Translate.vc / francés → turco / Mène
Mène traducir turco
5,802 traducción paralela
Ce chemin mène à la potence.
O yol idam sehpasına çıkar.
À cause de cette petite coquine sournoise qui mène la barque.
Kararları veren o küçük kaypak cadı yüzünden.
Cette personne mène actuellement l'expansion de la Reine Douairière.
Ana kraliçenin büyüyen gücünün arkasında o var.
Je suis impatiente de voir où ça nous mène.
Nereye gidecek merak ediyorum.
Ça nous mène à moi, enlevant ma veste, et tout à coup, je suis en sous-vêtements, hein?
- Sonra ben ceketimi çıkaracağım. Bir bakmışsın iç çamaşırlarımla kalıvermişim, değil mi? Salak değilim.
On mène l'homme de paille à l'un d'eux, on va l'observer faire son truc.
Çöp Adam'ı buralardan birine yönlendirip harekete geçmesini bekleyeceğiz.
Peut-être que tu es le dieu qui mène vers le Bonheur.
Belki de gerçekten mutluluğun yolunu gösteren bir tanrısındır.
Cette étrange remarque mène-t-elle quelque part?
Bu garip gözlemini dile getirmenin bir amacı var mı?
On a mis Sally-Ann sous surveillance dans l'espoir qu'elle nous mène à son mari.
Sally-Ann'i bizi kocasına götürür umuduyla göz hapsine aldık.
Trouvons-le, mettons-le sous surveillance en espérant qu'il nous mène à Rose.
Onu bulup, bizi Rose'a götürmesini umarak gözaltına almak.
Le placer sous surveillance en espérant qu'il nous mène à Rose avant qu'il soit trop tard.
Çok geç olmadan, bizi Rose'a götürmesini umarak gözaltına almalıyız.
Si on le laisse courir en espérant qu'il nous mène à Rose, on ne doit pas le perdre.
Eğer bizi Rose'a götürmesini umarak kaçmasına izin verirsek... Onu kaybetmemeliyiz.
Tous ceux à la fête était du coin, mais la route où il est mort, mène à un nouveau club branché où les touristes aiment aller.
Partideki herkes yerel halktandı fakat onun öldüğü yol daha çok turistlerin gitmeyi sevdiği barların olduğu yola çıkıyor.
Il nous mène dans le terrier.
Bize benzerleri takip ettirip
Je mène un interrogatoire, Ed.
Ne halt ediyorsun? Bir sorgu yürütüyorum Ed.
Maintenant qu'il mène...
Şimdi, şu anda, evet o dayak yedi...
On dirait une porte qui ne mène nulle part.
Bir kapıya benziyor. Hiçbir yere çıkmayan bir kapı...
Alors la seule raison de suivre Sam était l'espoir qu'il nous mène à Barnes, mais s'ils sont une seule et même personne...
Pekâlâ, Sam'i takip etmemizin tek nedeni bizi Barnes'e götüreceğiydi.
Tu joue de la musique, je vais en trance et nous mène à l'endroit où le Joueur de flûte retient Sara.
Sen müziği çalarsın ben de trans altına girerim ve bizi Flütçünün Sara'yı tuttuğu yere götürürüm.
Chaque porte qu'on passe nous mène dans la mauvaise pièce.
Girdiğimiz her kapı farklı bir odaya açılıyor.
Tu penses que ce lien avec WCIT Alpha Labs mène quelque part?
WCIT Alpha Labaratuvarları ile bir ilgisi mi var sence?
Je mène une vie paisible.
Artık sakince yaşıyorum Lordum.
Nous accuser les uns les autres ne mène nulle part, si nous ne trouvons pas le livre, on va devoir amener Brick et nous en remettre à la pitié du tribunal.
Birbirimizi suçlamayı bırakalım çünkü eğer kitabı bulamazsak Brick'i mahkemeye götürüp merhametlerine sığınmak zorunda kalacağız.
Tu penses qu'il y a une porte qui mène à une sorte de paradis après le sang que tu as fait couler.
Döktüğün onca kandan sonra seni cennete götürecek bir kapı olduğunu düşünüyorsun.
Après que Quinn a tiré sur Skye, il a dit qu'il était écrit que je mène le Clairvoyant au remède.
Quinn demişti ki Kâhin'i ilaca götürebilmem içinmiş.
Et ça mène où? La fin du couloir?
Koridorun sonunda nereye çıkıyor?
Je mène l'enquête obligatoire pour tout agent impliqué dans un tir.
Ben düşman değilim. Ajanın dahil olduğunu vurulma soruşturmasını zorunlu olarak yönetiyorum.
Je mène en quelque sorte une guerre civile.
- Şimdi de bir çeşit iç savaşın ortasında gibiyim zaten.
Mme Sibley me battrait si elle savait que j'étais venue, mais j'ai peur que Mr Hooke la mène à sa perte.
Bayan Sibley geldiğimi bilse beni cezalandırır, kamçıya tutardı. Ama Bay Hooke'un onu mahvedeceğinden korkuyorum.
Tout mène à Sully.
- Her taşın altından Sully çıkıyor.
Voilà où ça mène de mettre trop de régles!
Seni sonra ararım. - Anne.
Honnêtement, J'essayais de j'essayais de faire pénétrer la peinture dans la toile ce jour là, ce qui ne mène jamais vraiment à de l'art, n'est-ce pas?
Açıkçası yapmak istediğim yağlı boyayı tuvale geçirmeye çalışmaktı. Bu da iyi bir sanata yol açmaz değil mi?
Devine où mène cet escalier.
Tahmin et o merdivenler nereye gidiyor.
voir où ça mène.
Bakalım bu seni nereye götürecek.
Je mène ici une création authentique, pour que vous résolviez cette enquête.
Richard, siz davayı çözün diye burada aslına uygun bir tecrübe yaratmak için uğraşıyorum.
Les actions qu'il mène, il ne les fait que parce que vous les avez faites avant.
Bu yaptıklarını, sen daha önce yaptın diye yapıyor.
Je vous mène au capitaine.
Sizi Yüzbaşıya götüreyim.
Cela veut dire que le français mène sur une impasse.
O zaman çorbacıda iş yok.
Vous m'avez amené ici pour que je mène à bien ces procès de sorcières et je les mènerais à bien.
Beni buraya cadı deneylerini yürütmem için getirdiniz... ve bende bunu yapmalıyım.
- Tonin nous mène en bateau.
Tonin palavraların peşinde koşalım istiyor.
C'est lui qui mène l'enquête.
Aslında soruşturmayı o yürütüyor.
Il fait partie d'une grosse enquête qu'on mène sur une affaire de drogues dures à Pilsen.
Geniş bir soruşturmanın bir parçası. Pilsen'de uyuşturucu araştırması yapıyoruz.
Il mène une vie tellement saine... À part la beuh.
Çok sağlıklı bir hayat sürüyor tabii esrarı saymazsak.
Walden, t'es un type bien, mais on mène deux vies complètements différentes.
Walden, sen harika bir adamsın, ama ikimizin farklı hayatları var.
Et où mène cette confiance et cette loyauté?
O güven ve sadakat seni nereye götürür?
Mais l'excitation mène à la nervosité qui mène à la boisson.
Ama heyecanlı gergine, gergin de sarhoşa dönüşür.
Je mène l'interrogatoire.
Sorguyu ben yönetirim.
Tu t'es bien débrouillé pour cacher tes traces, mais Peter Burke mène l'enquête.
Gözden kaybolmayı başardın evet, ama soruşturmanın başında Peter Burke var.
- On mène une guerre d'idées.
- Bir fikirler savaşı yürütüyoruz.
Où ça nous mène-t-il?
- Peki bu bizi nereye getiriyor?
Je mène.
Ben öndeyim.