Translate.vc / francés → turco / Impression
Impression traducir turco
18,178 traducción paralela
J'ai toujours l'impression d'être observé.
Hâlâ izleniyormuşum gibi geliyor.
J'ai eu l'impression de m'être cognée dans le mur, moi aussi.
Ben de duvara çarpmış gibi olmuştum.
Quand vous êtes revenue, après être morte, avez-vous eu l'impression d'avoir le choix?
Sana bir soru sorayım, öldükten sonra geri döndüğünde... Sence bu kendi seçimin miydi?
Je n'ai pas l'impression de l'avoir... ni de savoir.
İçimdeymiş gibi hissetmiyorum veya biliyormuşum gibi.
J'ai l'impression... qu'il t'attend.
Bekliyor gibi geliyor seni.
J'ai l'impression de vivre dans une maison hantée.
Sanki perili bir evde yaşıyorum.
Et je sais que ça a l'air dingue, mais j'ai l'impression qu'il va se passer quelque chose d'horrible et que si je peux comprendre ma prémonition à temps, je peux peut-être empêcher que ça se produise.
Biliyorum, kulağa delilik gibi geliyor ama korkunç bir şey olacağını hissediyorum ve bu önsezi bilmecesini zamanında çözebilirsem sanki o şeyin olmasını engelleyebilirim gibi geliyor.
J'ai l'impression que c'est trop douloureux.
Acı çok büyük gibi hissediyorum.
On en a l'impression.
Öyle geliyor, değil mi?
Attendez, vous aviez l'impression que vous alliez diriger ici?
Yetkinin sana verileceği gibi bir izlenim mi edindin?
De deux, ça donne l'impression d'être dans une salle de vétérans de l'armée.
İkincisiyse gaziler evi gibi olmuş.
J'ai l'impression de déjà vous connaître.
Sizi uzun zamandır tanıyormuşum gibi hissediyorum!
J'ai l'impression qu'il manque une touche féminine.
Bu işe kadın eli gerek sanki.
Juste d'avoir parlé avec vous pendant quelques instants, j'ai l'impression que... Que nous sommes dans le même bateau.
Seninle konuşunca anladım aynı gemideyiz resmen.
J'avais l'impression qu'il voyait des choses que je ne voyais pas.
Demek istediğim, benim göremediğim şeyleri görebildiğini düşünürdüm.
J'ai juste l'impression...
Bana öyle geliyor ki...
J'ai l'impression que je la soûle déjà, tu comprends?
Daha şimdiden benden sıkılmış gibi.
Beaucoup à Washington ont l'impression que Parrish joue seulement avec la peur des gens... cela inclut la candidate à la vice-présidence, Claire Haas.
Başkan yardımcısı adayı Claire Haas'ın da içinde bulunduğu Washington'daki Çoğu kimse Parrish'in insanların korkusu üzerine oynadığını düşünüyor
J'ai l'impression d'être Indiana Jones.
Indiana Jones gibi.
C'est l'impression que j'ai.
Sevmediler gibi geliyor.
J'ai l'impression d'avoir des raisins secs à la place des yeux.
Tanrım. Yemin ederim, gözlerim kuru üzüm gibiydi.
J'ai l'impression de l'avoir perdue, et je sais pas comment.
Onu kaybettim gibi geliyor ama niye bilmiyorum.
Kevin, honnêtement, j'ai l'impression que tu me juges.
Kevin, açıkçası kendimi yargılanmış hissediyorum.
Il donne cette impression.
Üzerinde bir hıyarlık var.
Celui avec qui tu couches pour te donner l'impression d'avoir une vie saine parce que tu te tapes un mec gentil au lieu d'un enfoiré.
Ben senin yattığın ve yattıktan sonra sersemin biriyle değil de düzgün biriyle yattığın için kendini iyi hissettiren eziğim.
T'as déjà l'impression que je ne fais rien. Si je viens avec toi à New York et que je m'amuse... je me sentirai inutile.
Sana göre nasıl olsa bir şey yapmıyorum eğer Amerika'ya gelip boş boş dolaşırsam işe yaramazın teki gibi hissederim.
J'étais si soucieux de faire bonne impression la première année de cabinet que je n'ai même pas
İlk yıl büroda iyi bir izlenim yaratmak için çok uğraşıyordum.
J'avais l'impression...
- Sanki biraz...
J'ai l'impression que oui, moi.
Bana ne dediğini gayet iyi biliyor gibi geldi.
J'ai pas cette impression.
Ben öyle düşünmüyorum.
J'ai l'impression que je pourrais en faire plus.
Daha fazlasını yapabilirim diye düşünmüştüm.
Oh petite, j'ai l'impression d'être revenue dans les Appalaches.
Bebeğim, kendimi yoksul Apalaş evimde hissettim.
Un gamin avec une gueule amochée ne ferait sûrement pas une bonne impression de toute façon.
Ayrıca yüzü gözü dağılmış bir çocuk iyi bir ilk izlenim bırakmayacaktır.
Ce n'est pas l'impression que tu as laissée là-bas.
Az önce öyle demiyordun.
Je domine la quartier dans l'impression.
Bu alanda oldukça ünlüyümdür.
- Oui, mais on a l'impression que tu viens juste d'emménager.
Evet ama sanki yeni taşınılmış buraya.
Est-ce que l'impression à droite pour vous?
Yapılanlar sana doğru geliyor mu?
Tu as dû faire forte impression.
Hey, çok iyi bir izlenim bırakmış olmalısın.
Ces chambres sont uniquement accessibles avec une impression de pleine paume.
Odalara sadece avuç içi izi ile girilebiliniyor.
Standard-question Hydra... la détection d'impression afin que personne ne puisse l'utiliser.
Standart Hydra sorunu. Kimse kullanmasın diye parmak izi ile çalışıyor.
Notre lien est tellement fort que j'ai l'impression d'être dans sa tête.
Yani, bağımız o kadar derin ki sanki kafasının içindeyim.
Mais j'avais l'impression que tu étais avec moi.
- Ama hâlâ yanımdaymışsın gibi hissettim.
Quelquefois... j'ai l'impression que tu oublies ce qui se passe.
Bazen neler olup bittiğini, unutmuş gibi duruyorsun.
Parfois j'ai l'impression que Lisa ne me respecte pas.
Bazı zamanlar Lisa'nın bana saygı duymadığını düşünüyorum.
J'avais l'impression que vous n'avez pas aimé de ce que vous avez vu.
- Gördüklerinden memnun değilmiş gibisin.
J'ai l'impression qu'il se bat pour une cause qu'on ne comprend pas encore.
Hala bizim henüz anlayamadığımız bir amaç için savaş verdiğini hissediyorum.
Ça donne l'impression que tu as du cran.
Sanki dediğine arka çıkacak kuvvetin varmış gibi gösteriyor.
J'ai juste l'impression qu'on résout des problèmes qu'on a créés.
Sadece yarattığımız problemleri çözebiliyoruz gibi geliyor.
- C'est ce carnet? - J'en ai l'impression. J'ai ici quelqu'un qui pourra le confirmer.
Bunu doğrulayabilecek birini tanıyorum.
J'ai l'impression que Crefco est au coeur de l'affaire.
Fakat Crevecoeur'un bu olaylarda bir şekilde parmağı olduğunu hissediyorum.
J'ai pas l'impression...
Bizim anlaştığımızı...