Translate.vc / francés → turco / Envié
Envié traducir turco
33,278 traducción paralela
Pas envie.
İstemiyorum.
Et d'un coup, t'as envie de nous préparer un petit plat bien dégueu?
Bir de yanımıza gelip iğrenç bir güveç yapmak mı istiyorsun?
Ça donne envie de se confier.
İnsana içini açtırıyor.
J'ai très envie de vous laisser passer la nuit ici, vous faisant des amis dans les cellules.
Geceyi burada geçirip yeni hücre arkadaşları edinmemeniz için kendimi zor tutuyorum.
J'ai envie d'apprendre à me défendre.
Çünkü öğrenmek istiyorum kendimi korumak için.
Je meurs de faim, mais l'idée de manger me donne envie de gerber.
Açlıktan ölüyorum ama yemek yeme fikri bile iğrenç geliyor.
Tu sais ce dont j'ai envie?
Ne istiyorum biliyor musunuz?
Je n'ai vraiment pas envie d'en parler.
- Gerçekten bu konuda konuşmak istemiyorum.
S'il te plaît, je meurs d'envie de savoir ce que tu caches dans ton coffre depuis des années, Roger.
Oh lütfen, orada ne sakladığını öğrenmek için yıllardır can atıyordum Roger.
Caleb est un monstre, mais ce que nous avons appris aujourd'hui c'est qu'il est un monstre qui meurt d'envie de faire le bien.
Demek istediğim, Caleb bir canavar ama bugün öğrendiğimize göre iyi şeyler yapamay çalışan bir canavar.
Tout le monde a pas forcément envie de cracher son profil génétique pour une entreprise.
Bilemiyorum herkes gen profilini bir şirkete vermekte bu kadar rahat olmazdı herhalde.
J'en ai même envie. Pitié.
Yapmanı istiyorum zaten, ne olur.
J'avais envie d'une virée.
Araba kullanasım geldi.
J'en ai envie.
İstiyorum da ayrıca.
J'ai envie d'apprendre à te connaître, Carl.
Seni biraz daha yakından tanımak istiyorum Carl.
J'ai envie de toucher.
Dokunmak istiyorum.
J'ai pas envie de le faire.
Ben de yapmak istemiyorum.
J'avais pas envie de revenir ici.
Buraya dönmek istememiştim. İstemiyorum.
Comment tu fais quand tu as envie?
Tuvalete gitmen gerektiğinde ne yapıyorsun?
Je prends ce que je veux quand j'en ai envie.
Neyi ne zaman istersem o zaman alırım.
Le chômeur pourrait avoir envie d'en reparler.
Yeni çıkmış eleman biraz daha konuşmak isteyebilir.
J'ai juste pas envie de m'enfiler un verre de Ketamine, là.
Şu anda bir bardak dolusu Ketamin içmek istemiyorum.
J'ai juste envie de voir un bel abricot fendu.
Kocaayak'ın alametifarikasını görmek istiyorum.
T'as plus envie de moi, papy?
- Artık beni istemiyor musun babacık?
C'est quoi, son problème? J'ai envie de monter.
Ne biçim adam bu ya?
Parce que tu en as envie.
Bunu istediğin için.
Je savais pas si vous en auriez envie.
İkinizin de yemeğe gelecek hâli yoktur diye düşündüm.
Je sais pas, j'ai pas envie de m'écraser.
Bunda savsaklamak istemiyorum, tamam mı?
J'ai envie de me suicider.
Kendimi öldürmek istiyorum.
Quelle coïncidence. Je tape aussi un code de merde depuis 2 jours et j'ai envie que tu te suicides.
Ne tesadüf. 48 saattir ben de saçma bir kod yazıyorum ve kendini öldürmeni istiyorum.
Mais elle n'a pas envie de le revendre.
Ama satmakla ilgilenmiyor.
Un truc dans sa voix me donnait envie de lui dire de rentrer chez lui.
O seste eve gitmesini söylemek istediğim bir şey var.
Ils crèvent d'envie de voir ça.
Altlarına sıçarlar.
C'est chiant, parce que j'ai hyper envie de parler de ce dont vous parliez.
Aslında hiç istemiyorum çünkü bahsettiğin şeylerden konuşmayı tercih ederim.
- Si, j'ai envie.
- İsterim.
Dis-lui simplement que tu n'as pas envie de la faire.
Neden kendin söylemiyorsun?
Car je ne sais pas si elle a envie que je le fasse.
Bunu yapmamı isteyip istemediğini bilmiyorum çünkü.
Rien n'est insurmontable, tant que tu as envie de le faire.
Hiçbir engel aşılmaz değildir. Yeter ki sen yapmak iste.
Ça me donne envie de danser. Et j'adore vos pantalons d'ouvrier.
Çiçeklerle coşturuyorsunuz duygularımı, çok beğeniyorum bahçıvan tulumlarınızı.
- T'as envie de faire la fête?
Parti yapmak ister misin? Tanrı'ya şükür.
Je meurt d'envie de voir ça.
Görmek için sabırsızlanıyorum.
Tu as dit que tu voulais le faire, mais en fait, t'avais pas très envie. Puis ta publicitaire m'a engueulé.
Oynamak istiyorum demiştin aslında istemediğini öğrenmiştim, kötü kalpli reklamcın bana bağırmıştı.
On avait toutes envie de savoir, très sincèrement, si tu vas bien, et comment ça se passe, cette aide professionnelle.
Hayır, biz gerçekten bilmeni istiyoruz, tamam mı? Profesyonel yardım nasıl gidiyor her şey yolunda mı?
Quand vous êtes arrivés vous étiez affamés et déterminés et creviez d'envie de montrer de quoi vous étiez fait.
Buraya geldiğinizde aç ve kararlıydınız. Yeteneklerinizi göstermek için sabırsızlanıyordunuz.
J'ai toujours envie de répondre que je suis prêt depuis ma naissance et on sera tous les deux gênés pour moi.
Her zaman doğuştan hazır olduğumu söylemek istiyorum ama sonra ikimizin de benim adıma utanacağımızı biliyorum.
Mais les batailles juridiques compliquées. Personne n'a envie de ça, surtout pas moi. Alors tu t'es dit que tu allais emménager là-bas, et t'accrocher à elle à la place?
Ediyorum ama velayet savaşına girmeyi istemiyoruz.
♪ Tu crèves d'envie ♪ ♪ de le dire ♪ ♪ Maintenant dis-lui ce que tu ressens ♪
Nasıl hissettiğini söylemek için can atıyorsun.
J'ai envie d'épouser Milhouse.
İşte bu Milhouse'la evlenirdim.
Je n'ai vraiment pas envie de jouer.
Harbiden oynamak istemiyorum.
Ces personnes ont très envie de nourriture et de liberté.
Halk da yemek ve özgürlük için.
J'ai vraiment envie de vivre à West Covina.
"Sadece West Covina'da yaşamak istiyorum." dedin.