Translate.vc / francés → turco / Marinés
Marinés traducir turco
2,270 traducción paralela
Jaunes d'œufs marinés, crème de petits pois et fleurs de courgette. Écrevisses, galettes de légumes et sauce aigre-douce. Marinière de poissons et légumes croquants.
Terbiye edilmiş yumurta sarısı, bezelye kreması ve yeşil kabak çiçekleri karidesli Fransız sebze türlüsü, tatlı ve ekşi sos ve gevrek sebzeli karışık balık.
Quartier général des Marines - Commandement du développement
- Günaydın, efendim.
Une fois qu'on sera cantonnés, on vous fera un récapitulatif de prépa au niveau du bataillon et de l'escadron, le briefing d'aujourd'hui concernera la premiêre division de Marines.
Piyade birlikleri ve zırhlı birliklerin hazır olma durumuyla alakalı istihbarat aldığımızda sizi de bilgilendireceğiz. Bugün ki brifing 1. Denizci Bölüğüyle ilgili.
La diapo indique que la premiêre division de Marines est mieux préparée qu'ils ne disent.
Slaytlarda da görüldüğü gibi durum rapor edildiği kadar da kötü değil.
Aujourd'hui, les Marines à Fallujah ont pénétré une ville chaotique de plusieurs directions.
Felluce'deki askerler, bugün bir çok yönden kaotik şehrin içine girdi.
Vous ne saviez pas que les Marines savaient coudre, hein?
Askerlerin dikiş dikebildiğini bilmediğinize bahse girerim.
J'étais lieutenant, bataillon d'artillerie, première division de Marines.
Ben topçu birliğinde teğmendim, 1. müfrezede.
C'est un privilège de rencontrer un ancien guerrier de la premiêre division de Marines.
Eski bir, 1. müfreze denizcisiyle tanışmak benim için bir ayrıcalık.
Ces gars... Des gars comme Chance... Ce sont des Marines.
Böyle adamlar Chance gibi adamlar asker olan onlar.
La plupart des Marines se font mousser en se montrant faussement braves, mais Chance faisait calmement son travail, et il préférait que les gens le sous-estiment.
Bir çok asker cesaret gösterisi yapmaya çalışırken Chance sadece işini yapar ve insanların onu küçüksemesini sağlardı.
C'est ironique, mais je suis certain que si le monde avait davantage d'hommes comme Chance Phelps... on n'aurait pas besoin d'un corps de Marines ".
İronik, ama eminim ki dünyada Chance Phelps gibi başka adamlar olsaydı askerlere gerek kalmazdı.
De la part du président des Etats-Unis, du commandant du corps de Marines et de la nation reconnaissante, acceptez ce drapeau en gage des loyaux services rendus à ce pays par votre fils. Semper Fidelis.
Amerika Birleşik Devletleri başkanı ve deniz kuvvetleri komutanı adına oğlunuzun, ulusun birliği adına verdiği hizmetler karşılığında, lütfen bu bayrağı kabul edin.
De la part du président des Etats-Unis, du commandant du corps de Marines et de la nation reconnaissante, acceptez ce drapeau en gage des loyaux services rendus à ce pays par votre fils.
Amerika Birleşik Devletleri başkanı ve deniz kuvvetleri komutanı adına oğlunuzun, ulusun birliği adına verdiği hizmetler karşılığında, lütfen bu bayrağı kabul edin.
Ici, les gaz volcaniques forment des fontaines sous-marines... et la vie sous-marine jaillit tel un kaléidoscope.
Burada volkanik gazlar deniz altı kaynakları oluşturur ve deniz, kaleydoskopik bir yaşam püskürtür.
Le corail s'est développé au-dessus du corail, formant des montagnes sous-marines faites de calcaire et de carbonate de calcium.
Mercan üzerinde mercan gelişti ve kireçtaşı veya kalsiyum karbonattan oluşan deniz altı dağları oluştu.
Envoyez tout le monde. - Envoyez les Marines sur le terrain.
Deniz piyadelerini yolla.
Hé! Les motos marines sont prêtes!
Hadi millet, su kızakları hazır!
Un des marines qui gardaient Hodges l'a vu tenter d'avaler quelque chose.
Hodges'in yanındaki askerlerden biri onun bir şeyler yutmaya çalıştığını farketmiş.
Nos marines profitaient du beau soleil hawaiien quand tout à coup, les Jaunes ont débarqué.
Donanmadaki askerlerimiz Hawai'nin parlayan güneşinin tadını çıkartırlarken ansızın Japon uçakları alçaktan ve hızlı bir şekilde onlara doğru yaklaşıyordu.
Vous étiez dans les Marines.
Donanmadaymışsınız.
Les eaux aigue-marines et l'esprit insouciant de Hanbei adoucirent le cœur de Kamui.
Lacivert deniz, ve kaygısız Hanbei Kamui'nin yüreğine yerleşti.
"Toujours fidèle". C'est la devise des marines.
Denizciler arasında "her zaman sadık" anlamına gelir.
Si les créatures marines pouvaient pleurer, leurs larmes feraient monter le niveau de tous les océans du monde de 7 cm, ce qui serait alarmant.
Deniz varlıkları ağlayabilseydi onların gözyaşları, dünyanın bütün okyanuslarındaki su seviyesinin ürkütücü şekilde, 6.35 santimetre yükselmesine sebep olurdu.
Melvin Panton, caporal des marines.
Melvin Panton- - onbaşı, Amerikan Deniz Kuvvetleri.
Les marines...
Deniz Kuvvetleri.
L'âge où j'ai rejoint les marines.
Deniz kuvvetlerine katıldığımda 24 yaşımdaydım.
Mon neveu a intégré les Marines pour financer la fac, mais... c'est sympa.
Yeğenim üniversite masraflarını ödemek için daha yeni bahriyelilere katılmıştı, ama bu da komik.
Forces Spéciales des Marines, les durs des durs.
Deniz Piyade Özel Harekat, sertlerin en serti.
Les Marines ont-ils dit où ce mec allait?
Deniz Piyade, bu adamın gerçek yerini söyledi mi?
Pour voir s'il voulait rempiler, Les Marines ont tenté de le pister en vérifiant cartes de crédit et compte bancaire, - il s'est volatilisé.
Denizciler peşine düşüp, onu izlemeye çalışmış kartını, hesaplarını kontrol etmişler ama bulamamışlar.
J'aurais dû envoyer plus de Marines avec eux.
Onlarla daha fazla piyade göndermeliydim.
Chez les Marines avant les vols commerciaux.
Yolcu uçağı pilotluğundan önce Deniz Kuvvetleri'ndeymiş.
Impossible qu'un gosse comme ça ait descendu deux marines.
Öyle bir çocuk iki denizciyi alt edemez.
Donc, j'ai rejoint le corps des Marines.
Ben de Deniz Kuvvetleri'ne girdim.
On a deux marines enchaînés à un toit.
Çatıda kelepçelenmiş iki denizci var.
{ \ pos ( 192,210 ) } Mais qu'il a dû refuser sa nomination chez les marines?
Ama Deniz Kuvvetleri'nden istifa etmek zorunda kaldı.
Tu aurais été lieutenant dans la police militaire des marines,
O zaman Deniz Kuvvetleri Askeri Polis'te yüzbaşıydın.
J'hésite entre devenir opérateur de saisie ou rejoindre les marines.
Veri giriş operatörü mü olsam yoksa deniz kuvvetlerine mi katılsam karar veremiyorum da.
Base du Corps des Marines U.S. Asie du Sud-est
ABD Deniz Piyade Üssü Güneydoğu Asya
Ils vous enseignent ça dans les marines, pas vrai...
Size yön bulmayı öğrettiler, değil mi?
- Reconnaissance des marines.
- Öncü birlik.
Deux Marines la suivaient.
Peşine 2 asker takmıştım.
C'est comme si elle avait foiré exprès, en sachant que les Marines l'attaqueraient sur-le-champ, en sachant que c'était le seul moyen qu'elle avait de s'en sortir.
Sanki bilerek çuvalladı, askerlerin orada hemencecik kafasını uçuracağını bilerek ve tek çıkış yolu olduğunu bilerek çuvalladı.
Il a servi dans les Marines, avec moi.
Deniz Kuvvetleri'nde beraberdik.
Tu me m'as jamais vraiment parlé de ta vie dans les Marines.
Hiç donanmadaki zamanlarından bahsetmezdin.
Étiez-vous dans les Marines?
Donanmada mıydınız?
Il était dans les Marines stationnés en Irlande du Nord.
Kuzey İrlanda'da Kraliyet Donanması'nda görev yapmış.
Le pétrole a commencé à se former quand des plantes sous-marines ont absorbé l'énergie des rayons du soleil.
Eski zamanlarda okyanustaki bitkilerin güneş enerjisini emmesiyle petrol oluşmuştur.
Ces plantes sont ensuite tombées au fond de l'océan au milieu de toutes les dépouilles des créatures sous-marines.
Bu bitkiler öldüğünde, tonlarca okyanus canlısının cesediyle birlikte okyanus tabanına çöktüler.
On poserait les pierres, les hydrophones, les caméras sous-marines...
Tüm kayaları, hidrofonları ve su altı kameralarını yerleştirecektik.
À l'apogée de la gloire de son fils, l'Amiral Morrison commande une unité de Marines sur la côte vietnamienne.
Amiral Morrison, oğlunun en meşhur olduğu dönemde Vietnam açıklarındaki bir uçak gemisinin kumandanıydı.