vermeli.
Vous avez le droit de tuer des gens s'ils sont chez vous.
Eğer biri evinize girmişse onu öldürme hakkınız vardır.
J'ai des règles chez moi, pour moi.
Evde kurallarım var, hepsi benim uygulamam için.
Depuis des centaines d'années, on compte :
Binlerce yıldır şu şekilde sayıyoruz :
Il y en a eu des milliards.
Milyarca yıl vardı.
Ils ont renommé des années qui s'étaient déjà écoulées.
Zaten olmuş bitmiş tarihleri yeniden adlandırmışlar.
N'achetez pas un chiot chez ces horribles personnes qui élèvent des chiots avec soin et professionnalisme.
Yavru köpek almayın. Profesyonel olarak özenle köpek yetiştiren şu korkunç insanlardan yavru almayın.
"Vous savez des choses sur lui?" " Il a peur des pièces.
"Köpek hakkında bir şey biliyor musun?" " Bozuk paradan korkuyor.
On pense que quelqu'un lui jetait des pièces de monnaie dessus.
Birinin, yüzüne avuç dolusu bozuk para attığını düşünüyoruz.
Ils parlaient des "négationnistes du 9 / 11".
"9 / 11 inkarcısı" deyip duruyorlardı.
J'adore faire des voix.
Seslerini taklit etmeyi seviyorum.
Des œufs brouillés? "
Hadi omlet yiyelim. "
Dans ce pays, les enseignants, ce sont des tocards.
Bu ülkede ise bu işi yapanların hepsi lanet olası birer ezik.
Des blaireaux de premier ordre!
Hepsi bildiğin dibe vurmuş birer ezik ulan!
"Des enfants du quartier."
"Bu binanın yakınlarında yaşayan veletler."
Et elle me pose des questions. "Papa, qui est la mère d'Achille?"
Ve bu konuda bana sorular soruyor. "Baba, Aşil'in annesi kim?" diye soruyor.
Il aurait pu porter des chaussures montantes et être prudent.
Sadece büyük bir ayakkabı giyip biraz daha dikkatli olabilirdi.
Les gens qu'on applaudit tout le temps à cause des maths de leur vie.
Hayatlarının matematiğine göre her zaman alkış alan insanlar.
Dans des endroits improbables.
Kimsenin yürümediği yerlerden yürürler.
Il y a des déchets.
Çöpler falan vardır.
Des camions.
Kamyonlar.
Une horrible robe avec des fruits dessus.
Üstünde meyveler olan kahrolası bir elbise sadece.
Ils doivent la laver et lui accrocher des ailes.
Önce onu hortumla yıkayıp kanatlarını takacaklar.
C'est grossier d'inviter des gens à son mariage.
Başkasını düğününe çağırmak kabalık bence.
"Voilà la liste des hébergements..."
"İşte kalacağınız yerler için bir liste..."
On a tous des galères.
Herkes boktan bir durumun içinde.
Ça concerne 100 % des êtres humains.
Bu, insan türünün % 100'ünü kapsar.