Translate.vc / francés → turco / Ils
Ils traducir turco
562,696 traducción paralela
R. Dieu seul sait où ils peuvent être et ce qu'ils ont fait de ma voiture.
Allah bilir şimdi neredeler ve arabama neler yaptılar.
Ils disent des choses horribles concernant Justin après tout le bien qu'il a fait.
Yaptığı onca güzel şeyden sonra, Justin'e çok kötü şeyler söylediler. Nereye gittiğini biliyor musunuz?
Ils le prennent et l'emmènent où il a besoin d'aller.
Onu alıp istediği yere götürüyor.
Le Président de la Fondation Médicale Sperry. Ils sont en chemin vers son domicile à Falls Church.
Sperry Tıp Kuruluşunun başkanının, şu anda evlerine doğru gittiklerini biliyoruz.
Qu'est-ce qu'ils ont à voir avec ton père?
Babanla bunların ne alakası var?
Rien. Ils sont sur moi.
Onunla değil, benimle ilgili.
Ils ne sauront pas qui tu es.
Kim olduğunu bilmeyecekler!
Ils en veulent à leurs femmes d'être là.
Karılarından zaten nefret ediyorlar.
Auront ce qu'ils voudront
Eğlendirilecekler
Ils veulent faire croire que c'est neuf.
Sanki yeni tuvaletmiş gibi bir hava verirler.
Ils nous prennent pour des idiots?
Biz de salağız ya.
Kimmy, s'ils continuent, je m'en vais.
Kimmy, buna devam ederlerse buradan giderim!
Mais je crois qu'ils sont un peu trop secs.
Aslına bakarsanız bunlar fazla kuru.
Mais ils n'étaient pas les seules victimes.
Ama bir tek onlara püskürtmemişim.
Ils misent tout sur la monture.
Zekice. Kazığı çerçevede atıyorlar.
Si tu n'en a pas, ils sont inutiles.
Bağışıklık sistemin yoksa bir işe yaramazlar.
Ils étaient toujours du coté de Patel.
Hep Patel taraftarı olmuşlardır.
Je sais que vous êtes terrifiés, mais ils savent ce qu'ils font.
Çok korktuğunu biliyorum ama onlar ne yaptıklarını biliyorlar.
Ils ne comprennent pas le principe de "conversation privée"...
"Özel konuşma" kavramını anlamazlar...
Mais ils comprennent le principe d'électrocution, et avec chaque morceau de débris que vous retirez ça devient plus dangereux, alors prudence.
Fakat elektrik çarpması kavramını anlarlar ve molozlardan çıkarttığınız her parçayla daha tehlikeli hale geliyor yani hazırlıklı olun.
Je suis sûr qu'elle va bien.Tu sais les gens dans des situations difficiles sont souvent meilleurs quand ils sont distraits en parlant.
Eminim iyidir. Bilirsin darboğazda olan insanlar dikkatleri sohbetle dağıtıldığında daha iyi iş çıkartırlar.
Ils apportent aussi une combinaison Hazmat
Tehlikeli madde giysisi ve oksijen maskesini de getiriyorlar.
C'est ce qu'ils disaient pour ma bulle.
- Baloncuk için de böyle demişlerdi.
Des soldats ont utilisé du miel au combat quand ils étaient à court d'antibiotiques.
Askerler, savaş alanında antibiyotik azaldığında bal kullanmışlardır.
Ils ont appelé leurs amis dans la région : Mécaniciens, ingénieurs, entrepreneurs.
Hemen işe koyuldular ve arkadaşlarını bölgeye çağırdılar tamirciler, mühendisler, yükleniciler.
Et ils peuvent être brillants, mais ils apprennent de moi, aussi.
Belki dahi olabilirler ama benden de öğreniyorlar.
Les différentes équations qu'ils utilisent sont bonnes.
Kullandıkları diferansiyel denklemler doğru... bu kötü.
Mais nous avons identifié une espèce rare de singes appelée le Capucin Sapajou qui ne montre aucuns effets néfastes du virus. Nous pensons qu'ils sont immunisés.
Fakat hastalık belirtisi göstermeyen, nesli tükenmekte olan Humboldt Capuchin denilen nadir bir maymun türü tespit ettik ; bağışıklığı olduğuna inanıyoruz.
Ils le transportent à un aérodrome dans un petit pays appelé Rhondon dans la foret amazonienne, pendant que nous parlons.
Şu sırada, ufak bir Amazonvari yağmur ormanı ülkesi olan Rhondon'daki bir havaalanına kamyonla taşıyorlar.
Les locaux se sont battues, ils ont occupés les camps de travail pendant que les bûcherons étaient dehors et coupaient des arbres.
Yerliler direniyor, oduncular ağaç kesmeye çıktığında çalışma kamplarına girip işgal ediyorlar.
Vous savez qu'ils s'accouplent pour la vie?
Hayatları boyunca tek eşleri olduğunu biliyor musun?
Ils ont tiré sur notre trappeur!
Avcımızı vurdular! Olamaz.
Oiseaux de proie, boas, grands chats- - Ils aimes tous manger des singes.
Yırtıcı kuşlar, boa yılanları, koca kediler... hepsinin canı maymun çekiyor.
Ils doivent avoir la vision thermique.
Isı görüşleri olmalı.
Le camp des bûcherons, mais ils tirent d'abord, posent des questions après.
Oduncuların kampı, ama önce ateş ederler sonra soru sorarlar.
Ils ont laissé un garde.
Nöbetçi bırakmışlar.
Il y en a beaucoup plus d'où ils viennent.
Geldiği yerde daha çok var.
Selon mes recherches, le capucin Sapajou a un rituel d'accouplement où ils se frottent avec la fleur de la muira puama.
Araştırmama göre, Humboldt Capuchin'lerin kendilerini muria puama çiçeğiyle ovdukları bir çiftleşme ritüelleri varmış.
Ils sont les seuls à le faire.
Tek yiyen de onlar zaten.
Ils tirent d'abord, tu te souviens?
Önce ateş edip, sonra soruyorlar hatırladın mı?
Ils viennent de grandes sociétés, Il doit y avoir une base de données numériques.
Büyük şirketlerden geliyorlar ; bir yerlerde sayısal veri tabanları olmalı.
Ils travaillent au fin fond de la jungle, Ils ont besoin d'un point haut au-dessus des arbres.
Ormanın derinliklerinde çalışıyorlar, ağaçlardan yüksek bir noktaya ihtiyaç var.
Ils sont trop haut.
Hepsi ağacın tepesinde.
En plus j'ai obtenu le liquide bleu dans lequel ils mettent les peignes.
Ayrıca, taraklara sürdükleri mavi sıvıdan biraz aldım.
Et quand le gouvernement Rhondonien est retourné dans la jungle pour récolter plus de fruits pour créer l'antidote, ils ont attrapées les bucherons.
Ve Rhondon hükümeti ilaç yapmak için daha fazla meyve toplamaya ormana döndüğünde, oduncuları yakalamışlar.
Négatif, mais ils doivent rencontrer des difficultés
Olumsuz. Büyük ihtimalle bu değişmiş gerçeklikte başka zorluklarla karşılaşıyorlardır.
les aider à détruire la Lance sans qu'ils sachent qu'on a aidé.
Yani yok etmelerine onların haberi olmadan yardım etmek.
Ray, toi et moi retournons à l'église d'Amiens et y mettons le sang pour qu'ils le trouvent.
Sen, ben ve Ray Amiens Kilisesi'ne gidip eski hallerimizin bulması için kanı oraya bırakacağız.
Elle a tué les autres car ils travaillaient pour Reddington.
Diğerlerini öldürdü çünkü Reddington'a çalışıyorlardı.
Ils font quelque chose de distrayant.
Dikkat dağıtıcı bir şeyler yapıyorlar.
Ils nous ont tendu une embuscade!
- Bizi pusuya düşürdüler!