English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / francés → turco / Lé

traducir turco

3,064,777 traducción paralela
Depuis 12 ans, un projet de loi pour rallonger le délai de prescription pour abus sexuel sur mineur a été présenté six fois devant l'Assemblée générale du Maryland.
SON 12 YILDA, MARYLAND PARLAMENTOSU'NDA ÇOCUK TACİZİ İDDİALARINDAKİ ZAMAN AŞIMI SÜRESİNİN UZATILMASI ALTI KEZ TEKLİF EDİLDİ.
Un ou deux jours plus tard, je reçois un appel de père Collopy, le curé de Saint-Clément.
Birkaç gün sonra St. Clement's'ın papazı Rahip Collopy beni aradı. RAHİP JOHN COLLOPY
Tom Nugent avait enquêté il y a des années, et le FBI lui avait dit qu'ils avaient déterminé qu'il n'y avait aucun lien avec les militaires et le gouvernement, alors ils n'avaient pas fait d'enquête.
Tom Nugent birkaç yıl önce bunu araştırdı. FBI ona bu dosyanın orduyla veya hükümetle bir alakası olmadığına karar verdiklerini ve bu yüzden araştırmadıklarını bildirmiş.
Le FBI a confirmé avoir un dossier de 4 000 pages sur Joyce.
Joyce hakkında 4 bin sayfalık belgeleri olduğunu teyit etmişlerdi.
Alors en... Le 5 septembre 2014, je l'ai envoyée.
Bunu 5 Eylül 2014'te yollamıştım.
La loi fédérale oblige une agence à vous répondre en un temps imparti, mais il n'y a pas de loi sur le temps requis pour vous envoyer les documents.
Federal kanunda bir şart var. Kurumun başvurunuza cevap verme süresi kısıtlı ama belgeleri, size yollama süreleri hakkında onları zorlayan herhangi bir yasa yok.
Quand c'est arrivé, le FBI nous a dit qu'ils avaient trouvé des empreintes dans la voiture, mais qu'ils n'avaient pas pu les identifier.
Olay olduğunda FBI bize arabada parmak izi bulduklarını ama kimin olduğunu bilmediklerini söylemişti.
Le temps passe.
Haftalar geçti.
Ils pourront le mettre dans les affaires non résolues et l'oublier.
Bunu faili meçhul dosyaların arasına koyup unutabilecekler.
S'il n'y a rien, dites-le nous.
Ellerinde bir şey yoksa bari bunu söylesinler.
Donald Malecki est décédé le 30 mai 2016.
DONALD MALECKI 30 MAYIS 2016'DA VEFAT ETTİ.
Merci, M. le Président, Mme la Vice-présidente, membres du comité.
Sağ olun sayın başkan, başkan yardımcısı ve kurul üyeleri.
Les organisations religieuses le voient comme une attaque contre elles REPRÉSENTANT DU MARYLAND Il fut invariablement rejeté.
Nedense bu kanun tasarısı, dini kuruluşlara saldırı olarak yorumlanıp tekrar tekrar reddediliyor.
Le problème, c'est le refoulement.
Sorun, anıların bastırılması.
Venez ici et admettez-le devant tout le monde, car c'est ce que vous me demandez de faire, c'est ce que vous demandez à une personne de 25 ans.
Gelip burada durun ve herkese sırrınızı açıklayın. Çünkü benden ve 25 yaşındaki birinden bunu yapmamızı istiyorsunuz.
Vous leur demandez de prendre leur plus sombre secret et de le révéler devant un jury.
Bir jürinin önünde durup onlara en derin, karanlık sırlarını söylemelerini istiyorsunuz.
Je peux témoigner qu'il y a de nombreuses victimes abusées par le père Maskell qui n'ont pas encore commencé à vivre.
Maskell'ın taciz ettiği birçok mağdurun henüz yaşamaya başlamadığını teyit edebilirim.
Elles vivent dans le silence et la solitude.
Sessizce, tek başına yaşıyorlar.
C'est une prescription plutôt longue, mais elle empêche le prétendu agresseur de continuer ses abus durant les 13 prochaines années.
Bu çok uzun bir zaman aşımı süresi ama tacizci olduğu iddia edilen kişinin 13 yıl daha taciz yapmaya devam etmesini engelliyor.
Le sénateur Mike Miller, à la tête du Sénat, et le représentant Vallario bloqueront le vote car ils savent que cette loi passerait.
- ADLİ KOMİTE BAŞKANI Senatonun başkanı Senatör Mike Miller ve Delege Vallario, bu tasarıyı oylamaya sunmuyor çünkü oylamaya sunulursa geçeceğini biliyorlar.
Je le sais, parce qu'on me l'a dit, clairement.
Bunu biliyorum çünkü bu bana özellikle söylendi.
Nous le déplorons... VICE-CHANCELIER, ARCHEVÊCHÉ
Keşke bu olaylar hiç olmamış olsaydı.
On ne peut le défaire. La moindre des choses est de faire un geste.
Bunu sağlayamasak da biraz iyileşmeleri için uğraşabiliriz.
Quand vous essayez de vivre, votre souffrance doit être reconnue mais le délai de prescription est dépassé. Alors, parfois, la seule chose qu'il vous reste est la médiation.
Hayatınızın ve çektiğiniz acıların bir anlamı olması için çalışıyorsanız ama zaman aşımı süresi çoktan geçmişse bazen tek olanağınız onlarla uzlaşmak olur.
Le fait que l'Église catholique assume le rôle non seulement de l'agresseur mais aussi du sauveur, est une dichotomie invraisemblable.
Katolik Kilisesi'nin hem tacizci hem de kurtarıcı rolüne bürünmesi açıklayamadıkları bir ikilemdir.
Ce n'est pas à eux de résoudre le problème, c'est au gouvernement d'intervenir.
Bu problemi onlar çözemez. Devlet devreye girmeli.
Quelque soit le pouvoir de l'État, il faut comprendre que nous avons un rôle.
Devletin yetkileri az veya çok olsun, bir görevimiz olduğunu anlamalısınız.
Seul le gouvernement peut agir et leur demander des comptes.
Sadece devlet devreye girip onları sorumlu tutabilir.
Je l'ai dit, j'étais le chouchou.
Kilisenin altın çocuğuydum işte.
Je me prenais pour le roi du monde.
Yani ne yaparsam yapayım başım belaya girmiyordu.
Je n'étais plus le chouchou.
Artık oranın altın çocuğu değildim.
- Vous le connaissez?
- O kim, biliyor musun?
Il a commencé par dire : " J'apprécie le fait que vous nous rencontriez.
MONSENYÖR W. FRANCIS MALOOLY Şunu diyerek başladı : " Bizimle buluştuğun için teşekkürler.
Ils étaient très intéressés par mon histoire et je leur ai raconté le transfert de Maskell.
Bu hikayeyle çok ilgileniyorlardı. Onlara Maskell'ın tayinini anlattım, her şeyi biliyorlardı.
"Dans le cas où vous obtiendriez des informations, j'espère sincèrement que vous m'en informerez afin que l'archevêché puisse prendre les mesures nécessaires pour protéger les individus de potentiels préjudices."
"Edindiğiniz bütün bilgileri benimle paylaşmanızı umuyorum, böylece başpiskoposluk, bireyleri olası zarardan korumak için gereken önlemleri alabilir."
C'est le type qui a écrit cette lettre.
Mektubu yazan adam o muydu?
Nos dossiers ne contiennent aucune trace d'accusations contre Maskell avant le témoignage de Madame X en 1992. "
Başpiskoposluk dosyalarında gizli tanık 1992'de öne çıkmadan önce Maskell hakkında cinsel taciz suçlaması yoktu. "
Ils le savaient.
Bunu biliyorlardı.
Je vous le dis, et surtout juste après avoir fini cette satanée médiation et ils pinaillent pour le moindre centime...
Gerçekten... Zaten şu lanet uzlaşmayı daha yeni yapmışız, üçün beşin hesabını yapmışlar, yaşadıklarımı önemsiyormuş, kıçlarına takıyormuş gibi yapmışlar...
W. Francis Malooly est aujourd'hui l'évêque de Wilmington, dans le Delaware.
W. FRANCIS MALOOLY ŞU ANDA WILMINGTON, DELAWARE'DE PİSKOPOS.
L'évêque Malooly a confirmé la rencontre avec Charles Franz, mais affirme n'avoir offert qu'une "aide psychologique et spirituelle".
PİSKOPOS MALOOLY, CHARLES FRANZ'LE GÖRÜŞMESİNİ DOĞRULADI AMA SADECE "DANIŞMANLIK VE DİNİ DESTEK" SUNDUĞUNU SÖYLEDİ.
" Chers anciens élèves de Seton Keough et amis, c'est le cœur gros que je vous écris ce message.
" Sevgili Seton Keough mezunları ve dostları, Kasım ayının mesajını kalbim buruk bir şekilde yazıyorum.
Comme vous le savez probablement, Seton Keough fermera en juin. "
Seton Keough'nun haziranda kapılarını temelli kapatacağını duymuşsunuzdur. "
Mais on dirait que même quand j'essaie de considérer sa mort comme l'acte d'un loup solitaire, le problème des abus sexuels réapparait toujours.
Ama sanki onun cinayetini rastgele bir saldırgan işlemiş gibi bakmaya çalışsam bile taciz unsurlarından kaçınamıyoruz.
J'ai vécu avec la perte de... ma meilleure amie, ma sœur, toute ma vie et je le porte en moi.
Ben de hayatımı en iyi dostumun, ablamın kaybının acısıyla yaşadım ve bu hiç geçmeyecek.
Cela fait presque 50 ans, depuis le meurtre de Cathy, mais je crois que l'on trouvera le coupable.
Cathy'nin cinayetinin üstünden neredeyse 50 yıl geçti ama bence bu dosya çözülecek.
La justice ne peut-elle être reconnue par la communauté au lieu d'attendre le sceau d'approbation des systèmes qui nous le donnent habituellement?
Adaleti toplum ikrar edebilir mi, genelde bize adaleti sunan sistemlerin onay damgasını beklemek yerine?
Grâce au groupe Justice pour Cathy, grâce à la sœur de Cathy qui a eu le courage de s'impliquer, de poser des questions et en quelque sorte, de trouver la paix...
Cathy İçin Adalet grubu ve Cathy'nin kardeşi sayesinde... Çünkü kendisi buna dâhil olma cesaretini gösterip sorularını sordu ve kendi içinde huzura kavuştu.
Et plus vite qu'on ne le pense, la pression de cette voix filtrant par la fissure... la fera éclater.
Bir bakacağız, o çatlaktan sızan seslerin yarattığı baskı çatlağı paramparça etmiş.
Je te le prends pour 20 $.
- 20 dolara satar mısın?
J'ai oublié le cadeau pour l'anniversaire de ma femme.
Bugün eşimin doğum günü ve ona bir şey almayı unutmuşum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]