Translate.vc / francés → turco / Fs
Fs traducir turco
687 traducción paralela
Johnny, tu es si petit et frêle.
Johnny, o kadar küçük ve zayıfsın ki!
Les officiers de l'escadrille allemande f.s.21
FS 21 Alman Filosu subayları. "
C'est ce que je pensais.
Düşündüğüm gibi, 3 kilo zayıfsın.
Vous êtes nul en langues anciennes.
Dil öğrenmede çok zayıfsın.
Vous avez l'air malade et vous avez terriblement maigri.
Çok hasta görünüyorsun, ve korkunç derecede zayıfsın.
Tu es frêle comme un chaton.
Yavru kedi kadar zayıfsın.
Pourquoi est-ce que je suis toujours volontaire, moi?
Niye devriye için gönüllü her zaman ben oluyorum? - Vasıfsızın tekiyim.
Et toi, tu es faible.
Sen de zayıfsın.
Tu as bonne mine... mais tu es trop maigre.
Sen de iyi görünüyorsun, ama sen de çok zayıfsın.
Mais vous êtes moins douée avec les flics.
Ama polislere karşı zayıfsın.
Un simple fantassin.
Bir er, vasıfsız bir piyade.
Mme Chelm mentirait complètement?
Bayan Chelm'in, vasıfsız bir yalancı olduğunu mu söylüyorsun?
Il a pensé que c'était une blague. L'idée que je m'entiche d'un aventurier entre deux âges comme vous.
Senin gibi orta yaşlı vasıfsız bir işçi ile ilişkim olduğunu uydurmamın sadece şaka olduğunu sandı.
Serrez les dents, douillet!
Dayan biraz, çok zayıfsın!
Yorie, tu laboureras la terre?
Vasıfsız işçi olarak mı çalışacaksın Yorie?
Yorie, tu resteras en ville.
Vasıfsız işçi olmana gerek kalmadı, Yorie.
Tu ne l'auras jamais, tu es trop faible.
Onu elde edemeyeceksin Logan. Beceriksiz ve zayıfsın.
Juste maigri.
Belki biraz daha zayıfsın.
Sauf... Hé bien, elle a bien un petit talent naturel.
Bazı doğal yetenekleri haricinde vasıfsız.
.. et ça se fait arrêter comme des gonzesses!
Ya sen, Terörist. Hainsiniz ama zayıfsınız!
Maigri...
Çok zayıfsın.
Ah, quelle année, quelle classe!
Ne acayip sınıfsınız siz!
Vous êtes fragile.
Çok zayıfsın.
Ils ont aussi besoin de manger!
Vasıfsız olsalar da yaşamaya hakları var!
Parce que tu es un être faible.
Çünkü zayıfsın.
Ce n'est pas un ranch pour désaxés et inaptes au travail.
Ben bu çiftliği uygunsuz ve vasıfsız kişiler için yürütmüyorum.
Allez, les inaptes au travail, au boulot.
Pekala, vasıfsızlar, haydi işimize bakalım.
Tu es maigrichon.
Ne kadar zayıfsın.
Hé, t'es belle, toi!
Sen birinci sınıfsın!
Tu aussi faible qu'un agneau.
Bir kedi kadar zayıfsın!
Vous essayez de me vider de mes forces.
Zayıfsın. - Gücümü kırmaya çalışıyorsun.
Cette semaine, ils visitent la fonderie de Swindon qui a un si grand besoin d'ouvriers non qualifiés.
Bu hafta Swindon'da bir dökümhaneyi ziyaret ediyorlar. Vasıfsız işçiye çok ihtiyacı olan bir yer.
T'es trop petit et faible comme une fille.
Çok küçük ve zayıfsın, tıpkı kız gibi.
Lui dire parce que toi blanc, toi faible.
Der ki, beyaz olduğun için zayıfsın.
J'envie la sveltesse des Américains.
Amerikalılara bir konuda hayranım. Hepiniz öyle zayıfsınız ki.
Tu es seulement un peu faible, au fond.
Sadece biraz zayıfsın, derinliklerinde.
Encore aujourd'hui, mes personnages appartiennent à la petite noblesse, et beaucoup de gens semblent aimer ça, malgré notre société sans classes.
Bildiğin üzere, eserlerimi hâlâ üst tabaka için üretsem de sınıfsız cemiyetimiz içerisindeki bir çok sıradan insan de keyif alıyor.
nous sommes vraisemblablement au seuil d'une formidable découverte, et je ne voudrais pas que la discussion soit influencée par le fait qu'elle concerne un phénomène observé par un pilote et non par un chercheur.
Uçsuz bucaksız bir keşfin sınırındayız ve kararımızı uzman olmayan, vasıfsız birinin gözlemleri üzerine dayandırdığımız gerçeğinin etkisinde kalmak ahmaklık olur.
Dans nombre d'aspects de la psychiatrie moderne, l'ordinateur est de plus en plus utilisé pour établir un diagnostic de base, ce qui a pour but d'éliminer les dangers que représentent ces imposteurs non qualifiés.
Modern psikiyatrinin birçok alanında bilgisayar kullanımıyla ilk tanının konulması yaygınlaşmakta bu ise vasıfsız sahtekârların önüne geçmeye çok yardımcı olmaktadır.
Vous êtes trop mince, presque maigre.
Çok zayıfsınız, neredeyse bir deri bir kemik.
Nous, en extirpant I ´ ivraie.
Biz! Hasta ve vasıfsız olanları ayıklayarak biz yarattık.
Tu crois sérieusement que je paierais 5000 par mois à un manoeuvre non qualifié!
Gerçekten vasıfsız bir işçiye ayda 5,000 mark ödeyeceğime inanıyor musun?
- Tu veux maigrir.
- Zayıfsın. Zayıflamak istiyorsun.
Mauviette!
Çok zayıfsın.
Parce qu'on est trop vieux ou trop jeune ou trop gros ou trop mince ou trop laid ou trop ceci ou trop cela.
Sırf fazla yaşlısın, gençsin, şişkosun, zayıfsın çirkinsin ya da şöylesin böylesin diye.
Excusez-moi, mais je vous trouve... trop maigre.
Lütfen kusura bakmayın ama bence fazla zayıfsınız.
Vous êtes trop faible.
Çok zayıfsın.
Sans challenger classé, il nous faut quelque chose de nouveau.
Vasıfsız bir boksör olursa, bu maç için bir yenilik gerekir.
Tu es faible et tu as besoin qu'une femme prenne soin de toi, maintenant, nous sommes ensemble.
Sen zayıfsın. Senin bir kadına ihtiyacın var. Şimdi Robi ve Cuma birlikte - sonsuza kadar.
Tu es faible.
- Zayıfsın.
Tu es aussi faible que les autres.
Her insan kadar zayıfsın artık.