Translate.vc / francés → turco / Päre
Päre traducir turco
3,351 traducción paralela
Paré, Gawk. Perle sur votre oiseau.
- Bön Bön, kuşunuzla ilgili bir şeyler duydum.
Elle a une petite bosse dans le pare-chocs, OK?
Kaportada küçük bir sorun var, tamam?
Je l'ai trouvé sur mon pare brise il y a deux ans.
Bunu birkaç yıl önce arabamın ön camında buldum.
Je lave le pare-brise.
- Su attırıyorum biraz.
La fracture orbitaire signifie que votre visage a percuté le pare-brise, ce qui signifie que votre torse a percuté le volant.
Orbita kırığı yüzünü cama çarptığın anlamına gelir bu da göğsünü direksiyona çarptığın anlamına gelir.
J'ai pas de gilet pare-balles.
- Kurşun geçirmez yeleğim yok. Çarpışma sahasına mı giriyoruz?
Ah, j'ai horreur des moustiques sur mon pare-brise.
ön camıma böcek çarpmasından nefret ediyorum.
Le but de toute attaque sur un système pare-feu comme Princefield est simple, obtenir l'accès de super-utilisateur.
Princefiled gibi güvenlik duvarı olan sisteme saldırının amacı çok basit,... ayrıcalıklı kullanıcıya ulaşmak.
il a mis un pare-feu pour qu'il puisse tout nier.
Güvenlik duvarı koydu böylece her şeyi inkar edebilecekti.
Il est paré? Concentré?
Maça hazır mı?
Une bonne sieste et je serais paré pour 6 semaines d'éclate pour l'été.
Biraz uyuduktan sonra altı haftalık eğlenceye hazır olacağım.
Cette voiture a des fenêtres pare-balles?
Bu arabanın kursun geçirmez camları var mı?
Tu as explosé mon pare-brise, je le savais.
Arabamın ön camını kırmıştın, anlamıştım.
Et un gilet pare-balles et une coquille de protection en acier.
Ayrıca çelik yelek ve demir kasık bağı da bul.
Et de ce que j'ai compris, Il va y avoir une équipe de six hommes avec des gilets pare-balles.
Anladığım kadarıyla çelik yelekli altı kişilik bir ekipleri var.
Dès qu'on tirait un bord, afin d'éviter un vent contraire, il criait : "Paré à virer!"
Volta vuracağımız sırada ki o zaman yelkenliyi rüzgara karşı çevirirsiniz kaptan "hazır olun!" diye bağırırdı.
Paré à plonger. Immersion.
Gemiyi daldırın Yüzbaşı.
Paré à tirer, capitaine.
Efendim, fırlatma onayımız var.
Paré à plonger.
İptal edin.
Paré à faire feu. Coordonnées entrées.
Koordinatlar hazır, efendim.
Dire que les comptables du D.O.D disaient que nous n'avions pas besoin de verre pare-balles à chaque étage.
Savunma Bakanlığı muhasebecisi her katta kurşun geçirmez cam lazım olmaz demişti bir de.
Faites-le rapidement et allez derrière le mur pare-souffle.
Sonra da koruyucu duvarın ardına geç. - Bunu yapabilirim.
Mais quand j'ai ouvert je n'ai vu que des lampes torches et des gilets pare-balles craignos.
Sonra kapıyı açtım ve LED'li fenerler vardı, çok korkutucuydu, kurşun geçirmez yelekler falan.
- renforcer le pare-feu.
Bütün sistemleri baştan kurmam gerekecek güvenlik duvarını da güçlendirmeli.
Je n'ai pas pu découvrir l'adresse IP du pirate mais il y a une faille dans le pare-feu.
Daha hacker'ın IP'sinin maskesini çözemedim. Ama güvenlik duvarında bir açık var.
Éjecté à travers le pare-brise environ 10 m
Ön camdan yaklaşık 10 metre kadar fırlamış.
Il parlait au conducteur. quand il est passé à travers le pare brise.
Şoförle konuşurken ön camdan fırlamış.
Elle est toute neuve, et les fils Glossner aiment monter sur les voitures et poser leurs fesses sur le pare-brise.
Araba daha çok yeni ve şu Glosner çocukları arabalara tırmanmayı ve camlara popolarını bastırmayı ne kadar sever biliyorsun.
Il ne conduit pas avec un pare-choc abimé.
Dava bitmeden araba kulanmaz.
Elle avait une grille cassée et le pare-choc cabossé.
Tamponu ve kırık ızgarayı yaptırmış.
"Ou quand mon père chauffe la voiture " et gratte la glace du pare-brise les matins d'hiver.
"ya da soğuk sabahlarda babamın annemin arabasını ısıtıp camındaki buzları kazıması..."
"je pense aux petits détails. " Quand ma mère masse le cou de mon père pendant qu'il conduit, " ou comment il gratte le pare-brise de ma mère quand il a gelé
" Ama ben gerçekten hayat değiştiren birşey düşündüğümde, aklıma ufak şeyler geliyor, mesela annemin araba sürerken babamın ensesini ovması, yada babamın soğuk günlerde annemin camındaki buzu kazıması ya da onların gizli dili.
Avec 8 pare-feux.
Sistemin fazladan 8 güvenlik duvarı var.
Devine qui est paré pour le homard et les gâteaux de bacon du Chophouse, bébé?
Tahmin et kim ıstakoz ezmesi ve ekşi kremalı pastırmalı çörekler için hazır ve nazır yavrum?
Mais plus de gilets pare-balles pour sauver des vies.
"Fazla para, daha fazla hayat kurtaran çelik yelek" - demeye ne dersin? - B-ben..
Anderson cible un gilet pare-balle de pointe provenant du groupe Hudson.
Anderson'ın hedefinde Hudson Grubu'nun son teknoloji ürünü kurşun geçirmez yelek var.
C'est beaucoup d'argent pour un gilet pare-balles.
Kurşun geçirmez bir yelek için oldukça fazla bir miktar.
Pour LE gilet pare-balles.
Sıradan bir kurşun geçirmez yelek değil bu.
Le TGV-6 empêche un bien plus grand impact des balles que n'importe quel gilet pare-balle du marché, en comptant ceux en acier.
TGV-6 piyasadaki tüm yeleklerin karşı koyabileceği etkilerden tam otomatik silahların etkisi de dahil çok daha fazla etkiye karşı koyabilir.
Le meilleur gilet pare-balles en vente sur le marché aujourd'hui.
Bugün piyasadaki en iyi çelik yelek.
Pare-feu cracké.
Gà ¼ venlik duvarÄ ± geà § ersiz kÄ ± lÄ ± nÄ ± yor
Le plus important, c'est le gilet pare-balles.
En önemli kısmı ise çelik yelektir.
On a quasiment aucune chance de passer leur pare-feu.
O güvenlik duvarını aşma ihtimalimiz sıfır.
Il recherchait quelque chose d'autre que de se venger. Ils ont installé plus de pare-feu qu'il n'y a de chambres en enfer, ainsi ESU ne pouvait pas voir ce qui a été piraté. mais il y avait un téléchargement massif d'information de leur serveur principal pendant que vous étiez là-bas.
Şeytanda olmayan güvenlik duvarları bunların şirketinde var, bu yüzden ESU oradan alınan şeyi göremedi, ancak orada ana sunucudan yapılan indirmelerin büyük bir kaydı vardı.
Le camion a un autocollant sur le pare-chocs qui m'a vraiment rendu triste.
- Aracın tamponunda gerçekten beni üzen bir etiket vardı.
Il y a un accrochage récent sur le pare-chocs arrière gauche de ce véhicule.
- Sol arka tamponda taze bir hasar var.
J'ai emmené la peinture qu'on a trouvé sur le pare-chocs arrière de la voiture de la victime au labo peinture, et ils ont analysé la couleur, avec un spectrophotomètre infrarouge à transformée de Fourier.
Başkomiser, kurbanın arka tamponunda bulduğumuz boyayı sanayiye götürdüm. Rengi spektrofotometreyle analiz ettim.
Vous pouvez avoir un partenaire, vous pouvez avoir une arme, vous pouvez avoir une caméra, un gilet pare-balles, des agents supplémentaires, des chiens, autant de voiture de patrouille que vous voulez, et des gens sont quand même blessés.
Ortağın vardır, silahın vardır, kameran vardır S.I.S. ekibin, çelik yeleğin, köpeklerin, devriye arabaların vardır. Ve insanlar hâlâ zarar görür.
J'ai juste pris un paquet de médicaments, donc je suis... paré à l'action.
Birkaç tane güç ilacı aldım, yani... aksiyona hazırım.
Gilets pare-balles niveau cinq, un pour Jesse, un pour Michael.
Jesse ile Michael için Ejder Derisi sınıfı iki tane çelik yelek.
Cette balle était dans son gilet pare-balles.
Bu kurşun yeleğine saplanmıştı.