Translate.vc / francés → turco / Jète
Jète traducir turco
46 traducción paralela
Jète devant toi la pierre que tu tiens, fils!
Elindeki taşı ileri doğru fırlat oğlum!
- Jète ce revolver.
Kurtul o silahtan.
- Jète un oeil là-dessus.
- Şuna bir bak. - Peki.
Je jète ce truc.
Çöpe gidiyor.
Que je me jète sous sa voiture?
Arabanın önüne mi atlasaydım?
Je jète un coup d'oeil.
Önce bir bakacağım.
- Gros durs! Et je jète un coup d'oeil à ce drôle d'enfoiré juste là, et je dis "Je le ferais pour la Chevelle."
Şu komik pisliğe bakıp diyorum ki "Chevelle için aynı şeyi yaparım."
Tenoch, jète cette cigarette.
Tenoch, at şu sigarayı.
Je jète un coup d'oeil sur mon skate, "Titzi m'attend"
Önce kaykayımı tamir ettim, sonra şimşek gibi devam : "Titzi bekliyor!"
Quand le camion est plein., je le jète dans la baie.
Kamyon dolunca, körfeze götüreceğim.
Et le jète dans la rivière. Un sac à la fois.
Bir kerede bir torba.
Il le jète quelques heures plus tard.
Bir kaç saat sonra onu buraya atıyor.
Jète ça.
Kurtulun şundan.
La crevasse s'écarte et elle jète des aliens et des dingues partout où ça l'amuse.
Yarık genişliyor ve yaratıklarla psikopatları neresi hoşlarına giderse oraya davet ediyor.
Jète un coup d'oeil.
Sadece etrafı kontrol et.
Jète un oeil à mon dossier, ma grande.
Dosyama bakın bayan.
Voyez ça comme jeter du pain. On en jète dans la mer... et on attire notre ami dans la baie de San Fransisco.
Şöyle düşün bu hormonu San Francisco koyuna boşalttığımızda dostumuz oraya gelmek için can atacak.
Jète un œil à ceci.
- Şuna bir bak.
Jète ton arme.
Silahi yere birak.
Vous me proposez... pendant un interrogatoire? Et ça jète un froid
Soruşturma sırasında bana teklifte mi bulunuyorsun? Görüyor musun, terim kullanmaya devam ediyorsun bu da ortamın tadını kaçırıyor.
alors jète ces pensées.
Fakat kesinlikle samimi değildim, o düşünceleri at kafandan.
Hey, Cheryl, raménes ton gros cul ici avant que je te jète.
Cheryl, ben tekmeyi basmadan o koca kıçını buraya getir.
Tu fait quoi que ce soit de stupide, Je jète le corp de Sam dans le marais.
Aptalca bir şey yapmaya kalkarsan Sam'in cesedini bataklığa atıveririm.
Jète le collier dans l'huile.
Kolyeyi yağın içine at.
Sa vous dérange si on jète un oeil?
Etrafa bakmamızda bir sorun var mı?
Ce qui le situe aussi bien à l'intérieur de la maison qu'à l'extérieur, lorsqu'il jète le corps de la nounou.
Yani evin içindeydi ve dadının cesedini dışarıya o attı.
Mais jète un coup d'oeil aux autres.
Ama diğerlerine de bak.
Jète-le juste, mec.
Sadece uzağa fırlat, adamım.
Si c'est vrai, si vous le lui demandez et qu'elle l'admette, pouvez-vous combien ça jète un éclairage nouveau sur le problème?
Eğer doğruysa, sorduğunda kabul ederse bunun durumu ne kadar değiştireceğini tahmin edebiliyor musun?
Parce que sinon on sera un couple que se jète des affaires l'un sur l'autre.
Çünkü o zaman birbirlerine bir şeyler fırlatan bir çift olacağız.
Jète.
Çöp.
- Jète-le!
- Silahını at!
Non non non, ne le jète pas.
hayır, hayır, hayır, hayır, atma sakın.
Alors pourquoi tu les jète pas?
Peki neden fırlatıp atmadınız?
Tommy sera plus en sécurité si tu lui jète le sort, plutôt que de le laisser connaitre notre secret.
Tommy'e sırrımızı bilmesine müsaade etmektense onu büyülersen daha güvende olur.
L'homme. Il nous jète de notre propre ville.
Sistem, bize fiyat biçiyor.
Jète un œil à ça.
Şuna bakar mısın?
Si tu veux vraiment te libérer de ta colère, prends ce chèque, jète-le dans les flammes puis dans les airs avec tes cris.
Kendini o öfkeden kurtarmak istiyorsan o çeki alıp ateşe at, çığlıklarınla birlikte havaya karışsın.
Ou jète de la terre sur toi demain trouve un endroit où le sol n'est pas trop rocailleux pour commencer
O kadar. Yarın istediğin yeri seç. Kazmaya başlamak için toprak fazla sert sayılmaz.
Jète ton couteau et lève-toi
Bıçağını atıp ayağa kalk.
Pierre, ne jète rien.
Pierre, hiçbir şey atma.
On jète ça dans la voiture et on y va!
Hadi, şu eşyaları arabaya taşıyalım!
On jète Daz de la falaise.
Daz'ı kayalıklardan aşağı atalım.
Je ne jète jamais rien.
- Hiçbir şeyi atmayı sevmiyorum.
Peut être un hippie qui se jète sur la voie.
Aynen.