English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / francés → turco / Keaton

Keaton traducir turco

315 traducción paralela
L'héritier de la fortune des Treadway - la preuve vivante que chaque lignée a sa brebis galeuse.
Rollo Treadway Treadway servetinin varisi. Her aile soy ağacında bir ahmak olması gerektiğinin canlı kanıtı.... Buster Keaton
Au bon vieux temps de Sennett, je dirigeais Fatty Arbuckle... Charlie Chaplin, Buster Keaton et tous les autres.
Eski Sennett günlerinde Fatty Arbuckle'ın, Charlie Chaplin'in, Buster Keaton'ın ve geri kalan filmlerini yönetirdim.
L'équilibriste à la limace fait maintenant une imitation fétide de Buster Keaton!
...... sümüklüböcek cambazı da Buster Keaton'ın zayıf bir taklidini yapıyor gibiydi...
Tu sais que tu pourrais être le prochain Buster Keaton?
Bir sonraki Buster Keaton olabileceğinin farkında mısın?
Certains, comme Erich von Stroheim, refusèrent de passer sous les fourches caudines, il le paya fort cher.
Serbest takılan Buster Keaton,.. ... MGM onu denetçi yapımcıların boyunduruğu altına sokunca çok acı çekti.
" qu'on ne doit le confier qu'à des magiciens et à des sorciers
Bu sahnede hevesli bir kameraman olan Buster Keaton,..
Ici, Buster Keaton, apprenti caméraman, montre ses essais aux patrons de la MGM avec l'espoir d'être embauché.
Ne yazık ki, aynı filmi iki kere kullanmış ve görüntüleri mahvetmiş.
Comment ça va, Keaton?
Nasılsın, Keaton?
Tu as bonne mine.
İyi görünüyorsun, Keaton.
M. Keaton?
Bay Keaton?
Mais Keaton?
Ama Keaton...
Keaton était le gros lot, pour des raisons évidentes.
Keaton belli nedenlerden dolayı onlar için asıl ödüldü.
Le bruit court que Keaton s'est rangé.
Keaton tövbe etmiş söylentileri dolaşıyor.
Elle a pris en main Keaton.
Keaton'ın geçim kaynağıymış.
Qu'est-ce que t'en dis?
Buna ne diyorsun, Keaton?
Dean Keaton... Rangé?
Dean Keaton uslandı, öyle mi?
Dean Keaton, dans le droit chemin.
Dean Keaton eteklerini toplamış.
Et plus que tout, je veux m'assurer que Dean Keaton est bien mort.
Her şeyden çok da Dean Keaton'ın öldüğünden emin olmak istiyorum.
Keaton a beau être coriace, personne sur ce bateau n'a pu s'en tirer vivant.
Şu Keaton ne kadar yamanmış benim için hiç önemi yok o gemideki hiç kimse sağ çıkmış olamaz.
- Surtout sur Dean Keaton.
Çoğunlukla Dean Keaton hakkında.
Je sais que t'aimes bien Keaton. - Tu penses que c'est un type bien.
Verbal Keaton'ı sevdiğini, onun iyi biri olduğunu düşündüğünü biliyorum.
Dean Keaton était une ordure.
Dean Keaton'ın ciğeri beş para etmezdi.
Cinq incluait Keaton.
Beş adam Keaton demek oluyordu.
Le convaincre ne fut pas facile.
Keaton'ın ikna edilmesi gerekiyordu.
Keaton a apporté la touche finale.
Keaton bitirici darbeyi indirdi.
Keaton a passé un coup de fil anonyme.
Keaton kimliğini açıklamadan telefon etti.
Dr Keaton.
Dr. Keaton.
Keaton se servait d'elle.
Keaton onu kullanıyordu.
Keaton a été flic quatre ans.
Yapma, Keaton dört yıldır polislik yapıyordu!
Je connais Dean Keaton.
Dean Keaton'ı tanırım.
Dean Keaton a été inculpé sept fois pendant qu'il était flic.
Dean Keaton birlikte yer alırken toplam yedi kez itham altında kaldı.
Dean Keaton était mort.
Dean Keaton ölüydü.
Deux gars ont vu Dean Keaton entrer dans son entrepôt juste avant qu'il explose.
İnfilak etmeden hemen önce Dean Keaton'ın sahibi olduğu depoya girdiğini iki kişi görmüş.
L'entrepôt a explosé, et Dean Keaton avec.
Havaya uçtu ve Dean Keaton'ı da olduğu gibi beraberinde götürdü.
Il y a six semaines, je reçois un coup de fil anonyme me disant que je trouverais Keaton à Mondino, et le voilà.
Altı hafta önce, ismini vermeyen birinden Keaton'ı avukatıyla beraber Mondino'da yemek yerken bulabileceğimi söyleyen bir telefon aldım. Karşımızda buluverdik.
Oui, mais tu dis avoir vu Keaton mourir.
Olduğunu sanmıyorum. Ama Keaton'ın öldüğünü görmüşsün.
- C'est lui qui a tué Keaton?
- Keaton'ı öldüren o mu?
- Non, mais je sais que Keaton est mort.
- Hayır. Ama Keaton'ın öldüğünden eminim.
Tu dois être Keaton.
Sen Keaton olmalısın.
Redfoot, Dean Keaton.
Redfoot, Dean Keaton.
Elle est bien bonne.
Güzel espri, Keaton.
Keaton a fait tout son possible, mais un homme ne change pas.
Keaton var gücüyle mücadele verdi ama insan huyunu suyunu değiştiremez.
Il faut qu'on trouve Redfoot... - Écoute. ... et qu'on file d'ici.
Yapmamız gereken, Redfoot'u bulup buradan hemen sıvışmak, Keaton.
M. Keaton. Je reconnais M. Fenster aux photos de son casier, tout comme M. McManus.
Bay Keaton hem Bay Fenster hem de Bay McManus'ı polis arşivindeki fotoğraflarından tanıyorum.
En 1981, M. Keaton, vous avez détourné un camion à Buffalo, New York.
1981 yılında, Bay Keaton Buffalo, New York'ta bir kamyonun kaçırılmasına katıldınız.
Vous ne pouviez pas le savoir, car celui qui transportait l'acier travaillait pour Soze à son insu.
Bunu bilmenize imkan yoktu, Bay Keaton çünkü çeliği sevk eden kişi haberi olmadan Bay Soze namına çalışıyordu.
Il semble que l'avocate de M. Keaton, Mlle Finneran, ait été un peu trop efficace.
Anlaşılan Bay Keaton'ın avukatı Bayan Finneran tahliyesinin hızlandırılmasında biraz fazla etkili olmuş.
Keaton a toujours dit :
Keaton hep şöyle derdi :
Buster Keaton, extrêmement indépendant, souffrit le martyre quand la MGM lui imposa des producteurs pour le superviser.
Onun dehası böyle bir muameleyi reddetti.
Pourtant, comme tout réalisateur en fait l'expérience, les accidents peuvent être sources de poésie extraordinaire et de beauté.
Keaton'ın kameramanının film anlatımını öğrenmesi ve ustalaşması gerekiyor.
Ce dont Keaton caméraman a besoin, c'est d'apprendre et maîtriser le langage du film.
İlginçtir ki, D.W. Griffith de dâhil ilk film öncülerinin doğru düzgün bir bilgisi yoktu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]