English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / francés → turco / Paye

Paye traducir turco

19,131 traducción paralela
On les paye pour vivre ici.
Onlara burada yaşaması için para ödüyoruz.
Je paye pour le faire.
Bunu yapmak için ben para veriyorum.
Et pour ta gouverne, je vais commander ce qu'il y a de plus cher au menu car c'est toi qui paye. Je t'aime.
Menüdeki en pahalı şeyi sipariş edeceğim, bilesin çünkü sen ısmarlıyorsun.
Je voudrais que vous nous parliez des allégations de conspiration sur les pots d'échappement, le récent procès contre Les Trois Grands.
Bir de son günlerdeki Üç Büyükler aleyhinde açılan katalitik konvertör konusundaki hileli ihtilaf davasına istinaden soru sormak zorundayım. Bununla ilgili paye verecek değilim...
L'Atlantis vous paye plus?
Niçin Equinox'tan ayrılıp Atlantis'e geçtiniz? Maaşı mı fazlaydı?
Et je ne paye pas de loyer.
Özgürce yaşayacak bir yerim var.
C'est clair? - Je te paye ou j'attends?
Bu yüzden size para ödemek yapmak, yoksa -
Si je ne paye pas avant demain, je n'aurai pas de couverture anti-purge pour le magasin.
Yarına kadar ödemezsem bu dükkan için Arınma korumam olmayacak.
J'ai offert aux hommes une paye exorbitante pour faire le travail.
Adamlara çalışmaları için fahiş ücretler önerdim.
Vous vouliez qu'elle paye.
Sen de onun bedel ödemesini istedin.
Elle paye, vous nous relachez pas vrai? Sains et saufs.
Fidyeyi öderse bizi serbest bırakırsınız, değil mi?
La paye d'un mois.
Bir ayılık maaş.
C'était ceux en première classe, ils étaient à l'extérieur, ils ont payé 1500 $.
Şunlar birinci sınıf yolcular dışarıda yolculuk yapıyorlar ve 1500 Dolar ödüyorlar.
Ensuite, il y avait ceux de deuxième classe, ici, au milieu, ils ont payé 1000,
Şunlarsa ikinci sınıf olanlar tam ortadalar ve 1000 Dolar ödüyorlar.
et puis, je ne savais pas, dans la cale, il y avait un si grand nombre, ils ont payé 800 $, ils étaient la troisième classe.
O zamanlar buraları bilmiyordum aşağıya doğru da tıkış tıkış bir sürü insan var 800 Dolar ödüyorlar, onlar da üçüncü sınıf yolcular.
On a payé chaque mois, et là, pour deux mois de retard...
Anlamıyorum, her ay ödeme yaptık ve şimdi iki ay sonra...
On le tient s'il a payé par carte.
- Öyleyse bulduk onu.
L'info que j'ai mise dans le dossier de Mme Takiff a payé?
Yani Bayan Takiff'in dosyasına eklediğim bilgi işe yaradı mı?
Dis donc, l'Islande a bien payé, hein?
Hey, hey. Anlaşılan, İzlanda iyi kâr getirmiş?
T'as payé l'enterrement de maman?
Annemin cenazesini sen mi ödedin?
Je l'ai payé.
Tokatla hadi.
Comment tu as payé tout ça?
Parayı nasıl çıkardın peki? Çeklerle.
- T'es sûr, ça paye.
- Emin misin? Parası iyi ama.
Elle n'aurait pas payé par carte, par hasard?
Kredi kartıyla ödemiş olma ihtimali var mı?
Non, elle m'a payé d'avance, en réalité.
Hayır, aslında bana ön ödeme yaptı.
Vous tabassez les gens et vous êtes payé pour ça?
- İnsanları dövüp para mı kazanıyorsun?
Mais tu es payé.
- İyi de para aldın.
Je n'ai même pas été payé.
Bunun için para bile almamıştım.
Elle m'a payé pour faire un boulot.
İş için bana para verdi, değil mi?
Comment s'appelle l'enfoiré qui t'a payé pour l'attirer à la Medina, de sorte qu'ils puissent coincer un flic?
Onu ayartıp Medina'ya çekmeniz için ödeme yapan şu pisliğin adı neydi? Böylece polisin birini kıstırabileceklerdi.
S'est-il payé la brigade toute entière?
Adam kendine koca bir kolluk kuvveti mi satın aldı?
Le Comte a payé l'aubergiste pour nous espionner, craignant notre fuite.
Kont, kaçabiliriz diye korktuğundan, bizi gözlemesi için otelciye para veriyor
Lee, s'il te plaît, c'est payé.
Lee, lütfen, anladım.
Alors, la meilleure solution, c'est un avocat payé par l'aide juridictionnelle.
O halde en iyi seçeneğiniz şu : Eyaletin atayacağı bir avukat.
J'ai payé la traversée pour une femme et son jeune fils.
Bir kadın ile küçük çocuğu için yer ayırttım çoktan.
Et la famille de bourgeois hyper riches l'ont payé.
Ve bu tiki karının bok gibi zengin ailesi ona para ödemiş.
Et mieux payé.
Ücret dolgun.
Quand le même ex-détenu est revenu en voulant être payé en liquide, et en soulevant un frigo comme un vulgaire cageot, là encore, j'ai rien dit.
O aynı kültürlü, sabıkalı adam geri gelip iş istediğinde içi boş karton kutu gibi buzdolabı kaldırdığında yine sesimi çıkarmadım.
Imagine le temps qu'il faudra à un mec payé par Cottonmouth.
Cottonmouth'un parayla tuttuğu biri seni ne kadar hızlı bulur, bir düşün.
Il l'a payé de sa vie.
Hayatına mal oldu.
Pourquoi crois-tu que je t'ai payé tous ces cours?
Neden sana o kadar özel ders aldırıyorum sanıyorsun?
Elle t'a payé des études et m'a forcé à tenir la rue.
Seni okuttu, bana sokak işlerini yıktı.
Et tu en as payé le prix.
Bedelini de sen ödedin.
On prend notre part, on va en Equateur, on se pointe à l'ambassade américaine, disant qu'on nous a relâché, tu fais croire que tu as payé la rançon, - et tu gardes l'argent.
Payımızı alır, Ekvador'a gider, elçiliğe kapağı atarız serbest bırakıldık deriz, sen de fidyeyi ödedim dersin para da sende kalır.
- Ils voudront la preuve que j'ai payé.
- Fidyeyi ödediğime dair kanıt lazım.
Il est payé à l'heure?
Saat üzerinden mi ücret alıyor?
Et tu sais qui a payé pour nos dépenses, nourriture et loyer... et toutes les années après ça?
Ve onca yıl faturalarımızı, kiramızı yemek paramızı kim ödedi biliyor musun?
Quelqu'un l'a payé pour faire cela.
Biri bomba için ona para ödemiş.
C'est un petit loubard qui a été payé pour charger un truc sur le camion.
Bombayı patlatmak için para alan bir hıyardan fazlası değil.
Nous avons payé si cher car vous nous aviez dit que Laramie serait la plaque tournante.
Bu denli fahiş fiyattan aldık çünkü Laramie'nin merkez olacağını söylediniz.
On n'a pas payé les cautions des affranchis qu'on a.
Elimizdeki azat edilmişlerin sözleşme senetlerini ödemedik ki.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]