Translate.vc / francés → turco / Parole
Parole traducir turco
10,654 traducción paralela
Vous n'avez qu'une parole.
Sözlerin kadar iyisin, Olivia.
Ma parole, si la maison entière ne s'effondre pas, ce sera un miracle!
Yemin ederim, eğer bütün ev üzerimize düşmez ise bir mucize olur.
J'ai parlé à un porte-parole de la société.
Resmi olarak fikirleri yok.
Pas de liberté de parole, pas de liberté de la presse...
- Ne ifade özgürlüğü, ne basın özgürlüğü.
Perte de la parole.
Konuşma kaybı yaşıyorum.
On va voir les fonctions physiques basiques, les mouvements de locomotion simples et la parole.
Bazı temel fiziksel işlevleri, basit lokomotif hareket ve konuşmaları göreceğiz.
J'ai obtenu les droits d'accès à ton serveur de commande et ai téléchargé ton logiciel de parole.
Uzak sunucuna yönetici erişimi sağladım ve konuşma yazılımını indirdim.
Ta parole contre la mienne.
İkimiz farklı şeyleri telaffuz ediyoruz.
Je ne peux pas te croire sur parole, Molly.
Buna gözüm kapalı inanamam, Molly.
Et je suis supposée vous croire sur parole?
Ve tüm bu sözlerine inanmam mı gerekiyor?
Parole d'honneur : je ne ferai rien du tout.
Şeref sözü, hiçbir şey yapmam.
Notre parole fait loi.
Ağzımızdan çıkan yasadır.
Vous avez ma parole.
Size söz veriyorum.
Tout ce que vous pouvez faire est d'entamer une audience préliminaire longue et prolongée, qui reposerait sur votre parole contre la mienne.
Tek yapabileceğiniz uzun sürecek bir soruşturma açmak bu da sonunda benim sözüme karşı sizinki olacak.
Tu te fous de moi, ma parole? !
Dalga mı geçiyorsun lan sen benimle?
Le porte-parole du Département d'Etat n'a pas dévoilé sa destination.
Dışişleri Bakanlığı sözcüsü nereye götürüldüğünü açıklamadı.
La parole est à Freddy K.
Pas. Sıra Freddy K.'de.
- Vous avez ma parole que nous faisons tout notre possible pour trouver votre frère et ces hommes.
- Emin olabilirsiniz kardeşinizi ve diğerlerini bulmak için elimizden geleni yapıyoruz.
Tu dois être sorti en 5 minutes. vous avez ma parole.
Beş dakikada girip çıkacağım, söz veriyorum.
" Niklaus a tenu parole.
Niklaus sözünü tuttu.
Avez vous une dernière parole?
Son sözlerin neler?
Oui. La voix même de la raison, Le chouchou rebelle de l'extrême droite... charmant, simple, photogénique, le porte-parole idéal pour tourner la haine et les préjugés en ordures sirupeuses qui passent pour du bon sens commun.
Evet, mantığın sesi aşırı uçcuların isyancı sevgilisi çekici, hödük, baskıya hazır nefreti ve önyargıyı, patavatsız sağduyuya karşı güzel bir cürufa dönüştürmek için harika bir konuşmacı.
Vous savez, sa parole ne faisait pas seulement loi.
Gördüğünüz gibi, onun sözleri sadece yasa değildi.
C'était la parole de Dieu lui-même.
Tanrı'nın kendi sözleriydi.
Ce genre de parole raciale?
Bir tür ırkçı bir karalama bu.
Ne me croyez pas sur parole, demandez aux gars.
Bana güvenmiyorsan çocuklara sor.
Je n'arrive pas à reprendre ma parole
Kelimeleri geri alamıyorum,
Vous avez ma parole.
Sözüm söz.
C'est ma parole contre celle de Pridgen.
Pridgen'a karşı benim diyeceklerim kaldı bir tek o zaman.
Sa parole se répandait, promettant une vie sans obligation, complication, ou conséquence, parce que les choses qui font de nous des humains...
- HAYATINIZI KONTROL EDİN - Herhangi bir mecburiyet ya da zorluk veya netice içermeyen bir hayat vaat eden kelamı yayılıyordu, zira, bizi insan yapan şeyler aynı zamanda, zayıf kılıyor.
Il est temps de joindre l'acte à la parole.
"Maaş ödeme" zamanı.
Hit'em où ça fait mal et Knock'Em à la parole!
Canlarını acıt ve onları yere ser!
Mais si vous me donnez votre parole... nous n'aurons pas à l'affronter seul Vous aurez mon soutien.
Ama eğer bana söz verirsen, tek başımıza yüzleşmek zorunda kalmayacağız sen de benim desteğimi alacaksın.
Je te donne ma parole.
Sana söz veriyorum.
Très bien, vous avez ma parole.
Tamam, söz veriyorum.
M Reddington est un homme de parole.
Bay Reddington sözünün eridir.
Vous avez ma parole.
Söz veriyorum.
Vous avez ma parole, je n'essaierai pas de m'échapper.
Kaçmaya çalışmayacağıma dair söz veriyorum.
Contrairement à mon frère, ma parole vaut quelque chose en réalité.
Kardeşimin aksine, sözlerimi tutarım.
J'ai donné ma parole à Ryo que je le rencontrerais.
Ryo'ya onunla görüşeceğime dair söz verdim.
Je lui ai donné ma parole.
Ona söz verdim.
Peut-être, mais je ne peux pas te croire sur parole.
Belki, fakat sadece senin sözünü güvence olarak alamam.
Je te donne ma parole.
Söz veriyorum.
- Permission de prendre la parole...
- Konuşmama izin...
Tu as ma parole.
Söz veriyorum.
Ta parole ne vaut rien.
Senin sözün değersiz.
Elle m'a donnée sa parole.
Bana söz verdi.
Répands la parole Enflamme les passions
# İnançlı ol Ruhun ateşleyicisi #
Tu as ma parole.
- Sana söz veriyorum, Maria.
C'est ta parole contre la sienne.
Senin lafına karşılık onunki.
- Laissez moi prendre la parole.
Konuşmayı ben yapayım. - Taylor, beni iyi dinle.