Translate.vc / francés → turco / Méné
Méné traducir turco
2,654 traducción paralela
Non. Le cercle avec le point au centre signifie que selon l'avis professionnel de l'officier qui a mené l'entretien,
Hayır, ortası noktalı çember görüşmeyi yapan memurun profesyonel fikrini belirtir.
Mais il y a trois semaines, on était mené de vingt points, contre Ladera Heights, quatrième quart temps.
Üç hafta önce, Ladera Heights maçında, son çeyrekte 20 sayı gerideydik.
Aujourd'hui Chicago va être mené à sa perte par les sales types.
Bugün sadece Chicago'nun kötü insanlar tarafından mahvedildiği konuşuluyor.
Et regarde où ça nous a mené.
Bak neler oldu.
Elle t'a mené à la CIA.
- Sizi CIA'e yönlendirdi.
J'enverais une note au CBI qui couvrira les frais de nettoyage, et je demanderai, que pendant qu'on avance dans cette enquete, celle ci soit mené sans M. Jane dans l'école.
Tuvaletteki temizlik masraflarına ait faturayı CBI'a göndereceğim. Ayrıca bu davanın geleceği için sizden talebim şudur ki Bay Jane artık okulumuz civarında olmamalı.
Cette affaire concerne une femme qui a mene une vie secrete. Mais les secrets ont une particularite.
Bu, sırlarla dolu bir hayat süren bir kadının davası, ama işte sırları bunlar.
Jane m'a mené la vie dure ce matin, mais je les ai déposées à l'école, alors bon.
Jane, bana zor anlar yaşattı bu sabah ama onları okula bıraktım.
Nous avons mené plus de cent interrogatoires. Quelqu'un doit les relire attentivement, à la recherche d'informations permettant d'identifier le suspect.
Yüzden fazla görüşme yaptık şu ana kadar,... ve birinin hızlıca ilgilenmesi lazım adamı bulmada yardımcı olacak bilgileri toplaması gerekiyor.
J'ai mené plusieurs enquêtes pour en être sûr.
Emin olmak için iyice soruşturdum.
Depuis mes 20 ans, y a eu une évolution dans mes conquêtes, ce qui, pas à pas, m'a mené vers le temple Hindou, alias. Cece, car elle est indienne.
20 yaşımdan beridir kızları sıraya diziyorum sanki beni Hindu tapınağına götüren merdiven gibi, bu kişi de nam-ı değer Cece oluyor.
être mené... uh, comme un genre de cowboy rouillé.
Evet, kovboycam biraz paslanmış.
Donc, un fou dans un costume de Napoléon a mené cette école au plus bas et l'a presque faite exploser?
Yani Napolyon kostümlü deli birisi okulu bunca zaman yönetti ve neredeyse batırdı, öyle mi?
J'aime pas être mené en bateau.
Bak, ben oyun oynamayı seven tiplerden değilim.
Ce soir, je suis en mesure d'annoncer au peuple américain et au monde que les États-Unis ont mené une opération qui a conduit à la mort d'Oussama Ben Laden, le chef d'Al-Qaïda, un terroriste responsable du meurtre
Bu akşam amerikan halkına ve dünyaya ABD'nin binlerce masum erkeğin, kadının ve çocuğun ölümünden sorumlu katil ve terörist
Je remercie ce journal de m'avoir mené à toi.
* Bu günlüğe, beni sana götürdüğü için teşekkür ederim. *
Parce que le détective qui a mené l'enquête m'as dit que Keenan s'était suicidé.
Çünkü davaya bakan dedektif Keenan'ın intihara meyilli olduğunu söyledi.
J'ai mené une vie idiote.
Saçma sapan bir hayat yaşadım.
Ça m'a mené jusque là.
Beni buraya kadar getirdi.
Nous devons lutter pour réinsérer les malades au sein de notre Société. La répression n'a jamais mené à rien.
Haklarından mahrum edilmiş kişilerin cezalandırılmalarından zevk alacağımıza onları tekrar topluma kazandırmaya çalışmalıyız.
Qu'est ce qui, euh, vous a mené jusqu'à lui?
Şey... seni ona götüren şey ne oldu?
Jane a mené une opération d'infiltration pendant 6 mois qui a fini par l'arrestation de Lorelei.
Jane 6 ay gizli operasyonu yönetti Lorelei'nin yakalanmasıyla sonuçlanan.
Ils ont trouvé ses sous-vêtements dans la voiture de Mark, ce qui a mené à ses aveux.
Mark'ın arabasında itiraf etmesine sebep olduğu Kelly'nin iç çamaşırı bulundu.
Tous ceux qui ont mené une vie dépourvue de sens.
Hayatlarını bir anlamı olmadan yaşayan herkes.
Jake, les nombres que tu m'a donné plus tôt, ils m'ont mené ici. Plus tôt ce matin, il y a eu un cambriolage.
Jake, bana daha önce verdigin o numara beni buraya getirdi.
Maintenant, il y a trois semaines, vous m'avez appelé officieusement pour me féliciter à propos d'un rapport que j'ai soumis ça a mené à l'arrestation d'un homme nommé Carlson, mais je n'ai jamais entendu parler d'un Carlson.
Üç hafta kadar önce, beni gizli bir şekilde Carlson adında önemli birisinin yakalanmasına yardım ettiğim için tebrik etmek üzere aradınız ama ben hayatımda Carlos diye birini duymadım.
J'ai mené des recherches à propos des strip-teaseuses.
Striptizci araştırması yaptım biraz.
♪ I get no kick from champagne ♪ et ce n'était pas intentionnel, mais c'est ce qui m'a mené dans les 3 derniers.
Bunu kasten yapmıyorum, ama kendimi son üçte buluyorum.
On commence au Mali, où de nouvelles sanctions ont été imposées en voisinant les états de l'Ouest Africain, après un coup d'État mené par un régiment régulier de soldats Maliens qui ont gagné le contrôle de presque la moitié de la nation,
Mali ile başlıyoruz, yeni müeyyideler uygulamaya konuldu. Buna göre Batı Afrika eyaletleriyle komşuluk ilişkileri Mali'li askerler tarafından oluşturulacak bir komite tarafından yürütülecek. Mali askerleri ülkenin yarısında yönetimi ellerine geçirdiler.
Il a même mené la police là où il avait enterré ses deux victimes.
Hatta polisleri iki kurbanının gömülü olduğu yere de yönlendirdi.
A ma demande, Sir Elyan a mené des recherches au Nord.
Emrimle birlikte, Sör Elyan kuzeydeki arazilere arama ekibi gönderdi.
NELL : Notre ami Chaucer a mené un grande vie.
Dostumuz Chaucer'ın epeyce büyük bir hayatı varmış.
J'ai battu toutes les conspirations que vos hommes ont mené contre moi
Siz kaba insanların bana yönelttiği tüm suçlamaların üstesinden geldim.
J'ai mené une enquête approfondie contre le Chef Tony Gates.
Başkomiser Tony Gates'e karşı kapsamlı bir dava yürütüyorum.
Je vois enfin pourquoi ma cleptomancie m'a mené à vous.
Ve en sonunda benim kelptomanlığımın sizi bana çektiğine inandınız.
J'ai travaillé avec C.E.O.s, C.F.O.s. J'ai mené ma propre équipe de vente, marketing, re-branding.
Ben de CEO'larla, CFO'larla çalıştım kendi satış ekibimi yönettim, pazarlama ve markalaşma yaptım.
Mon père a mené l'invasion d'Uranus.
Babam da Uranüs'ün işgalini yönetmişti.
Puis je suis venu m'excuser. et ça a mené à un 2ème rendez-vous, qui d'une certaine manière a mené à un 3ème rendez-vous.
Sonra özür dilemeye gittim ve bu ikinci randevuya yol açtı, o da üçüncüye.
Le batard les a mené directement à nous.
Şerefsiz, direkt üzerimize gelmelerini sağladı.
Maintenant, je ne sais pas à quel point ils t'ont mené la vie rude ou quel numéro ce... ce Simon a fait sur toi...
Seni ne kadar hırpaladılar veya Simon denen bu herif aklına girmek için ne numaralar çekti bilmiyorum.
Mais le Gouvernement a mené l'enquête et a décrété que la légende était fausse!
Öyle ama hükümet araştırıp efsanenin yalan olduğunu açıklamamış mıydı?
Marshall a fait traduire le papier. ça l'a mené au coeur de Chinatown.
Marshall yazıyı tercüme ettirmiş ve bu kâğıt onu ta Chinatown'un göbeğinde bir yere götürmüş.
Mais Jake m'a mené à toi pour une raison.
Ama Jake beni bir nedenden ötürü sana getirdi.
A chque fois que j'ai suivi les numéros de Jake, ils m'ont mené dans la bonne direction.
Jake'in gösterdiği sayıları her defasında izlediğimde beni doğru şeye yönlendirmişti.
Ce qui pourrait être lucratif, si c'est bien mené.
O da kartlarını doğru oynarsan oldukça yararlı bir şey olabilir.
Et ça nous a mené à la découverte d'une pièce de stockage.
Orada gizlenmiş bir depo keşfettim.
Kimura m'a mené à toi, c'est tout ce qui compte.
Kimura beni sana getirdi ve önemli olan da bu.
- Vous voulez que je l'arrête? Mené à son extrême pourrait se révéler... - Je n'ai pas encore décidé.
genellikle.
Fryer et moi, nous avons mené les forces spéciales.
Fryer ve ben özel time liderlik yaptık.
Cavendish est remonté à J. Oakwood et ça l'a mené à Crowley.
Bombalanma sırasındaki rastgele yabancılar değillerdi yalnızca. Onu tanıyordu.
On sait tous que les revenus des entreprises locales ont augmentés de 16 % depuis que vous êtes là. et comment vous avez mené la nouvelle grille électrique.
Hepimiz yerel gelirimizin seninle birlikte % 16 arttığını, ve şimdi yeni elektirik sistemine öncülük ettiğini biliyoruz.