Translate.vc / francés → turco / Justé
Justé traducir turco
279,395 traducción paralela
- J'effaçais juste les numéros.
- Ben sadece şasi numaralarını siliyordum.
C'était juste un mauvais fonctionnement.
Sadece bir arıza yaşadım.
Nous arrivons juste au tournoi.
Selam. Turnuvaya yeni vardık.
J'aide juste mon père sur certaines choses.
- Babama bir konuda yardım ediyorum.
Je pensais que nous étions juste ici pour jouer aux échecs.
Buraya sadece satranç oynamak için geldik sanmıştım.
Vous devez juste emmener notre cible à la frontière Biélorusse, à 16 km du centre ville.
Hedefinizi Belarus sınırına ulaştırın yeter şehir merkezinden 16 km uzakta.
Et bien, s'ils savaient qu'elle est une espionne, ils l'auraient arrêtée, donc ils devaient juste être sur les trousses de Markman comme infiltré potentiel et ils l'ont ramassé.
Pekâlâ, casus olduğunu bilselerdi tutuklanmış olurdu, olası bir casus olarak Markman'ın izini yeni bulmuş ve yakalamış olmalılar.
Juste en dessous des toilettes.
Tam erkeler tuvaletinin altı.
Brise juste la coquille et pèle cet œuf!
Kabuğu kur ve o yumurtayı soy!
Vous devez juste être le meilleur à tout, pas vous?
Her şeyde en iyi olmak zorundasın değil mi?
Juste un œil noir pour le jeu d'échecs.
- Satranç oyunu için kara bir leke.
Très bien. Nous avons juste à pirater les écouteurs Bluetooth de Chester et à télécharger un fichier audio infrason.
Tek yapmamız gereken Chester'in Bluetooth kulaklığını hacklemek ve bir sesötesi ses dosyası yollamak.
Espérons juste que Natalya aussi.
Umalım da Natalya da anlasın.
Il n'y a pas d'émotion dans les échecs, juste des maths et de la stratégie.
Satrançta duygu yoktur sadece matematik ve strateji.
Parfois, il a juste de la douleur.
Bazen sadece acı vardır.
Et j'espérais juste pouvoir faire plus.
Ve keşke elimden daha fazlası gelebilseydi diyorum.
J'ai entendu Natalya dire que parfois, quand ça arrive aux personnes qu'on aime, il n'y a pas de refuge. Parfois il y a juste la douleur.
Natalya, mesele sevdiğin insanlar olduğunda bazen sığınak yoktur bazen sadece acı vardır demişti.
C'est juste que...
Ama...
Il a fait une chose juste.
Doğru olanı yaptı.
Juste un truc au boulot.
İşte bir mesele var da.
Non. Juste pour être en vie.
Sırf yaşadığı için.
- Ce n'est pas juste.
- Haklı gelmiyor.
Juste une minute.
Bir dakikanı istiyoruz.
Je voulais juste dire que c'est un traître.
Evet, elbette. Ben sadece...
Ne vous en faites pas, je vérifie juste certaines choses.
Merak etmeyin, sadece birkaç şeyi kontrole geldim.
Mais il faut nourrir tout le monde. Pas juste votre famille. Vous trouvez ça juste, que les gens doivent se battre pour manger?
Çoğu insanın akşam yemeği için yiyecek bulmakta zorlanması adil mi sizce?
Ça va, c'est juste que... j'ai du retard pour ce devoir d'histoire sur Napoléon, et ça me stresse.
İyiyim, sadece Tarih dersinin Napolyon ödevinde çok geride kaldım da. O beni biraz geriyor.
Tu penses que ça aurait été juste de lui dire la vérité?
Ona gerçekleri söylemek adil olur muydu sence?
On a juste un contrat avec eux pour élever le Sitodiplosis mosellana.
Onlar için sitodiplosis mosellana üretmemiz için irtibata geçtiler sadece.
- Je veut juste dire...
Sadece...
Oh, j-juste des trucs au boulot je ne peux vraiment pas en parler.
İşle ilgili meseleler, konuşamam seninle.
Je dis juste...
- Ben sadece aklımdakileri söyledim.
Non, c'est juste- - euh, il y a de l'ail, du vinaigre blanc, du riz.
Yok canım, sadece sarımsak, beyaz sirke ve pirinç var.
Je suis suis déjà tellement perturbée que... peut être que je suis juste- - destinée à être seule.
Halihazırda çok hasar aldığım için belki de yalnız kalmam gerekiyordur.
Juste moi.
- Sadece ben.
Ecoute... Quand on sait le genre de choses qui arrivent... ça peut être juste moi.
Bak böyle bir şeyin yapılması gerekirse sadece ben giderim belki.
Juste pour dire... que je comprends ce qui se passe.
- Sadece olanların farkında olduğumu söylemek istemiştim.
Je veux juste vous dire que vous n'avez rien à craindre.
Benimle ilgili endişe etmenize gerek olmadığını söylemek istedim.
Juste une question.
- Bir sorum var yalnızca.
C'est juste...
Şu anda sadece...
Elle voulait juste que ça marche.
Sadece işleri yürütmeye çalışıyordu.
La voiture est juste là.
Araba ileride, döner dönmez.
C'est juste que... Tout semble lui sourire ici.
Bence durumu bayağı iyi şu aralar.
Je me disais juste qu'il s'en sortait si bien.
Her şey yolunda gidiyor gibi.
J'écris juste pour le journal du collège.
- Yok, sadece okul gazetesi için.
Juste là.
- Hemen şurada.
C'est juste incroyable.
Harika orası, FBI sonuçta.
Donne-moi juste 20 minutes d'avance, comme ça, tu seras couverte, tu n'auras pas de problème.
Bana başlamam için 20 dakika ver, böylece sana da bir şey olmayacak, başın derde girmeyecek.
- Juste ici.
- Hemen burada.
Il ne vient pas juste de sortir?
Daha yeni çıkmamış mıydı?
- Je veux juste parler.
- Sadece konuşmak istiyorum.