English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / francés → turco / Embargo

Embargo traducir turco

147 traducción paralela
Il faudrait interdire ces épouses étrangères, décréter l'embargo.
Bence hükümet bu yabancı eşler konusunda bir şeyler yapmalı. Bir tür ambargo belki.
Ils nous menacent d'un embargo sur les matières premières.
Şimdi de ihtiyaç duyduğumuz hammaddelerin ambargosuyla tehdit ediliyoruz.
" Nous allons donc imposer un embargo... sur les échanges avec le Japon.
" Bu nedenle, Japonya ile tüm ticari ilişkilerde tam amborga uygulayacağız.
Normal, après l'embargo sur le pétrole.
Petrol ambargosundan sonra beklenirdi.
Embargo!
Ambargo, haydi!
Lève embargo.
Ambargoyu kaldır.
Embargo anglais sur le pétrole aprés l'Indépendance de la Rhodésie.
İngiltere, Rodezya'nın bağımsızlık ilanından... sonra petrol ambargosu başlattı.
EMBARGO À CUBA :'NOUS SOMMES PRÊTS À COULER LES SOVIETS'
KÜBA ABLUKASI'SOVYET GEMİLERİNİ BATIRMAYA HAZIRIZ'
Nous exigeons un embargo et des sanctions commerciales contre Rutia.
Rutia'ya ambargo konulmasını ve tüm ticaretin askıya alınmasını talep ediyoruz.
L'embargo sur le pénis?
Penis ambargosuna falan.
Avec cet embargo contre la station, nous avons besoin de chaque navire.
Üs ambargo altındayken her ikmal gemisine ihtiyacımız var.
Se peut-il que vous l'ignoriez? Le Président Clark a déclaré un embargo.
Farkında mısınız bilmem ama Clark'ın karantinası altındayız.
Nous savons pour l'embargo, mais pour l'EXI, c'est un peu spécial.
Ambargodan haberimiz var ama GK'nın ayrıcalıkları da var.
Pourquoi vous ou les vôtres ne craignez-vous pas de représailles pour passer outre l'embargo?
Ambargoyu deldiğiniz için misillemeden korkmuyor musunuz?
À cause de l'embargo, nous sommes à court de ravitaillement.
Ambargo sağ olsun, erzakımız tükenmek üzere.
L'EXI a pour tâche de surveiller tout mouvement dans la zone de l'embargo.
GK, yasak yerlere yaklaşan tüm uzun menzilli gemileri izler.
c'est toujours l'embargo?
Hala eğlence ambargosunun içinde değil miyiz?
non, l'embargo est levé.
Hayır tatlım, dediğimi duymadın mı? Ambargo kalktı.
L'embargo contre Cuba.
Küba ile olan ticaret ambargosundan.
Kennedy venait d'imposer l'embargo sur Cuba et sur leurs stocks de pantalons à taille basse, très à la mode à l'époque.
Kennedy Küba'ya ticari ambargo koyarak zamanında hayli popüler olan Küba üretimi Sansabelt Pantolonların nakliyesini büyük ölçüde engelledi.
Le droit de se défendre est toujours dénié aux Bosniaques par l'embargo sur les armes imposé par l'ONU, alors qu'en ce moment même, la guerre continue sans aucun signe de pacification.
Savaş halen barışçıl bir tutum olmamasına rağmen sürüyor ve BM'nin silah ambargosu yüzünden Boşnakların kendilerini koruma hakları ellerinden alınıyor.
Tu n'y as plus droit. Embargo total, bébé.
Bütün bir asktan men ettigini bir düsün, bebegim.
Peu oseraient s'impliquer dans le commerce de diamants "de guerre" sous embargo de l'ONU.
BM ambargosundan beri çok az kişi Kaçak elmas ticareti yapmaya cesaret edebildi.
D'après l'ONU, le nombre d'enfants irakiens morts à cause des bombes ou de l'embargo s'élève à 500 000.
BM, ölen bomba ve etkilerinden ölen Iraklı çocuk sayısının 500.000 civarı olacağını tahmin ediyor.
Avec l'embargo de ce satané Wilson, on trouve les armes sur le marché noir.
Wilson'ın ambargosu yüzünden... silahları karaborsadan almak zorunda.
Le président Wilson a levé l'embargo sur les armes.
Başkanınız Wilson silah ambargosunu kaldırdı.
1960 les États-Unis mettent en place l'embargo qui persiste jusqu'à aujourd'hui.
1960 - abd bugün hala uyguladığı ambargoları ilan etti.
nous sommes tombés dans une période de double embargo.
sabrımız defalarca sınandı. çifte ambargo örneğin.
Le président Kennedy se défend en mettant en place un embargo et stoppe tout transport d'armes venant d'URSS.
başkan keneddy kendisini bir ambargoyla savunuyordu. ve sovyetler birliği'nden yapılan tüm silah nakliyatını durduruyordu.
Une façon de contourner l'embargo sur les armes dont ils font l'objet.
Silah ambargosunu kaldırmak için iyi bir örtbas.
Une façon de contourner l'embargo sur les armes dont ils font l'objet.
Halen uygulanan silah ambargosunu kaldırmak için iyi bir örtbas.
Au fait, tu veux signer un embargo avant parution?
Resimleri devir sözleşmesi imzalar mısın?
- Lance un embargo.
- Ambargo uygula.
Vous avez pas entendu? Nixon parle de récession. Inflation, embargo sur le pétrole,
Hey, Nixonın söylediklerini duymadın mı, ekonomik durgunluk, enflasyon, petrol ambargosu, mahzenlerde Yankiler.
L'embargo de pétrole.
Aman Tanrım.
Parce que je n'avais pas la moindre idée de l'embargo contre, euh, l'Irak.
Çünkü Irak'a karşı hukuki yaptırım olduğunu hiç bilmiyordum.
Je veux savoir si, en maintenant l'embargo sur l'énergie, nous verrons un jour un gouvernement laïc, pro-occidental, pro-business?
Bilmek istediğim şey, eğer ambargoya devam edersek günün birinde laik, modern, batı tarzı bir hükümet olacak mı?
En fait, si je faisais bien mon boulot, un embargo sur les armes était quasi impossible à faire respecter.
Demek istediğim şu ki, işimi doğru yapmışsam,... silah ambargosunu uygulamak neredeyse imkansız hale gelir.
Tu sais ce qu'il en coûte de violer l'embargo?
Müeyyidelere uymamanın cezasını biliyor musun?
En juin 1941, en réponse à l'invasion de la Chine par le Japon, l'Angleterre, les États-Unis et les Pays-Bas imposent au Japon des sanctions et un embargo sur l'essence.
Haziran 1941'de Japonya'nın Çin'i işgalini protesto etmek amacıyla,... İngiltere, ABD ve Hollanda, petrol ambargosu uygulama kararı aldılar.
Les Tellarites veulent un embargo contre les Orions.
Tellaritler, Orionlara ambargo uygulanması için bastırıyorlar.
Nous devons toujours nous rappeler les sacrifices faits aujourd'hui... par les braves soldats cubains... dont la mort ne sera pas connue hors de Cuba... grâce à l'embargo américain.
Mert Küba askerlerinin yaptığı Küba dışında bilinmeyecek özverileri unutmayalım. Amerikan ambargosu sağolsun.
Avec Kylie, c'était ceinture, mais l'embargo touchait à sa fin.
Kylie ile hâlâ birlikte olmamıştık ama dört haftalık ambargonun bittiğini hissediyordum.
Je vous avertis. Elle parle d'embargo aérien, de restrictions de visa.
Uyarayım.İngiltere uçuşlarına ambargodan, özel vize izinlerinden bahsediyor.
- Avec l'embargo sur Cuba, je les ramène par avion privé.
Küba'daki ambargo yüzünden bunları özel jetle getiriyorum.
- De l'embargo?
Ambargo mu?
- Vous êtes sous embargo? - Non.
Bu dairenin sahibi misiniz yoksa sadece kullanma hakkınız mı var?
Embargo!
Ambargo başlamak!
C'est donc un embargo total contre le New York Times, CBS...
Ve, uh, bunun anlamı, Ron, New York Times'ta bir dondurucu şok, CBS,
L'embargo sur les cigares cubains est ridicule.
Kanun kanundur.
Et, Dana, je veux un embargo de 48h sur cette histoire.
Bütün çatlaklar başımıza toplanmasın, tamam mı?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]