English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / francés → turco / Occupation

Occupation traducir turco

811 traducción paralela
Mme Baker sentait instinctivement le moment exact où M. Grannis sortait son appareil de reliage de la deuxième étagère de sa garde-robe. et commençait son occupation favorite de reliage de pamphlets.
Yaşlı Grannis, en sevdiği uğraş olan kitapçıkları ciltleme işi için elbise dolabının 2.rafından gerekli aparatları aldığında Bayan Baker da içgüdüsel olarak aynı anı hissediyordu.
Quelle est ton occupation?
Mesleğiniz nedir?
On pioche, pioche, pioche C'est notre occupation préférée
Biz yedi cüceleriz, işimizi severek yaparız
Quelle occupation désagréable, Chadwick... vider des cadavres pour vivre!
Alacakları için gelmiş. Ne kadar sefil bir iş, Chadwick...
Moins d'une heure après l'occupation allemande, ils étaient déjà de retour aux affaires.
Buna rağmen Alman işgalinden, 1 saat sonra bile işlerinin başındaydılar.
Lire est l'occupation la plus plaisante.
Okumak gibisi yoktur.
Vous avez quitté Paris au moment de l'occupation.
Anladığım kadarıyla, Paris'ten buraya görev icabı geldiniz.
Laszlo nous a calomniés dans les journaux de Prague jusqu'à l'occupation.
Girdiğimizden beri Laszlo, Prag'da pis yalanlar yayınlamıştı.
Avec ça, l'occupation paraîtra un peu moins amère.
Böylece kendisine iyi bir uğraş yaratmış.
Il vient de partir. Il a eu des ennuis avec la police d'occupation.
İşgal Polisiyle bir problemi var gibi görünüyordu.
Par ordre de la police d'occupation, tous les lieux de vie publique doivent fermer sur-le-champ.
"Sıkıyönetim polisinin emridir... " tüm restoranlar, kafeler, tiyatrolar... " ve kamu binalar derhal kapatılacak.
Faites le chèque au nom du trésorier de la police d'occupation.
Çeki İşgal Polisi Fonu veznecisine diye yaz.
Publier un journal pro-nazi aux etats-unis n'est pas la meilleure occupation qui soit.
Belki de Amerika Birleşik Devletleri'nde Nazi yanlısı mecmua basmak... mükemmel bir iş değil.
Eh bien, retracer la vie de Dimitrios, je ne pense pas que ce sera une occupation très paisible, croyez-vous?
Dimitrios'un hayatını izlemek... -... pek dinlendirici bir olay değil, ne dersiniz? - Değil.
La troisième période d'occupation, dite "américaine", a commencé avec la bataille de la Baie de Manille et prendra fin par un accord d'indépendance le 4 juillet 1946.
Amerikan işgalinin üçüncü devresi... Manila körfez savaşıyla başlayacak... Ve bahşettikleri bağımsızlık sona erdirilecek... 4 Temmuz 1946.
Ils ont résisté à l'occupation américaine.
Onlar Amerikan işgaline direndi. sonrasında ne oldu?
C'est une occupation comme une autre.
Zaman öldürmenin yollarından biri işte.
Les faits et personnages de ce film, bien que s'inspirant d'une période tragique et héroïque de 9 mois d'occupation nazie, sont imaginaires.
Bu filmde anlatılan olaylar ve karakterler, 9 ay sürmüş tarihi ve trajik, Nazi işgalinden esinlenilmiş olsa da tamamıyla hayal ürünüdür.
N'oubliez pas l'attaque de l'Angleterre contre la Chine en 1857 et l'occupation de Pékin.
İngiltere'nin 1857'de Çin'e saldırmasını unutmayın. Savunmasız Pekin'i işgal edişini.
Cela s'est passé à Paris, sous l'Occupation.
Efendim, işgal sırasında Paris'te idi.
J'étais à Paris sous l'Occupation...
Savaş sırasında Paris'teydim.
Dites à Ayah de lui trouver une occupation.
Ayah'a ona ev işleri vermesini söyleyin, bu onu meşgul eder.
Nous sommes ici pour enquêter sur le moral de nos troupes d'occupation et rien d'autre.
Amerikan işgal güçlerinin ahlakını teftiş için burada bulunuyoruz başka bir şey için değil.
De l'argent d'occupation, pour payer votre hôtel.
Al sana biraz ordu parası. Barda fazla içmezsen... seni bu gece Sachers'ta kalmana yeter bu para.
Lise a vécu chez moi pendant toute l'occupation.
İşgal sırasında Lise'ye baktım. Evimde yaşadı.
Ca doit être une occupation nationale.
Ulusal meslek gibi bir şey olmalı.
Six semaines coincé dans un T2, sans autre occupation que regarder les voisins.
Altı haftadır iki göz dairede işsiz güçsüz oturup pencereden komşularımı gözetliyorum.
Le tribunal enjoignait les grévistes à cesser leur occupation des lieux.
Şirketten bir emir aldığını.. ... madencileri manifestosunu yasaklandığını gösterdi.
L'occupation autrichienne de la Vénétie s'achève.
Avusturya'nın Venedik üzerindeki hâkimiyetinin son ayları.
Mes clientes affirment que ça leur fait une occupation.
Hanımların çoğu televizyonun onları oyaladığını söylüyor.
Et quelle est votre occupation, là-bas?
Orada ne iş yaparsın?
L'une des mouchardes est revenue ici pendant l'occupation.
Olmuş şeylerden bahsediyorum azizim, bir tanesi savaş sırasında bulundu. - İşgal sırasında. - Adı ne onun?
Ce n'était pas notre seule occupation.
Bizim uğraşımız sadece bu değildi.
Donner de l'aide à été mon occupation pendant 30 ans
Geçen 30 yıldır iyilik benim işim.
Excellente occupation, pour les misérables et les gredins!
Üçkağıtçılar için daha uygun bir meslek.
Pendant l'Occupation, maman et moi passions chacune une heure seule ici, tous les jours.
İşgal sırasında, annem ve ben bu odada bir saat yalnız kalıyorduk. Her gün.
C'est une belle occupation Vous vivez seul ici?
İyi bir işe benziyor. Burada tek başına mı yaşıyorsun?
" Tout alla bien pour nous jusqu'à l'occupation de la Hollande.
Savaş çıkana ve Alman işgaline dek her şey bizim için iyiydi.
On demande aux sœurs de ne pas prendre parti et de ne pas participer aux activités contre les forces de l'occupation, afin de préserver la vie bien ordonnée de la communauté et d'éviter que le travail à l'hôpital ne soit perturbé,
Rahibelerin taraf olması veya işgal kuvvetlerine karşı herhangi bir... aktiviteye katılması yasaklanmıştır... bu sayede cemaatimizin düzenli yaşamına zarar gelmeyecek... ve hastanemiz bu karışıklıktan etkilenmeyecektir.
- Trouver une occupation.
- Bir uğraş bul dostum. Ne olursa.
- En fait, vivre était son occupation.
Doğrusunu isterseniz, hayatı mesleğiydi.
Et pas en monnaie d'occupation. Cette fois on touchera de vrais billets.
Ama bu kez ordu parası değil gerçek yeşil paralar alacaksın.
" Afin de supporter l'occupation orientale,
"Doğuluların işgali altında köleliği kabul ederek..." "...
L'occupation, ce n'est pas notre truc.
İşgalci olduğumuzu söylüyorlar.
Vulgaire occupation.
Değersiz bir iş.
- Raconte ce que tu faisais sous l'Occupation.
Nazi işgali altında iken ne yaptığını anlatsana bize.
Mais malgré leurs progrès en art et en science, leur occupation majeure, le culte des dieux, restait plutôt primitive.
Fakat sanat ve bilimde ileri olmalarına karşın yaşamlarının en önemli kısmında, tanrılarına ibadet etmede ilkel kaldılar.
Une force d'occupation habile ne doit jamais écraser, elle doit corrompre.
Aklıbaşında bir işgal kuvveti asla ezmez, yozlaştırmak daha iyidir.
Forces d'Occupation!
Sikerim Amerikan Piyadelerini! Onlar sadece erkek. Sen de bir erkeksin, değil misin?
Il a dévalisé un dépôt de l'armée d'occupation.
Yokohama'da bir posta deposunun soygununu organize etmiş.
Je n'ai jamais lutté contre l'inévitable, c'est une occupation vaine.
Kaçınılmaza asla karşı koymadım. Boşuna bir çaba.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]