Translate.vc / francés → turco / Partir
Partir traducir turco
74,427 traducción paralela
Tu dois partir?
Gitmek zorunda mısın?
Donc si je te donne ce que tu veux... tu me laisseras partir?
Yani eğer istediğin şeyi verirsem gitmeme izin verecek misin?
N'importe qui peut entrer, personne ne peut partir.
Herkes içine girebilir kimse çıkamaz.
Je peux partir quand?
Ne zaman gidebilirim?
Hayley, laisse-moi partir, s'il te plait.
Hayley, gitmeme izin ver lütfen.
On doit partir.
Gitmemiz gerek.
- Laisse-la partir, Echo.
- Bırak onu Echo. Bırak.
Je dois partir d'ici, John.
Buradan gitmeliyim John.
Le seul moyen de les faire partir, c'est par la force.
- Temizlemenin tek yolu kaba kuvvet.
On devrait partir avec les autres tant qu'on a le temps.
Hâlâ vaktimiz varken diğerleriyle gitmeliyiz.
- Il faut partir.
- Gitmemiz lazım.
Il est temps de partir.
Gidelim.
Je veux partir.
Eve gitmek istiyorum.
- Que tu avais décidé de partir.
- Senin ayrılmaya karar verdiğini.
Si tu peux contourner cet oiseau sans utiliser ton don, tu es libre de partir.
Yeteneğini kullanmadan bu kuşu geçebilirsen gitmekte özgürsün.
Ça signifie qu'on est libre de partir?
- Bu istersek gidebileceğimiz anlamına mı geliyor?
Ta Baronne a dit qu'on pouvait partir.
Baronun gitmekte serbestsiniz demişti.
Venant du mec qui met 2 jours à faire du thé à partir d'herbe séchée.
Adam iki gündür kurutulmuş çimden çay yapıyor.
J'ai dit à Ricky qu'il devait partir depuis des années.
Ricky'e yıllardır bırakması gerektiğini söylüyordum.
Non. Vous devez tous partir.
Hayır, hepinizin gitmesi gerekiyor.
J'ai encore deux semaines. Il sera prêt à partir.
Onu hazırlamam için iki haftam var.
Tout le monde veut partir.
Herkes gitmek istiyor.
Tu dois partir, papa.
Gitmen gerek, baba.
Vous n'allez pas partir à sa recherche, si?
Onu bulmaya çalışmayacaksınız, değil mi?
Laisse-la partir.
Bırak şunları.
24 heures à partir de maintenant.
24 saat sonra.
Nous devons garder la tête basse - pour qu'on puisse partir ce soir. - Séparez-les.
- Bu gece kaçabilmemiz için, başımızı eğip bundan kurtulmalıyız.
Laisse le partir.
Bırakın onu!
Vous comptez partir?
Gitmeyi mi planlıyorsunuz?
Ils sont en train de partir.
Gidiyorlar.
À partir de maintenant, la marchandise sera acheminée d'une seule façon après la frontière.
An itibariyle, sınırdan öteye ürünleri taşımak için sadece bir rotamız olacak.
Un jour, après 42 minutes de route, on venait à peine de partir, la police nous a arrêtés.
Her neyse, bir keresinde yola çıkalı 42 dakika olmuştu. Boktan kasabamdan daha yeni ayrılmıştık, derken polis yolumuzu kesti.
Les payer ce qu'ils voulaient pour les faire partir.
Gitmeleri için ne kadar para gerekirse öderim dedim.
Michael, on doit partir!
- Michael, gitmeliyiz! Michael!
Et si je te disais de ne pas partir?
Bunu yapamam. Eğer sana gitme dersem?
Les problèmes ne vont pas partir.
Sorun yine de çözülmüyor.
Dès que tu as une chance de partir avec Mike, tu la prends, disparais.
Mike'ı alıp kaçma fırsatını bulduğun anda o fırsatı kullan, ortadan kaybol.
- On doit partir.
- Gitmeliyiz.
Mike et toi, vous pouvez partir demain?
- Tanrı'ya şükür. - Mike ile yarın gelebilir misiniz?
Laisse-le partir!
Bırak onu!
Je peux partir?
Gidebilir miyim yani?
Si cet endroit doit partir en couille, il partira en couille, propre!
Buranın işi bittiyse temiz şekilde veda edeceğiz.
Mais avant de partir, nous avons quelques notes.
Ama gitmeden belirtmemiz gereken birkaç nokta var.
Si je meurs ici, laisse-moi partir.
Burada ölürsem beni bırak git.
Les Martiens et vous pouvez le prendre et partir.
Marslı ile kızağı alın ve gidin.
Je prends la martienne et vous nous laisser partir.
Marslıyı alacağım ve buradan çıkıp gitmemize izin vereceksiniz.
Donc, si je vous laisse entrer, vous me laisserez partir? Tu as ma parole.
- İçeri girmene izin verirsem beni bırakacak mısın yani?
Tu dois partir de ce qu'elle dit, que ça relève du délire ou du réel.
O, odaya ne getirirse onunla çalışırsın. Hayal de olabilir, gerçek de.
Il nous a dit de partir.
Dışarı çıkmamızı söyledi.
C'est l'heure de partir.
Gitme zamanı.
Laissez-moi partir!
Lütfen bırakın beni!