Translate.vc / francés → turco / Mêre
Mêre traducir turco
542 traducción paralela
Vite! Comme une mêre envoyant son enfant à l'école pour la première fois.
Çocugunu ilk defa okula gönderen bir anne gibi hissettim.
Je suis sa mêre.
Ne istiyorsun? Ben annesiyim.
Je vais à la plage à New Rochelle en compagnie de ma mêre.
Pazar. Şey... annemle New Rochelle'deki sahile gideceğiz.
Ta mère est là, ta mêre va t'ouvrir.
Annen burada. Annen girmene izin verecek.
Mêre, je suis si heureuse.
Çok mutluyum.
Et ma mêre avant moi.
Benden önce de annem yapmış.
Penses-tu que la maison de grand-mêre soit comme ça?
Sizce anneanneminki de böyle midir?
Je vais transformer un poulailler en salle de jeux pour ma mêre.
Anneme oyun alanına çevrilmiş bir kümes ayarlayacağım.
Ma mêre l'a vu une fois, à munich.
Annem Münih'te bir keresinde tanıştı.
Bien sûr, sa mêre était une amie proche, et teck est distrayant.
Sanırım, her şey bir yana, Marthe'nin annesi benim iyi... bir arkadaşımdı ve Teck'de beni oldukça eğlendiriyor.
Oui, je suis votre grand-mêre.
Evet, ben sizin anneannenizim. Ayrıca Almanca konuşurum.
C'est três agréable d'entendre grand-mêre parler avec toi.
Anneannemin seninle ilgili böyle konuştuğunu görmek büyük bir zevk.
C'est simplement que grand-mêre a de la peine pour nous.
Sanırım bir tek anneannem bizim için üzülüyor.
Grand-mêre n'a pas beaucoup voyagé.
Anneannemin dünyadan haberi yok.
Ne te fais pas de souci pour nous, grand-mêre.
Bizim için endişelenmemelisin anneanne.
Ma mêre et mon frêre sont choqués que vous soyez dans leur maison.
Annem ve kardeşim onların evinde olduğun için dehşet içindeler.
Toi, là-bas, avec ta mêre mourante... et moi qui m'amuse...
-... bense burada keyif çatıyorum. - Dert etme.
J'en avais demandé â ma mêre, mais elle l'a dit â mon pêre qui a tout pigé et veut dire au directeur de m'isoler.
Ben annemden 10.000 istedim. Ama bu geri zekâlı babamla konuşmuş o da şimdi müdürle konuşmak istiyor. O da beni tek hücreye atar.
Occupe-toi bien de ta mêre.
Annene göz kulak ol.
C'est peut-être ma mêre...
Annem olmalı, bu şehirlerarası arama sesi...
" Si ta mêre te manque A mille lieues de ton foyer
Anneni özlüyorsan Evden çok çok uzakta
"Pas pourquoi " Je revendrai les bijoux de ma mêre
Annemin mücevherini rehin verir Ablamın kirasını çalarım
Reste dans les jupons de ta mêre.
Seni annenin koynundan alamıyorum. Sütten kesildiğinden annenin haberi yok.
S'ils savaient que mon bras droit est mis sous clé par sa mêre.
Komutan yardımcısının, annesi tarafından odasına kilitlendiğini duysa albay ne der acaba?
Je dirai a ma mêre que je me marierai le même jour que Peggy.
Bu sabah, Peggy ile çavuş evlendiğinde benim de evleneceğimi anneme söyleyeceğim.
Miguel voulait qu'à sa mort on envoie sa médaille de saint christophe à sa mêre en espagne.
Miguel ölürken, Saint Christopher madalyonunu İspanya'daki annesine göndermeni istedi.
J'aimais ma mêre. Une femme admirable.
Annemse farklıydı.
Ma mêre est morte quand j'étais enfant.
Annemi zar zor hatırlıyorum.
Quand j'avais 12 ans, ma mêre a eu d'horribles maux de tête.
12 yaşımdayken, annem kendisini deliye döndüren baş ağrılarına tutuldu.
- Alors quand sa mêre parle...
Öyleyse anne ne zaman konuşur...
Va m'attendre dans l'auto avec ta mêre.
Öyle mi? Sen ve annen arabada bekleyin.
Il n'a jamais connu sa mêre, c'est pour ça que j'ai filé.
Hayatımız boyunca doğru dürüst bir evimiz olmadı.
Ma mêre était un alligator et mon pêre, un taureau.
Doğduğum günden beri elimde bu kamçıyı tutuyorum, ben.
Et une mêre impotente?
Çamurları mı avuçlayacağım?
Puis je suis née et ma mêre est morte le même jour.
Sonra ben doğmuşum ve aynı gün annem ölmüş.
C'était le portrait de sa mêre.
Anneme çok benziyordu.
- Tu veux tuer ta mêre ou quoi?
- Annen daha ne kadar dayanabilir sanıyorsun?
Oui, sa mêre est là.
Evet Sayın Yargıç, annesi burada.
Toute sa vie, Rocco Barbella a été un fardeau pour sa mêre.
Rocco Barbella hayatı boyunca annesinin sırtında bir yük olmuş.
Tu vas sûrement te dire que je suis une mêre sans coeur, mais je ne vois pas ce que je peux faire d'autre.
Belki taş kalpli olduğumu düşünüyorsun, ne de olsa öz annenim. Ama aklıma yapacak başka bir şey gelmiyor.
- Et ta mêre?
- Annenden ne haber?
Ma mêre s'est remariée en arrivant ici.
Buraya taşınınca annem yeniden evlendi.
Tu es venu voir ta mêre.
Anneni görmeye gelmişsin. Burada değil.
Son père l'a abandonné avec sa mêre.
Babası kaçtı, çocuk ve annesini terketti.
Il a poignardé un ivrogne critiquant sa mêre.
Sokak sarhoşu, annesine bir laf etti ve çocuk onu bıçakladı.
- Ma mêre.
- Annem.
Ma mêre saura soulager mon flanc.
Annem yan tarafımdakı bu acıyı hafifletmesini bilir.
- Eh bien, oui, si ma mêre veut bien.
- Canım eğer annemle her şey yolunda giderse.
Ma mêre.
Annem.
Ma mêre est jeune.
Annem, öyle yaşlı biri değil.
Avec sa mêre, au parloir.
Arcangeli nerede?