English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / francés → turco / Pinkberry

Pinkberry traducir turco

61 traducción paralela
J'y ai mis de la glace!
Oraya Pinkberry yoğurdu koymuştum!
C'est un glacier maintenant.
Artık orada bir Pinkberry var.
6 open-bars, de la nourriture chinoise, de la viande, un comptoir PinkBerry,
Altı tane açık büfe, mezeler biftekler, bir tane kara dut reyonu, Natalie bayılıyor onlara.
Pas de comptoir Pinkberry?
Kara dut mu yok?
Après, on ira à Pinkberry.
Sonra Pinkberry'e gidelim.
Mais si tu lui donnes l'occasion de te blesser à nouveau, je le tuerai. Je finirai en prison, ce qui veut dire qu'on fera plus de soirées "Haagen-Dazs".
Ama, seni bir kere daha incitme şansı verirsen onu öldürmek zorunda kalırım sonra beni hapse atarlar böylece biz de bir daha beraber pinkberry * anımızı yaşayamayız.
Oh, j'adore nos soirées "Haagen-Dazs"!
Pinkberry anımıza bayılıyorum!
C'est quoi une soirée "Haagen-Dazs"?
Pinkberry anı ne demek?
Pinkberry et shopping?
Pinkberry ve alışveriş?
Je me suis arrêtée à Pinkberry, et j'ai des trucs pour tout le monde.
Selam gençler. Pastanenin önünde durdum da herkese yetecek kadar bunlardan aldım.
Elle a dit qu'on aurait du Pinkberry.
Bayan, Pinkberry yiyebileceğimizi söyledi.
On passe au glacier en rentrant? Non.
Yine de eve dönerken, Pinkberry'e uğrayacak mıyız?
- Pinkberry?
- Kırmızı dut?
Vous comprenez? Je veux être le Pinkberry de la chirurgie plastique.
- Plastik cerrahinin Pinkberry'si olmak istiyorum.
La prochaine fois que votre homme dit qu'il va sortir pour Pinkberry, vous devriez vous assurer qu'il parle bien de yaourt!
Gelecek sefere erkeğiniz Pinkberry almaya gittiğini söylediğinde yoğurttan bahsettiğinden emin olsanız iyi olur!
- Il adore Pinkberry.
- Pinkberry yoğurda bayılıyor. - Pinkberry'ye bayılıyorsa,..
Tu vas au Pinkberry et tu reviens.
Pinkberry'ye gidiyorsunuz, sonra geri geliyorsunuz.
- Personne n'a besoin de déjeuner.
Pinkberry'ye gidip gelin. - Kime yarar öğle yemeği? Aynen öyle.
- Vous avez une Volvo rouge?
Pinkberry'ye, hadi yürü. - Kırmızı Volvo'n mu var?
Pinkberry.
Pinkberry'den.
- Les patrons de Pinkberry sont coréens.
Pinkberry Korelilerin ya. Başka bir şubesi yok muydu?
- Il adore les Pinkberry.
Pinkberry'yi ne kadar da severdi.
- C'est très intéressant qu'il choisisse une Pinkberry comme dernier repas.
- Evet. - Bana enteresan geliyor ama. Yani, son yemeği olarak kendisine Pinkberry'yi seçmiş olması.
Ça fonderait en chemin.
Erir çünkü Pinkberry. Hayatta yetiştiremezler.
Je peux déduire qu'y en a peu à proximité. Y en a plein.
Buradakinden varsayımla hareket ederek diyorum ki hapishane yakınlarında Pinkberry şubesi yok.
Il doit y avoir de bons à côté d'une prison.
- Birçok Pinkberry şubesi var. Eminim hapishanelerin yakınında isteseler şube bulabilirler.
Il adore Pinkberry.
Pinkberry'yi severdi rahmetli.
Tu as un porte-revue avec toi?
- Pinkberry'ye gitmişlerdi. - Sende hortum var mı? - Hayır.
Vous voulez aller au Pinkberry?
Pinkberry olabilir diyorum. Gidelim mi Pinkberry'ye?
J'ai jamais goûté leurs glaces.
Biliyor musunuz, daha önce hiç Pinkberry yemedim.
Larry a mangé la Pinkberry d'Oscar.
Larry, Oscar'ın Pinkberry'sini yedi!
De la Pinkberry?
Pinkberry alır mıydınız?
Eh bien, merci à vous de m'avoir emmené dans cet endroit : "le berlingot".
Beni Pinkberry'ye götürdüğün için ben de sana teşekkür ederim.
J'ai entendu dire qu'elle goûte comme les pinkberry.
Tadının böğürtlen gibi olduğunu duydum.
Je me suis laissé emporté. On allait à Pinkberry. Je veux dire, évidemment, je suis intolérant au lactose mais Shania m'a supplié pour en avoir.
Benim laktoz hassasiyetim olduğu aşikâr ama Shania çok istedi.
Peu importe qui a décidé, à Pinkberry de vendre un parfum citrouille.
Meyveli yoğurda balkabağı tadını karıştırmaya karar veren kişiden.
Et c'est là que nous avons eu Pinkberry.
Sonra da Pinkberry'e gittik.
On veut pas vendre des glaces.
Hadi sen "Biz Pinkberry gibi olmak istemiyoruz." demiştin?
Ça me fait penser que je ne peux pas aller au Pinkberry demain.
Şimdi hatırladım. Yarın ki koşuya ben gelemeyeceğim.
Nous avons des framboises roses, du chou frisé, du quinoa, du Kombucha...
Pinkberry, dippin'dots, lahana, kinoa, Kamboçya yaptık...
Un commerce de yaourts glacés.
Kendi Pinkberry dükkanımı açmak istemiştim.
- Tu en manges?
- Pinkberry'i sever misin?
Si un mec me piquait mon commerce, je me secouerais.
Pinkberry'i elimden alacak birisi olsaydı, öylece yerimde oturamazdım.
Oublie tes yaourts glacés.
Sen Pinkberry falan açma en iyisi. Üzgünüm.
Aime Adele et Pinkberry.
Adele ve Pinkberry gibi.
Pinkberry se trouve juste au bout de la rue.
Dondurmacı aşağı caddede.
J'étais chez Pinkberry.
Sonra da Pinkberry'e gittim.
Chez Pinkberry?
- Pinkberry'ye mi gittin?
On va chez Pinkberry ( un concurrent ).
Pinkberry'e gidiyoruz.
- C'est impossible.
- Pinkberry istemezler, sanmam.
Pinkberry.
- Donmuş yoğurt.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]