English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / francés → turco / Fast

Fast traducir turco

923 traducción paralela
Et cette chanson sensationnelle "Fast Ride in a Patrol Wagon".
Ve sansasyon yaratan hüzünlü parçası "Fast Ride in a Patrol Wagon."
Puis un fast-food à Tulare.
Daha sonra da, Tulare'deki bir hamburger büfesinden.
Je m'appelais Stanley Moon, j'étais cuisinier de fast-food.
Adım Stanley Moon'du. Bir lokantada aşçıydım.
Cuisinier de fast-food, blanc, 28 ans, sexe masculin.
Lokanta aşçısı, beyaz, 28 yaşında, erkek.
Le plaignant est devant le fast-food.
Ufak bir restorandan şikayet aldık.
- J'étais le chef du fast-food.
- Hızlı yemekleri yapan aşçıydım.
Et bien, je parle en mon nom. Et moi, Karen Fast, je ne peux personellement rien faire sans toi
Kendi adıma konuşmam gerekirse ben şahsen Karen Fast olarak sensiz asla, ama asla beceremezdim.
Gérant d'un fast food.
Restoran müdürü.
Non, mais on s'est bien amusés à se balader d'un fast food à l'autre.
Hayır ama birlikte yolüstü hamburger takılmaktan büyük keyif alırdık.
Ouais. Promets-moi d'aller dans un fast food avec moi un jour.
Benimle bir gün bir yolüstü hamburgercisine gideceğine söz ver.
Ca vous dirait d'aller dans un fast food?
Bir yolüstü hamburgercisine gitmek isteyen var mı?
"Fast food-restau rapide", durée... 28 minutes?
Bulduğunuz tek diğer iş bir hamburgercide. Ne kadar sürmüş? 28 dakika mı?
Le fast-food ferme à 8 h.
Dairy Queen sekizde kapanır.
Écran et glissement. Ça ne me dit rien.
Aynı fast-food zinciri gibi.
Je sens les rythmes funky des sons de Fast Eddie A!
Ben yumuşak punk ile başlıyorum Fast Eddie'nin müthiş melodileri!
Dans les bowlings, les camping-cars et les fast-foods?
Bovling salonları, sinemalar... Tavuklu McNuggets?
Tu sais pourquoi on appelle ça "restauration rapide"?
Amerikalıların ona neden'fast-food'dediğini biliyor musun?
Au fast-food.
JD's'deyiz.
La semaine dernière, il est entré dans un fast-food.
Geçen hafta birlokantaya girmiş.
- C'est bien plus qu'un fast-food.
Hamburgerciden öte bir yer.
Il faut ramener un échantillon à la Direction des fast-food de Nalic.
- Fast Food Kuruluna örnek sunamazsak, zamanımızı boşa harcadık demektir.
Une fois que la Direction aura goûté à l'homme et émis les licences d'abattage de masse, cette planète tremblera sous la botte de ma chaîne de restaurants.
Fast Food Kurulu, örnekleri inceledikten... ve Toplu Katliam iznini verdikten sonra bu ufak iğrenç dünya Lord Kıtırık'ın lokantalar zincirinin kudreti altında titreyecek.
Tu as eu les déjeuners, les passages dans le couloir, même le fast-food!
Bütün hafta öğle yemeği yedik. Koridorda yanında durdum. Pizza yedik.
Rassure-toi, il y a des fast-food dans le New Jersey.
Üzülmene gerek yok. Dışarıda daha iyi yerler var.
C'est quoi, un vrai boulot? Un fast-food á dix bornes, deux ans de liste d'attente?
Sahici iş var da. 15 kilometre uzaktaki kahrolası hamburgerci bile... iki yıI sonrasına iş veriyor.
Suis-moi et je t'offrirai une vie de luxe et de fast-food.
"Benimle gel," hızlı yaşamla, hızlı yemekle ve hızlı arabalarla hayatı yaşayalım.
Il est allé dans un fast-food... et puis quelqu'un est entré... pour faire un hold-up... et l'a tué.
O yalnızca - Hamburger restoranına girmişti sonra birisi geldi bir soyguncu ve onu vurdu.
Ils étaient allés dans un fast-food et elle avait pris un milk-shake.
Hazır yiyecek satan restoranlardan birine gitmişler ve kadın memur bir malt almış.
Elle se rappelait le milk-shake. Ils s'étaient arrêtés à un fast-food. Un Whataburger.
Malt aldığını hazır yemek satan bir yerde durduklarını, bilmem ne burgerı hatırlıyordu.
Abandonné par une société qui ne jurait plus que par les fast-foods et les sports plus rapides.
Fast food ve daha hızlı oyunlara prim veren bir toplum tarafından terkedildi.
"Laissons-les manger du fast-food!"
"Bırakalım fast-food yesinler."
Il y a un nouveau fast-food de fruits de mer.
Burada, Memphis'te deniz ürünleri satan bir restoran var.
J'ai donné ma carte de fidélité au fast food, mais il m'a dit que ça n'irait pas.
Ben de Bay Slaughter'a, Chuck E. Cheese indirim kartımı verdim. O da bana, bunu kullanarak randevu koparamayacağımı söyledi
Le fast food est un milieu stressant.
Hazır yemek, taleplerinden dolayı en stresli işlerden biridir.
Dans un fast-food.
Daha çok burgerler.
Non, le fast-food d'à côté.
Bizim taraftaki hamburgerci.
- C'est le vieux fast-food.
- Caddenin aşağısındaki hamburgerci.
Agent Utah, vous n'êtes pas intérimaire dans un fast-food!
Özel Ajan Utah, bu iş arabaya hamburger servisi yapanlardan değil!
Vous êtes de l'ordre du Slim Fast? Ça a le goût de mer...
Nesiniz siz, rejim tarikatı mı?
"Goodman" et une date sur un emballage de fast-food. C'est un rendez-vous.
Goodman ve hamburger kağıdına yazılmış bir tarih, bir randevu gibi :
" SEE THE GIRL WITH THE DIAMOND RING THERE WASN'T A MAN SHE CAN DO IT FAST SHE CAN DO IT SLOW
[şarkı] : " şu kıza bak elinde elmas yüzük o adam yoktu hızlı olabilir yavaş olabilir ve hepsi anlaşıyorlar, ama sen gitmek istiyorsun kız bir rocker
Capitaine, rejoignez le Général Meade aussi vite que possible.
Captain, ride as fast as you can to General Meade.
Améliorons ce quartier, construisons des commerces, des chaînes de fast-food, des animations populaires...
Burayı zengin muhit yapalım. Güzellik salonları, fast food zincirleri, popüler eğlence.
Ils ont créé la "salad bar", copiée aujourd'hui par chaque fast-food en Amérique.
Çok yenilikçi bir yer. Şimdi Amerika'daki bütün fast-food zincirlerinin taklit ettiği salata barını onlar yarattı.
Tu as été happé par la société kleenex et fast-food.
Bizim yulaf unu kıvamında, şipşak fotoluk ve çözümü olmayan toplumumuzun çatlaklarına düştün.
II n'aurait qu'à nous attendre à l'entrée d'un fast-food et nous manger.
Yapması gereken tek şey, bir fast-food restoranın karşısında beklemek,... ve biz çıktığımızda bizi yemek.
Watch the world go by Surprising it goes so fast
Sürüp giden dünyayı izle hızla gittiğine şaşıracaksın
- Le fast-food?
Hamburgerci mi?
Comme dans vos fast-food.
Aynı Yankee stadyumunda satılanlar gibi.
Bientôt, il y aura à la place de Toonville, des stations service, des motels, des fast-food, des vendeurs de pneus, des concessionnaires automobiles, et de superbes panneaux publicitaires qui s'étendront à perte de vue!
Yakında, Çizgişehir'in olduğu yerde benzin istasyonları olacak. Ucuz oteller. Çabuk hazırlanmış yemek servisi veren lokantalar.
Marge, on va se payer un fast-food et on le fera 2 fois. Pigé.
Anladım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]