English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / francés → turco / Finesse

Finesse traducir turco

306 traducción paralela
Je veux de la délicatesse, du tact, de l'assurance, de la finesse.
Şimdi, Tonetti, hatırla ben hassasiyet, kibarlık ve beceri istiyorum.
Je perds ma finesse.
Aman Tanrım, inceliğimi kaybediyorum galiba.
Cela demande de la finesse et de l'ingéniosité... et j'ai les deux.
Marifet ve beceriklilik gerekli. Bende ikisi de var.
Vêtu de soie de finesse extrême On se nourrit de tartes à la crème
En güzel dükkândan alacağım giysilerimi
Ne vous méprenez pas. Votre finesse d'esprit va me manquer.
Keskin zekanın yokluğunu arayacağım...
Alors un soupçon de poudre de riz. Elle est d'une finesse!
İpek kadar yumuşak talk pudramız da var.
Johnny, quelle finesse.
Johnny, o kadar ince ve saydam ki.
J'ai retrouvé la finesse d'odorat que j'avais enfant.
Hatırlıyorum, çocukken kokulara karşı çok duyarlıydım.
Le ton que les hommes emploient, leur manque de finesse... et leur corps affreux!
Erkeklerin ses tonu, hareket tarzları, inceliklerinin olmayışı, çirkin vücutları!
Faites preuve de finesse. Prenez ce qu'il vous donne, puis ayez l'air déçu.
Size her ne verirse önce alın ama sonradan hayal kırıklığına uğramış gibi davranın.
Tout en finesse!
Ve serserice şeyler yok.
D " insignifiants chefs de tribus poursuivaient leurs petites ambitions... avec finesse et cruauté gratuite.
Kabile şefleri, kendi isteklerini zalimce ve umarsızca uygulatıyorlardı.
Une mignonne petite comme toi, avec tant de classe et de finesse.
Senin gibi şirin biri mi? Kaliteli, zeki biri mi?
Voilà que tu as demandé non pas une longue existence et la richesse, ni la vie de tes ennemis, mais de la finesse et du discernement. J " ai agi selon tes propres mots.
Benden iyi ile kötü arasındaki farkı görebilmeyi istedin, ama bunu kendin için zenginlik için yada düşmanlarını yenmek için değil sadece halkını daha iyi yönetebilmek ve insanların arasındaki huzuru sağlayabilmek için istedin.
Continue à m "instruire, je t" en supplie, afin que je pénètre mieux les merveilles de ta finesse.
Lütfen bana öğretmeye devam edin,... böylece zekânızın mucizesini daha iyi anlama fırsatını buluyorum.
On me demandait ça avec plus de finesse à l'époque.
Vaktinde aynı soruyu biraz daha nezaketle sormuşlardı.
Il cherchait la minuscule erreur humaine dans un plan d'une finesse presque surhumaine.
Gördüğünüz gibi, planlanmış insanüstü bir ustalıkla neredeyse bir dakikalık hataya bakıyor.
Ne me croyez pas insensible à la finesse, à l'ambiance...
- Çok önemli. - Benim için bu tür şeyler... -... atmosfer kadar önemlidir.
Il pose la couleur en finesse, légèrement. Il sait peindre.
Boyayı incecik, narince, ustalıkla yapar.
Je n'ai style ni finesse.
Gördün mü, ne stil ne de incelik var.
Elle est là, les seins nus sous la finesse du linge, elle a peut-être un couteau pour pimenter la chose.
İşte burada duruyor incecik kumaşın altındaki çıplak göğüsleriyle hatta aşk oyununu pekiştirmek için bir bıçak bile taşıyordur belki.
D'une fantastique finesse et pourtant d'une force presque extra-naturelle.
Muazzam bir zarafetleri var ama bu olağanüstü bir güçle birleştirilmiş.
Avec votre matériel et ma finesse, ils vont en avoir pour leur argent. - Notre argent.
Evet, senin cihazların, benim zekamla bu soyguncuların parasını alabiliriz dostum.
Les épaules ont été dégagées afin de souligner la finesse de l'ossature du ministre.
Ne kadar? Ne? Ne kadarına bahse girersin?
Tu as si peu de grâce, de finesse.
Hiç zarif değilsin, iyilik bilmiyorsun.
- Tout en finesse!
Ne de olsa kendini beğenmiş bir hokeyciydim.
- Exact, c'est bien toi! Tout en finesse.
Evet, öyleydin.
Vois sa finesse.
Ne hoş olduğunu hisset..
Les Français ont un mot... finesse.
Bilmiyor olabilirsin, ustalık diye bir şey vardır.
Quand vous faites preuve de finesse, j'ai de l'espoir pour vous.
Direkt olmadığın zaman sana dair ümidim var.
Un garçon d'une finesse, bourré de talent...
Harika bir çocuktu. Çok yetenekliydi.
Il y a tant de plantes sur Terre... qu'on risque de les trouver banales... et d'oublier leur finesse et leur efficacité.
Ağaçlar çok özenle yaratılmış olup, bunların ortamdan yokolmalarını düşünmek korkunçtur.
Vu votre... finesse d'esprit, vous comprendrez bien que... ma curiosité provient du fait que... je vis avec ce détective.
Görmek için duygularımı belki anlarsınız olaya merakım şundan ileri geliyor ben bu dedektifle birlikte yaşıyorum.
On ne s'attend pas à un jeu en finesse.
Bu usta işi bir maç olmayacak.
Manquant peut-être de finesse, mais la politesse n'est pas tout.
Biraz kibarlıktan uzak ama iyi.
Tout en finesse.
- Zekice, Carla.
J'ai pas ton charme, ta finesse, ta...
Senin çekiciliğin, ustalığın yok bende... senin şey...
Vous n'avez aucun tact, aucune finesse.
İncelikten yoksunsun. Tarzın yok.
Ce sport exige habileté, coordination, endurance et finesse.
Doğru şekilde oynamak yetenek, koordinasyon, dayanıklıIık ve zeka gerektirir.
Tout est dans la finesse.
Zeka oyunu.
- Oh, quelle finesse!
- Oh, zekice!
La ruse, la finesse, l'instinct. Quel instinct!
Kurnazlığınızla... içgüdülerinizle...
"Finesse du dialogue dans communication et relation de couple."
"İlişkiniz hakkında konuşurken duyarlı davranın."
Vous êtes d'une finesse!
Çok kurnaz birisiniz.
Quelle finesse!
Ne çeviklik. Ne zeka.
J'espérais que vous ne manqueriez pas autant de finesse.
Bu kadar açık sözlü olmamanı dilerdim.
Eh bien, quand on a si peu de temps, on est obligé de manquer de finesse.
Birinin az zamanı varsa açık sözlü olmalı.
Quelle finesse.
Lilly, aşkım.
" Il faut de la finesse.
" Bu konu bilgelik gerektirir.
- Si on pense par exemple... à Frank, cet abruti qui ne sait pas se taire, sa conception de la moralité a la finesse... d'un hamburger! - Quels bobards!
- Hepsi yalan!
Tout était en finesse.
Biliyor musun, tüm iş ustalıkta.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]