Translate.vc / francés → turco / Had
Had traducir turco
1,094 traducción paralela
Alors, cet orang-outang écossais, cette... tronche de carotte au cul recouvert de chardons veut un eunuque!
Demek, havuç suratlı, devedikeni kıçlı... İskoç'oranj-gutanı'hadım istiyormuş, öyle mi?
Ah, l'eunuque!
Ah, hadım!
Je ne suis pas un eunuque.
Ben hadım falan değilim.
- Je n'en suis pas un.
- Ben hadım değilim.
Vous êtes un eunuque vous aussi?
Sen de mi hadımsın?
Je n'ai pas encore vu d'eunuques.
Daha bir hadım bile görmedim.
Ne me touche pas, vieil impuissant!
Çek ellerini üzerimden iktidarsız hadım!
"C'est peut-être son impuissance... " qui m'émeut.
... Belki de beni harekete geçiren onun had safhada biçare oluşu.
Continue.
Had?
"lf l had you."
"Benim Olsan."
Photographies à propos de quoi vous avez eu des hallucinations... que vous croyiez tenir dans vos mains.
Photographs about which you've had hallucinations... which you believed you held in your hand.
Tu as déjà vu castrer des moutons?
Kuzuları hadım ederlerken gördün mü hiç?
Et elles voulaient nous castrer.
Ben de aynı rüyayı gördüm! Ve, afedersiniz, bizi hadım etmek istediler!
Elles voulaient nous castrer, et tu jouais la reine avec ta paire de faux seins?
Biz neredeyse hadım ediliyorduk, sense bi çift meme takmış, dolanıyorsun namussuz herif!
On castre toujours ces chiens-là.
Köpeklerin hadım edilmesi gerekir.
Vœu de célibat.
Bekarlık yemini. Hadım.
On pourrait faire châtrer Buck.
Buck'ı kısırlaştırır veya hadım edebiliriz.
Avant qu'elles découvrent que je suis un eunuque!
Hadım olduğumu öğrenmelerinden önce.
Ce sont tous des eunuques.
Onların hepsi hadım.
Pour maintenir 1 200 eunuques... 350 dames d'honneur... et 185 cuisiniers.
Bin iki yüz hadımın, Üç yüz elli bayanın Ve hali hazırdaki yüz seksen beş aşçının bedeli.
Autrefois, je jouais avec les eunuques... à colin-maillard.
Hadımlarla oynadığım bir oyun vardı... kimin kim olduğunu bulmaca
Les eunuques l'avaient allumé pour que j'ignore... ce qu'ils avaient volé.
Hadımların çıkarttıklarını biliyordum... ne çaldıklarını bilmemi engellediler.
Les eunuques étaient là depuis 800 ans.
Hadımlar Yasak Şehirde 800 yıldır yaşıyorlar.
- Il a porté un joli uniforme.
- He had a badge in his blazer?
Je te l'ai demandé gentiment, eunuque de mes deux.
Sana güzelce soruyorum, küçük hadım.
Il y a beaucoup de tension chez les jeunes.
Grup içinde gerilim ve huzursuzluk had safhada.
- Comment ça? Il y a 75 ans, on les castrait encore.
75 yıl öncesine kadar, onları hadım ederlerdi.
Allez, je me sens plus en sécurité qu'une vierge à une convention eunuque.
Hadımlar toplantısındaki bir bakireden daha güvende hissediyorum.
" C'était comme s'il avait été soudainement castré.
Karşısındaki keskin bir bıçak olsa o anda onu hadım edecekti sanki.
Mes frères vont le castrer!
Abim hadım eder onu!
En classe de rhétorique, j'ai eu le Trophée du Minus Incapable d'aller au bout d'une...
Kesinlikle bu tür konularda had safhada beceriksizimdir. Okul münazaralarında en az istenen çocuk seçilirdim ki bir şeyi tamamlamak için...
La défense passe la parole pour l'instant. Bien vu, fillette.
I had a short fuse back then, like now.
Maman, le vétérinaire pourrait-il le châtrer ou l'endormir?
Anne, Mom, bunu hadım edemez miyiz? veya bayıltıp uyutalım?
C'est comme ça que tu appelles ce poids lourd texan... qui a essayé de me castrer?
Beni hadım etmeye çalışan Teksas'ın yarım tonluk en hızlı atına ufak mı diyorsun?
- Je croyais que c'était un eunuque.
Hadım ettiklerine inanacaktım.
J'ai des migraines aiguës et la vue embrouillée depuis.
O zamandan beri had migren baş ağrısına ve bulanık görmeye başladım.
Si je retourne là-bas, je suis un eunuque!
Şimdi geri dönersem, beni ele geçirirler, hadım ederler.
Si on n'a pas dix cages, ils se battent, les mâles châtrent les autres mâles... ils se bouffent les couilles.
Kafeslerini ayırmazsam kavga etmeye başlıyorlar. Bazı erkekler, diğer erkekleri hadım ediyor. Gerçekten.
Gavin a dit au procureur général que sans arrangement, il pouvait oublier les prochaines élections.
Gavin eyalet başsavcısına, eğer bir karara bağlamazsa, bir sonraki seçime hadım olarak katılacağını söyledi.
On m'a dit que des tribus de ces régions castraient leurs victimes.
Yerlilerin kurbanlarını hadım ettiklerini duydum.
Elles veulent castrer les violeurs.
Onlar tecavüzcülerin hadım edilmesini istiyor.
- De castrer les violeurs.
- Tecavüzcülerin hadım edilmesi.
Je les regardais castrer un chevaI.
Bir atı hadım etmelerini izliyordum.
Death make angels of us all, and gives us wings where we had shoulders smooth as ravens'claws.
Ölüm melek kılar hepimizi ve kanatlar kondurur... bir zamanlar omuzlarımızın olduğu yerlere kunduz pençeleri kadar yumuşak.
# I have had too much booze #
# Kafam bir hayli iyi #
Je n'aurais jamais toléré une telle chose.
Sana bunun olmasına izin vermemeliydim. I woudn't have had that happen to you
Les douanes avaient une trace de lui.
Customs had some paper on him.
- La bite?
- Hadım mı?
et ainsi de suite...
- Bazı şeylerin yakışıksız olduğunu düşündü mesela ; bir senatörün karısının namussuz olması veya hastalarından faydalanan bir doktor ya da kocasını hadım etmeye çalışan bir kadın ve buna benzer şeyler...
Eunuque gâteux.
Hadım Moruk!
"Castration de citoyen"!
Buna "hadım etme" derler.