Translate.vc / francés → turco / Liman
Liman traducir turco
2,777 traducción paralela
C'est le dossier de Zeeland et de la capitainerie sur le navire.
Zeeland ve Liman İdaresinden gelen gemi listesi.
La capitainerie peut nous prêter un bateau, il suffit de demander.
Liman polisi bir tekne verebilir. Rica etmemiz yeterli.
On attend un commentaire du Premier ministre sur l'affaire à son retour d'une visite au port de Copenhague.
Başbakanın Kopenhag limanı ziyaretinden dönünce meseleyle ilgili açıklama yapması bekleniyor.
J'ai demandé à la capitainerie de contacter le navire, mais pas de réponse.
Liman İdaresinden gemiyle bağlantı kurmalarını istedim ama bir cevap alamadılar.
J'ai autorisé la visite du Premier ministre sur le port.
Başbakana limanı ziyaret edebilirsiniz dedim.
À la une : un incident a eu lieu au port de Quahog.
- İlk haberimiz : Bugün Quahog Limanı'nda bir kaza oldu.
En fait, les passagers voulaient visiter les côtes, et des trucs arrivent.
Yolcular liman gezisine çıkmışlardı olaylar olaylar işte sonra. Anladık yeter.
Ça va vraiment super bien. Car tout est facile... quand tu es un "cuirassé, envahissant la baie du succès".
Çok harika gidiyor Schmidt, çünkü her şey kolay bir savaş gemisi içinde "Başarı Limanı" nı fethederken.
Six heures et demi dans un bus. Et puis j'ai essayé d'attraper un taxi à l'Autorité du Port à 5 h du matin.
- Otobüste altı buçuk saat geçirdim ve sonra liman idaresinde bir taksi bulmaya çalıştım, sabahın 5'inde
Doorman dit qu'il est parti hier soir pour l'aéroport.
Bekçi dün gece hava limanına gittiğini söylemiş.
Si vous signez cette petite renonciation à l'extradition, on pourrait être en chemin pour l'aéroport.
Sadece şu ufak iade kağıtlarını imzalarsan hava limanına doğru yola çıkarız.
Mais comment peux-tu faire de bon choix...
Peki hiç Maine'e gittin mi, kuzeydoğu liman bölgesi mesela? Hayır.
On devrait s'enregistrer auprès du capitaine de port, mais il semble qu'il ait abandonné son poste.
Liman ustasına haber vermemiz lazım ama görünüşe göre mekânını terk etmiş.
le capitaine du port.
Liman ustası.
Soit le capitaine de port a un problème de pilosité ou une bête était ici.
Ya liman ustasının vücut kıllarıyla ilgili bir sıkıntısı vardı ya da iblis buradaymış.
C'est ce que le capitaine de port tirait des cargaisons
Liman ustası bunların sevkiyatını yapıyordu.
Nous devons trouver un port assez grand.
Yanaşacak uygun bir liman bulmalıyız.
On n'est que quatre inspecteurs dans l'équipe pour inspecter le fret entier du port de Busan.
Tüm Busan Limanı'nı dördümüz denetliyoruz. Ne kadar zor biliyor musun?
Xaro Xhoan Daxos, elle est bien trop belle pour un docker averti comme vous.
Xaro Xhoan Daxos, bu kız senin gibi kaliteli bir liman işçisi için çok güzel.
Nous avons reçu des corbeaux de White Harbor, Barrowtown et Dreadfort.
Beyaz Liman, Barrowton ve Dreadfort'tan da kuzgunlar geldi.
Peut-être qu'ils comptent prendre un bateau là-bas et naviguer jusqu'à Port Canaveral en Floride.
Belki de ordan bi bot alıp Florida'daki Canaveral limanına doğru gidecekler, biz de öyle düşündük.
Sur la péniche de son frère, dans le Mississippi.
Mississipi'deki Gulf limanında, kardeşinin teknesinde kalıyor.
Ça explique ses voyages dans ces cités portuaires, les paiements et cette discrétion.
Tüm o liman şehirlerine yaptığı gezilerin sebebi netleşti. Ödemelerin ve gizliliğin de.
On doit redescendre au Port Nawiliwili et se rendre au gouvernement Américain.
Nawiliwili Limanı'na gidip Amerikan hükümetine teslim olmalıyız.
Les arènes de Capoue... Le port de Naples... Et à tenté d'attaqué le marché a Atella...
Capua arenası Neapolis limanı ve takası Atella'da gerçekleştirmeyi seçti.
C'était seulement à cause de son deuxième boulot. Comme boucher de Bay Harbor.
Ek iş olarak Liman Koyu Kasaplığı yapıyordu.
Alberto Reina, 36 ans, travailleur aux docks.
Alberto Reina, 36 yaşında liman işçisi.
Compris? Informez le bureau de la guerre, le prévôt Marshal, les autorités portuaires, et les autorités du rail.
Savaş Bürosu'nu, inzibat komutanını, liman ve demiryolu yetkililerini bilgilendirin.
Et le reste. Votre rafiot ne fait pas le poids.
Ama ne olursa olsun, bunlar limanınızda yüzen bombacı ile başa çıkamaz.
J'ai hâte de visiter ton port.
Limanını ziyaret etmek istiyorum.
Voici mon port. Tout est à moi.
Benim liman burası oluyor.
À la livraison, à mon port.
Mal tesliminde, nakit. Limanımda.
Ton port, d'accord.
Limanında öyleyse.
Ouais, je suis à l'aéroport là.
Evet, hava limanındayım şu an.
Parfait, je vais là-bas.
Tamam, liman polisinin yanında olacağım.
J'ai fini par être trouvée par des dockers, à 5 km de chez moi.
Evet, evin 5 km uzağında liman işçileri bulmuştu.
Tu m'aurais pas crue si je t'avais dit que les dockers m'avaient mangée.
Liman işçilernin beni yediğine inanmazdın ki.
Et bien, le capitaine du port m'a dit que son retour est attendu d'un jour à l'autre.
Liman amiri bana onun herhangi bir gün limana geri dönebileceğini söyledi.
Sergent Doakes, le Boucher de Bay Harbor.
Liman Koyu Kasabı, Komiser Yardımcısı Doakes.
Est ce que ca a quelque chose à voir avec le boucher de Bay Harbor?
Liman Koyu Kasabı'yla bir ilgisi var mı bunun?
Une lamelle de sang, comme un trophée du boucher?
Liman Koyu Kasabı'nınki gibi miydi kan lamı?
Mais Doakes était le boucher de Bay Harbor, dg Doakes est mort.
Ama Liman Koyu Kasabı Doakes'tu ve Doakes da öldü.
Et si the boucher de Bay Harbor était toujours vivant et en activité?
Ya Liman Koyu Kasabı hâlâ yaşıyor ve cinayetlerine devam ediyorsa?
Mais le fait que le boucher de Bay Harbor Gardait des lamelles de sang n'a jamais été révélé au public.
Ama Liman Koyu Kasabı'nın kan lamları halka açıklanmamıştı hiç.
T'es en train de dire que c'est de ma faute Que Laguerta pense maintenant Que le boucher de Bay Harbor est vivant et va bien?
LaGuerta'nın şu an Liman Koyu Kasabı'nın sağ salim hayatta olduğunu düşünmesi benim suçum mu yani?
Il ont tous accès aux profils des victimes du boucher de Bay Harbor.
Hepsi de Liman Koyu Kasabı'nın kurban profiline uyuyor.
L'agent spécial Lundy a cette théorie que le boucher de Bay Harbor était dans les forces de l'ordre.
Özel Ajan Lundy'nin savına göre Liman Koyu Kasabı emniyet görevlisiydi.
Je l'ai convaincue de me laisser l'aider dans l'enquête sur le Bay Harbor
Liman Koyu Kasabı Soruşturması'na yardımcı olmak için LaGuerta'yı ikna ettim.
Tu sais, avec les familles des personnes disparues qui pourraient avoir été victimes du Boucher de Bay Harbor?
Liman Koyu Kasabı'nın kurbanı olabileceğini düşündüğüm kayıp kişilerin aileleriyle görüşüyorduk ya hani?
[Tir de canon]
İskenderiye'de Türkler limanı kuşatmış durumda.
- Des ports.
- Liman şehirleri. - Aynen.