Translate.vc / francés → turco / Laisse
Laisse traducir turco
122,301 traducción paralela
Ne laisse pas les actions de Radcliffe changer ça.
Radcliffe'in yaptıklarının bunu mahvetmesine izin verme.
Laisse-nous te télécharger avant d'être en sang.
Kan kaybından ölmeden önce seni taramamıza izin ver.
- Laisse...
- Hadi -
Chacun d'entre eux. Ne laisse personne oublier ça.
Kimsenin unutmasına izin verme.
Laisse-moi deviner... une femme.
Dur tahmin edeyim. Bir kadın yüzünden.
Rien ne laisse à penser que Hydra sait qu'on est là pour l'instant.
Hydra'nın bizi farkettiğine dair bir işaret yok henüz.
Faites-leur savoir que j'exige qu'ils laisse tomber la mission et qu'ils rentrent au Triskell immédiatement.
Görevi iptal edip derhâl Triskelion'a dönmelerini istediğimi ilet.
Laisse-moi deviner...
Dur tahmin edeyim.
Tu fais quoi? - Prince, je te jure, encore un mot de toi, je laisse les commandes pour te botter le cul.
Prince, yemin ederim tek bir laf daha edersen kontrolü bırakıp sana girişeceğim.
- Laisse-moi seul ici.
Herkesin buradan çıkması gerek.
Laisse-moi!
Hayır! Hayır!
Au moins il me laisse y entrer.
En azından Azgın Adam beni çadıra alıyor.
Laisse-le reprendre son souffle.
Müsade et biaz nefes alsın.
Laisse-moi te dire que c'est le caractère le plus fort de ton livre.
Sana bir şey söyleyeyim mi, senin kitabındaki en güçlü karakter o.
Laisse tomber.
Boş ver.
Laisse-moi t'aider.
Dur sana yardım edeyim.
Mais le devoir ne nous laisse pas le choix... et c'est au nom de notre devoir... que nous sommes là, aujourd'hui.
Kadýn olarak görevlerimizden biri de bu. Görevimizi yerine getirmeliyiz. Burada olmamýzýn sebebi de bu.
Cette créature grotesque ne nous laisse pas le choix.
Bu iđrenç yaratýk bize baţka seçenek býrakmadý.
Laisse tomber.
Sorun değil, iş yerinden aramışlar zaten.
Ne les laisse pas te broyer.
Seni ezmelerine izin verme.
Mais bon, il a refusé d'aller au meilleur spa de boue du monde, je lui laisse donc le bénéfice du doute.
Ama adam dünyanın en iyi çamur banyosu tatillerini elinin tersiyle itti. - Ben de ona güvenmeye karar verdim.
Laisse-moi te dire une chose, quand tu bosses ici, tu bosses ici.
Sana bir şeyi izah edeyim. Eğer burada çalışıyorsan burada çalışırsın.
Laisse-moi te dire, Stephanie :
Sana durumu izah edeyim Stephanie. Nasıl bebek yapıldığını bilmiyor olabilirsin.
Alors, laisse-moi t'expliquer un petit truc qu'on appelle l'ordre hiérarchique.
O halde sana buradaki hiyerarşi sistemini açıklamama izin ver.
Laisse-moi te le dire d'une façon qui ne blessera pas ta jolie petite tête, car j'ai oublié quelle petite fleur délicate tu es.
O zaman, o küçük güzel kafanı incitmeyecek şekilde açıklamama izin ver çünkü belli ki ne kadar ufak narin bir çiçek olduğunu unutmuşum.
Je t'ai laissé suer un peu, mais...
- Biraz terlemeni istedim.
Quel genre de gaz? Ils ont laissé des indices.
İpuçlarından oluşan bir iz bıraktılar.
Coulson a laissé Hydra emmener ton ami?
Coulson Hydra'nın arkadaşını almasına izin mi verdi.
Tu n'en reviendrais pas. Il a laissé Hydra arrêter un enfant.
May'de farklı davranıyor.
Je me suis laissé emporter, et... et je devais donner quelque chose à May.
Sıkışmıştım ve May'e bir şey vermek zorundaydım. Senin olabileceğini bilmiyordum.
Il les a vraiment laissé emmener cet enfant?
Gerçekten bir çocuğu götürmelerine izin mi verdi?
Tu lui as écrasé la poitrine avec ton bras cybernétique et tu l'as laissé pour mort sur une planète alien, donc non.
Şey, sibernetik elinle onun göğsünü ezip bir uzaylı gezegeninde ölüme terk etmiştin. Yani hayır.
J'ai laissé tombé cet enfant une fois.
O çocuğu bir kez yüz üstü bıraktım.
Si j'avais voulu que tu deviennes hystérique à la moindre complication, je t'aurais laissé avec ta mère.
Eğer her engelde krize girmeni isteseydim seni annenin yanında bırakırdım.
Cependant il a laissé échapper quelque chose.
Evet, ama ağzından bir şey kaçırdı.
Tu as laissé entendre que j'avais le choix. J'étais un esclave...
Ben bir köleydim.
Laisse les agents du S.H.I.E.L.D. tranquilles.
S.H.I.E.L.D. ajanlarını rahat bırak.
On l'a déjà laissé.
Bakalım neler olacak.
Tout ce que j'ai jamais souhaité, c'est d'être laissé en paix... de m'occuper de mon ranch en toute tranquillité.
Tek istediğim rahat bırakılmaktı. Çiftliği huzur içinde idare etmekti.
Je suis plutôt préoccupé par le type qui a laissé son oreille dans notre abri de jardin.
Ben barakamızda kulağından olan adamı daha çok dert ediniyorum.
Comme si tu ne m'avais jamais laissé être le chef.
Hep senin gibi bir şefim olmasını istedim.
Donc il vous a laissé donnir en plein air?
Yani orada açık havada öyle uyumanıza nasıl göz yumdu?
Si je n'étais pas venu cette nuit-là ou alors... " si je l'avais pas laissé seul...
° gece gelmeseydim ya da hiç onun yanından aynlmasaydım...
Elle sera contente de savoir que je l'ai laissé gagner.
Kazanmasına izin verdiğime sevinecektir. O kadarını biliyorum.
Elle n'a rien laissé derrière elle.
Ardında hiçbir şey bırakmadı.
C'est comme ça qu'on a laissé faire.
Her şey de bu yüzden oldu zaten.
Elle a laissé du maquillage sur le col de ma cape.
Elbisemin yakasında ruj izi kalmış.
Tara m'a laissé un message.
Tara on beş saniyelik bir sesli mesaj bırakmış.
Tu as laissé passer cette satanée vente
Satışın gerçekleşmesine izin verdin.
Tu as fini ou tu as une minute pour écouter - pourquoi j'ai laissé passer cette vente? - Oh non, je m'en fiche.
Bitirdin mi yoksa satışa neden izin verdiğimi dinlemek için bir dakikan var mı?
Fils de pute, je ne me souviens pas vous avoir laissé le choix.
Orospu çocuğu, Sana bir seçenek sunduğumu hatırlamıyorum.