English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / francés → turco / Lam

Lam traducir turco

2,705 traducción paralela
En l'insultant, tu les insultes tous.
Onu aşağılarsan, herkesi aşağılamış olursun.
Elle est pas joignable.
Ulaşılamıyor.
Autant dire qu'elle l'interdit!
Semt Sakinleri Bu olayı Hoş Karşılamıyorlar.
Je ne juge pas.
Yargılamıyorum.
Et voici Christine et son mari, Lam.
Onlar da Christine ve kocası Lam.
Tu peux rentrer chez toi, Lam.
Artık gidebilirsin Lam.
Sais-tu pourquoi j'ai viré Lam?
Lam'i neden kovduğumu biliyor musun?
Mais je n'ai jamais vu Lam.
- Lam'de bunu göremedim.
Personne ne juge.
Kimse seni yargılamıyor, dostum.
Nous avons le produit intérieur brut, les prix à la consommation, la valeur du marché boursier, le taux d'inflation et ainsi de suite.
Gayrı safi yurt içi hasılamız, tüketici fiyat içeriğimiz menkul kıymetler borsamız, enflasyon oranlarımız ve daha da fazlası var.
Je les juge pas parce que je m'en fiche.
Onları yargılamıyorum çünkü umurumda değiller.
Le légiste arrive dans 1 h30.
Adli tabibin gelmesine hala bir saat var, yolu yarılamış.
J'adore, mais ma tronche toute blanche, ça leur plaît pas.
Yani, seni anlıyorum. Ama meğerse böyle beyaz bir suratla dolaşmamı anne babam hoş karşılamıyormuş.
Votre technologie ne peut pas être utilisé pour téléporter l'uranium hors de réacteur.
Sizin teknolojiniz uranyumu reaktörden çıkarmak için kullanılamıyordu.
Mimi est plutôt une amourette mais Rodolfo ne peut pas rompre parce qu'elle est mourante. Je vois.
Mimi onun için başta bir nevi gönül eğlencesi ama Rodolfo ondan ayrılamıyor, çünkü kız çok hasta.
Si on avait continué, on serait presque à Fort Benning, et Carl n'aurait pas été blessé.
Devam etseydik dostum, Benning yolunu yarılamıştık şimdiye ve Carl vurulmamış olacaktı.
Ouah, tu en es déjà à la moitié.
Vay! Neredeyse yarılamışsın.
De Kuyper Marc... votre appel n'est pas attribué.
Marc Decuyper'e şu anda ulaşılamıyor. Babaanne. Gel bakalım babaannene.
Ça allait si bien. Quelqu'un parle de mariage et c'est fichu.
Her şey güzel gidiyordu, sonra biri evlilikten bahsetti ve şimdi birlikte takılamıyoruz bile.
- Il n'est pas disponible.
- Ulaşılamıyor.
Interdiction de sortir et tâche qu'il ne lui arrive rien.
Ona ulaşılamıyor ve ona birşey olmadığından emin olmalıyız.
Tu me juges tout le temps!
seni yargılamıyorum! - Sen her zaman beni yargılıyorsun!
Tu ne juges personne.
Çünkü sen yargılamıyorsun.
On dit que tu as dû abandonner le festival faute d'avoir un film.
Söylentilere göre filmin olmadığı için film festivaline katılamıyormuşsun.
- Son genou.
Kim ulusal yarışmalara katılamıyor?
Vous avez... essayé de...
Çünkü adam annesinden ayrılamıyor. Peki şeyi dene...
Il ne te juge pas, chérie.
Seni yargılamıyor tatlım.
Personne ne te juge.
Tatlım kimse seni yargılamıyor.
Je ne compte plus pour toi, tu ne me connais plus.
Eskisi gibi beraber takılamıyoruz.
La secte a payé sa caution soutenu par sa femme.
Avukat ücretlerini kilise karşılamış, karısı da destekçisi olmuş.
Mes fleurs ne me jugent pas.
Çiçeklerim beni yargılamıyor.
Ils ont traversé tout l'état.
Victoria yolunu yarılamışlardır şimdiye kadar.
Je ne vous juge pas. Vous devez savoir que quelle que soit votre décision, c'est pour vous.
Seni yargılamıyorum, vereceğin karar ne olursa olsun, kendin için olsun.
Elle s'est servie du sperme de Jim Tolliver.
Kendine Jim Tolliver'ın spermlerini aşılamış.
Je ne sais pas ˆ quelles places vont ces diapos, qui est qui.
Hangi lamın nereye konulacağını, kimin kim olduğunu bilmiyorum.
Léo, tu ne seras pas dans ma boîte à lamelles mais Justice a été faite.
Leo, lam kutuma giremedin ama adalet yerini buldu.
Le téléphone que vous essayez de joindre est occupé ou hors de la courture du réseau.
Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor ya da kapsama alanı dışında.
Il n'est plus le bienvenu.
Onu bir daha hoş karşılamıcam.
Non, pas de jugement.
Hayır, yargılamıyorum.
La bête qui n'a pas de nom, "... mes livres ne sont plus en ventes.
İsimsiz yaratık ortaya çıkınca, "... Kitaplarım satılamıyordu.
Je suis trop fatigué pour t'insulter.
Tanrım. Çok yoruldum, seni aşağılamıyorum.
Le ministre des Affaires étrangères ne vient pas. Il a un empêchement d'ordre personnel.
Dışişleri Bakanı bize katılamıyor.
Je suis coincée avec l'agent Howard, mais j'ai une question pour Hirschbaum.
Ajan Howard burada olduğundan ayrılamıyorum, ama Hirschbaum'a bazı sorularım var.
Si ce mec est un pro, il est peut-être déjà à Cuba.
Eğer bu kadar profesyonel bir kiralık katilse şu an Küba yolunu yarılamıştır bile.
J'ai jugé un peu vite, encore une fois. Uniquement parce que j'aime Charlie comme ma propre fille.
Yine erken yargılamış olabilirim ama bunu sadece Charlie'yi kendi kızımmış gibi sevdiğim için yaptım.
Bonjour, c'est Iselin.
Aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor. Lütfen mesaj bırakın.
Impossible de s'en approcher.
Yanına bile yaklaşılamıyordu.
Ça doit lui arriver souvent.
Eminim anlayışla karşılamıştır.
Je ne cherche pas à vous abattre, Dr Grey.
Sizi yargılamıyorum Dr. Grey.
J'espère que vous n'y pensez pas trop.
Umarım hoşnutsuzlukla karşılamıyorsundur.
Je juge pas.
Yargılamıyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]