Translate.vc / francés → turco / Perde
Perde traducir turco
2,491 traducción paralela
Elle ne veut pas que je me perde en toi.
Kendimi sende... saklamamı istemiyor.
Fais ce que tu peux avant qu'on ne perde ces poumons.
Hastayı dikmeden ve ciğerleri kaybetmeden önce elinizden ne gelirse yapın.
M. Brody, pourquoi ne pas attendre l'odeur de la fumée avant de l'appeler ainsi, s'il vous plaît.
Bay Brody, neden perde kelimesini kullanmadan önce şu sisi görmek için biraz beklemiyoruz, lütfen. İzin veriyorum.
Jusqu'à ce que je perde un peu les pédales.
Ta ki delirine kadar.
C'est la fin du jeu.
Çünkü bu son perde.
C'est malheureux que M. Bray perde sa bourse.
Bay Bray'in bursunun kesiliyor olması talihsiz bir durum.
Ma mort clôt le premier acte.
Ölümümle birinci perde kapanacak.
On est au Culver Studios pour filmer devant un écran vert.
Culver Stüdyoları'ndayız. Yeşil perde çekimimiz var.
Mais j'ai peur qu'il le perde. - Oui.
- Kaybedecek olsa da biz de alalım bir tane.
Ça ne se déchire pas comme un rideau.
Munis, bakireliğini öyle perde gibi yırtamazsın.
J'avais plein de colliers phosphorescents pour qu'on ne se perde pas en faisant la fête.
Şehre gittiğimizde birbirimizi kaybetmeyelim diye bu karanlıkta parlayan kolyelerden almıştım.
J'aimerais connaître l'histoire derrière votre guitare.
Gitarın hakkındaki hikayenin perde arkasını öğrenmek isterim.
Qu'est-ce qu'on fait pour la fin du deuxième acte?
İkinci perde için ne düşünüyorsun?
tu sais, ils avaient ce rideau avant que le film ne commence?
Bilirsin, film başlamadan önce perde kullanırlar hani?
Ils détourneront le regard d'un meurtre mais s'ils se rendent compte que derrière le rideau, tu n'es qu'un homme, ils ne te pardonneront jamais.
Bir katile, farklı açıdan bakarlar. Ama eğer, Oz büyücüsünün, perde arkasında normal bir adam olduğunu öğrenirlerse, seni asla affetmezler.
Sonny avait un contrat de trois ans, il le payait, qu'il gagne ou qu'il perde.
Sonny'nin 3 yıllık sözleşmesi vardı. Kazansa da kaybetse de peşin almıştı.
Je ne voulais pas qu'elle en perde un autre.
Bir oğlunu daha kaybetmesine yüreğim elvermedi.
Tu as créé une langue.
Yeşil perde kiraladığına da eminim.
Quelqu'un a peur que son équipe perde.
Oovv, birisi takımının kaybetmesinden korktu galiba.
Profites-en pour la séduire avant qu'elle perde du poids et retrouve de l'amour-propre.
Kilo verip kendine güvenini artırmadan önce onun gözüne girme şansına sahipsin.
J'ai peur qu'on perde les trois.
Üçünü de kaybetmekten korkuyorum.
Les présidents ne sont plus que les bonimenteurs des corporations faisant face aux critiques tandis que ceux qui les contrôlent restent à l'ombre, loin du débat public.
Amerikan başkanları, gerçek iktidar perde gerisinde kamuoyu tepkisinden uzak işleri yürütürken,... siyasi öfkeyi üzerinde toplamakla yükümlü birkaç işportacıdır, hepsi o.
Est-il un Judas, une façade, un traître?
Bu adam Yehuda İşkaryot'un keçisi mi, bir perde adam mı, bir hain mi?
Je meurs d'envie de me confectionner des rideaux.
Biraz perde yapmam gerekiyor.
Ce satané brouillard me voile les yeux.
- Lanet sis! Gözüme perde indi sanki!
Nos relations avec Moscou sont tres tendues et il faut qu'on perde un allié!
Moskova ile ilişkilerimiz çok gergin bu yüzden bir müttefik kaybediyoruz
Il n'est pas très fréquent qu'un enfant perde un de ses parents.
Ebeveynlerinden birini kaybeden çocuklar için bu pek sık rastlanan bir özellik değil.
Alors tu restes là, que je te perde pas de vue.
Bu yüzden gözümün önünden kaybolma.
- Qu'est-ce que tu fais?
- Ne yapıyorsun? - Perde yapıyorum.
Trois actes, un héros avec un périple, une division, tout ça.
Üç perde, yolculuğa çıkan bir kahraman, dalavere. Bütün bunlar işte.
Tu veux que je perde ces élections?
Bana söylemek istediğin seçimi kaybetmemi istediğin mi?
Va dans la cabine avant que je perde patience et te renvoie là où je t'ai trouvée.
Sabrımı taşırıp seni geldiğin yere göndermeden hemen kayda gir.
Tu veux que je dépense des milliards de dollars des contribuables et que je perde des vies américaines?
Benden Amerikalıların vergi paralarından milyar dolarlar harcamamı ve Amerikan askerlerini feda etmemi mi istiyorsun?
Gagner ou perde, n'a pas d'importance.
Kazanmak ya da kaybetmek önemli değil.
parceque vous voulez qu'il perde, bien sur.
Çünkü kaybetmesini istiyorsunuz, Tabiki.
- Oui, je trouve que c'est une très bonne idée.
Düşünüyorum da belki sen perde arkasına gelebilirsin.
- Rideau!
Perde.
Tous en place pour l'acte quatre.
Yerlerinize, dördüncü perde.
Acte quatre, en place, s'il vous plaît.
Dördüncü perde için yerlerinize.
Le deuxième acte est encore meilleur!
İkinci perde daha iyidir.
Pour qu'au retour, je perde mon fils!
Çünkü oradan dönüşte oğlumu kaybettim.
Hors d'ici, le monde est rempli d'hommes. Mais aucun ne vaut que je perde mon temps.
Dışarıda bir sürü erkek var ama zamanımı ayırmaya değecek özel biri yok.
avec les rideaux?
Pencerelerde perde vardı.
Les rideaux ont bougé.
Perde oynuyor.
Elle n'était pas au salut final.
Hayır, perde kapandığında orada değildi.
- Que je la perde?
Hayalimin mi?
[Yasashisa ni fureru toki ga ] Le Temps touché par ta gentillesse... [ shiwase michibite yuku ]... va me guider sur le chemin du bonheur petit à petit... [ aruite yukeru ki ga shita]... aller de l'avant.
Büyük ihtimalle, bu otelde bu unvanı bilen yalnız üçümüz varız. Ben gizli yöneticiyim, anne, sen de yöneticinin danışmanısın. Biz otelin perde arkasındakileriz.
Des rideaux?
- Perde?
Oui, ils s'attendent à ce qu'on perde...
Hey.
Rideau.
Perde iner.
Max!
Yerlerinize, dördüncü perde.