Translate.vc / francés → turco / Park
Park traducir turco
18,437 traducción paralela
C'est une résidence clôturée.
Burası güvenlikli bir site. Yani park edemezsin.
Darling, on va faire une méga teuf dans Hyde Park.
Şekerim, planımız şöyle, Hyde Park'ta dev bir parti düzenleyeceğiz.
N'oubliez pas Zuccotti Park!
Zucotti Parkı'nı unutma!
Impossible de tout faire en un jour.
Bu parkı bir günde cidden nasıl gezebilirsin?
J'ai arbitré votre litige pour la place de parking.
Park yerinle ilgili sorunu ben çözmüştüm.
Un ego meurtri pour une place de parking?
Basit bir park yeri için incinen egon yüzünden mi?
La place de parking, c'était n'importe quoi.
O park yeri olayı tam bir saçmalıktı, tamam mı?
J'étais là depuis 3 ans! Et j'étais encore au parking D!
Üç yıldır oradaydım ama hala D Alanı'na park ediyordum!
C'est de l'autre côté de l'autoroute!
Otobanın diğer tarafındaki park alanı.
- Assieds-toi!
- Otur yerine oğlum! Park et...
J'ai laissé ma voiture sur la route
Yolun aşağısına park etmek zorunda kaldım ve yürüdüm.
Et ils volent les pharmacies et les autos stationnées, pas des banques.
Öylece takılırlar. Eczaneleri ve park edilmiş arabaları soyarlar, bankaları değil.
Je crois qu'il a couru vers une auto qui était garée devant le resto.
Sanırım lokantanın önüne park edilmiş bir arabaya doğru koştu.
En me basant sur le fait que vous n'êtes pas venue me voir dans le stationnement en hurlant à propos de deux étrangers venus manger ici juste avant de braquer une banque.
Park alanında benimle tanışmayıp banka soygunundan hemen önce kasaba dışından iki insanın yemek yediğini anlatmadığınız gerçeğine dayanarak söylüyorum.
Elle sera dans un 4x4 noir garé sur un parking sur la partie sud de la rue Van Nuys, à l'est de Blake.
Van Nuys'ın güney tarafındaki Blake'in doğusunda park halindeki siyah bir arazi aracının içinde olacak.
À gauche, il y a une voiture portière ouverîe.
Solda, kapısı açık olan park edilmiş bir araba var.
Je me souviens, quand tu l'as rencontrée, tu faisais tes exploits au baseball, toutes les filles étaient après toi.
Rose'la ne zaman tanıştığını hatırlıyorum. Beyzbol toplarını park dışına fırlattığın günlerdi. O zamanlar peşinde bir sürü kadın vardı.
La place idéale.
Mükemmel park yeri.
Il y a aussi un parc de sculptures.
Ya da bir heykel parkını ziyaret edebiliriz.
Jurassic Park en quad!
Jurassic Park ATV turları!
On roule en quad là où on a tourné Jurassic Park.
Jurassic Park'ın çekildiği yerlerde ATV'yle geziyorsun.
" Bienvenue...
" Jurassic Park'a...
"... à Jurassic Park. "
"... hoş geldiniz. "
A-t-il lancé la balle dans le stationnement?
Adm demin topu park yerine mi gönderdi?
Tu dois prendre l'avion pour Winnipeg, te rendre au parc de Caribou River, au Manitoba, marcher dans la toundra, trouver un orignal,
Winnipeg'e uçmalısın, oradan Manitoba'daki Caribou Milli Parkına kadar sürmelisin, orman boyunca yürümeli ve bir geyik bulmalısın,
Le stationnement.
- Park görevi.
Le stationnement?
- Park görevi mi?
Votre travail, c'est de mettre des contraventions sur les voitures!
Senin işin, park etmiş arabalara ceza yazmaktır!
Le stationnement.
Park görevi.
Les secours ont établi un périmètre de sécurité autour de Heroes Park,
Güvenlik güçleri Kahramanlar Parkı etrafında güvenlik bölgesi oluşturdu...
Au moins quatre heures.
Arabayı park edip ormana doğru en az 4 saat yürüdük.
Tu devrais mettre le frein à main.
- Park etsen iyi olur.
Place de parking attitrée.
Kişisel park yeri. Klasik.
Central Park.
- Central Park olabilir mi?
Où est-ce?
- Nerede bu Central Park?
Dehors aussi. En double file.
Art arda park ettiler.
- [BIP DE LA RADIO] À l'angle de la 65e et de Central Park West.
Cadde ve Batı Central Park.
Sur la 87e Ouest, à deux pas de Central Park?
87. Cadde'nin Batısında, parkın bir blok ötesinde?
- Dans le parking. - Bien joué!
- Park alanı.
Au Tshukaru Bush Lodge, dans le Parc Kruger.
Tshukaru Bush Lodge'taki Kruger Park'ta.
Il connaît le parc mieux que tous.
Parkı herkesten iyi bilir.
Il y a un arrêt de bus au bout du parc.
Parkın diğer tarafında bir otobüs durağı var.
À deux feux de la tour télé. Près du parc DAV.
Televizyon kulesinin oradaki iki trafik ışığı var ya, DAV Parkı yakınlarında.
Il y a une voiture de folie garée dehors...
Dışarıya manyak bir araba park etmiş.
Ils sont deux sur le parking.
Pekala, park alanında iki kişi var.
Je le suivais. Je me garais devant chez lui.
Onu takip ettim, evinin önüne arabamı park ettim.
- T'as déjà stationné une auto dans ta vie?
- Hiç araba park ettin mi sen?
Ils disent juste :
Sadece Park'la 25.
"Allez sur Park et la 25e."
Cadde'nin arasına gidin yazıyor.
On est entrés dans le parc national on s'est garés et on a marché dans les bois.
Milli parkın içine devam ettik.
Où est Central Park?
Central Park nerede mi?