Translate.vc / francés → turco / Porté
Porté traducir turco
72,895 traducción paralela
Après tout, il s'est porté garant. Attendez, soyons...
Şimdi açık konuşayım.
Je me suis pas porté garant, j'ai juste fait l'intermédiaire.
Ben sadece bilgi paylaşımına aracılık ettim.
Le navire est arrivé porté par le vent.
Bir süre önce limana sürüklendi.
Pendant six mois, j'ai porté du noir et déchiré mes manches.
Altı ay boyunca, siyah giydim ve elbise kollarımı yırttım
Pour que quelqu'un y excelle, et ait une porte de sortie...
Yükselmek ve bir çıkış planınız olması için,
Passe cette porte.
Yalnızca şu kapıdan çık.
Ils disent : "Johnnie, tu dois être l'homme derrière la porte et tu feras cette scène de sexe avec Marilyn Chambers."
"Johnnie, kapının arkasındaki adamı oynayacaksın. Marilyn Chambers'la bir seks sahnen olacak." dediler.
Je vais mettre mon collier africain et quand je sors de derrière la porte verte, il y a des femmes qui essaient de me toucher mais je ne les laisse pas faire car je suis concentré. "
Afrika kolyemi takacağım. Yeşil kapının arkasından çıktığımda, kadınlar olacak ve bana dokunmaya çalışacaklar. Ama bana dokunmalarına izin vermeyeceğim. "
Enlève-toi d'elle, et retourne derrière la porte verte. "
Şimdi içinden çık ve tekrar yeşil kapıya doğru yürü. " dediler.
Je leur ai ouvert la porte.
Onlara bir kapı açtım.
Darren James travaille pour une association contre le SIDA en tant que conseiller et porte-parole.
Darren James, AIDS Sağlık Vakfı'nda danışma ve sözcü olarak çalışıyor.
Je porte une jupe.
Altımda etek var.
Ferme la porte.
Kapıyı kapat.
Il rumine, il porte du cuir, il a un lourd passé et galère avec les divisions.
Somurtur, deri giyer, geçmişinden hiç bahsetmez ve uzun bölme işleminde sorun yaşar.
Et ton père porte un uniforme.
Senin baban da üniforma giyiyor.
Fermez la porte, bordel.
Kapatın lan kapıyı.
Et ta mère préférerait... que ta porte ne soit plus fermée.
Ayrıca annen artık kapıların kapalı kalmamasını yeğliyor.
Parce que je ne porte pas de costume.
Kostüm giymedim de ondan.
On a sport ensemble, et elle ne porte que des soutifs de sport.
Onunla beden eğitimine giriyorum, sadece sporcu sütyeni takıyor.
Oh, Clay, chéri, laisse la porte ouverte.
Clay tatlım, kapı açık dursun.
Aujourd'hui Je porte des sous-vêtements noirs
Bugün dantelli siyah iç çamaşırı giydim
Simplement pour savoir que j'en porte
Sırf içimde olduğunu bileyim diye
" Aujourd'hui Je porte des sous-vêtements noirs
" Bugün dantelli siyah iç çamaşırı giydim
Simplement pour savoir que j'en porte "
Sırf içimde olduğunu bileyim diye "
Elle s'approche de la porte, elle laisse cette boîte. Et elle s'en va.
Kapıya kadar gelip bir kutu bıraktı ve gitti.
J'ai pensé que si c'était important, elle aurait frappé, sonné à la porte ou autre, non?
Önemli olsaydı kapıyı vururdu ya da zili çalardı, diye düşündüm.
Et la porte d'entrée était ouverte.
Kapı açıktı.
Si vous avez besoin de parler, ma porte est ouverte.
Peki. Bir değişiklik olursa, konuşmak istersen kapım her zaman açık.
Je crois que notre travail porte ses fruits.
Bence çalışmalarımız meyvesini veriyor.
Sa porte est fermée.
Kapısı arkamdan kapandı.
C'est toi qui as ouvert ta porte.
Kapıyı sen açtın ama.
Quelqu'un lui avait ouvert la porte.
Hayır. Biri onun için kapıyı açmış.
C'est toi... qui as ouvert la porte pour laisser partir mon toutou.
Sen kapıyı açık bırakıp yavru köpeğimin kaçmasına izin vermişsin.
Quelqu'un a ouvert la porte pour elle.
Biri ona kapıyı açmış.
À chacun sa porte de sortie.
Herkesin bir çıkış yolu vardır.
Maggie... Elle porte l'avenir.
Maggie içinde geleceği taşıyor.
Peut-être que si on change l'ordre, un hologramme ou une porte apparaîtront.
Belki de belli bir sıraya sokarsak hologram oynatır ya da gizli bir kapı açılır.
Euh, ma chérie, tu aurais encore cette seringue dans ton porte-monnaie?
Tatlım, şırınga çantanda mı hala?
Verrouille la porte.
Kapıyı kilitle.
Fais comme j'ai dit, verrouille la porte.
Dediğim gibi kapıyı kilitle.
Perry passe la porte de chez lui et...
Perry kapıdan içeri giriyor ve tamam.
Ils ont défoncé sa porte et l'ont attaché.
Evine zorla girip adamı bağlamışlar.
On n'est plus dans les années 50, / / quand personne ne fermait sa porte à clé.
Artık ortalık kapıları kilitlemediğiniz 50'ler gibi değil.
Personne ne ferme sa porte à clé, ici.
İnsanlar burada kapılarını kilitlemez.
Je porte une cravate d'occasion.
İkinci el kravat takıyorum.
Je suis entré par cette porte.
Bu kapıdan geldim.
Ça porte malheur.
Bu kötü şans getirir.
Des réunions avec la porte ouverte, toujours professionnel.
Toplantılarda kapılar açık oldu, her zaman profesyonel.
Dans cinq minutes, la porte va s'ouvrir et un homme contre lequel vous ne pourrez rien me dira que je suis libre.
Beş dakika içinde şu kapı açılacak ve sizin emirlerine karşı gelemeyeceğiniz birisi serbest olduğumu söyleyecek.
À gauche de la porte.
Hemen kapının dışında duvarda.
Il se porte très bien, ces jours-ci.
Bugünlerde kendisi gayet iyi idare ediyor.