Translate.vc / francés → turco / Rock
Rock traducir turco
6,312 traducción paralela
- Temps de rock and roll.
- Rock'n roll zamanı. - Atla!
On peut faire du rock folk, on peut faire de la country, on peut faire de la country folk rock, du folk rock indien.
Folk rock yapabiliriz. Country müzik yapabiliriz. Country folk rock ve indie folk rock yapabiliriz.
Comme "88.6 Rock Hard Rock?"
"88.6 Rock'u yaşa" kanalı olmasın?
- Une nouvelle radio rock.
- Neptune'ün yeni klasik rock kanalı.
Genre : "Toujours plus de rock aux MTV Music Awards."
Bir yerinde "MTV müzik ödüllerinde sizleri coşturacağız" yazıyordu.
Avant ça, tu étais juste ce rock.
O zamana kadar kaya gibi serttin.
C'est un peu... trop rock, vues les circonstances.
- Biraz... Sert, durumumuz itibariyle.
Si tu dis Gang Starr, tu dois aussi dire CL Smooth, Pete Rock.
Gangster diyorsan o zaman C.L. Smooth, Pete Rock demelisin.
Danko, je sais que tu essayes de faire ce qu'il faut, mais j'aime le rock.
Danko, doğru olan şeyi yapmaya çalıştığını Biliyorum ama, kokaini seviyorum.
Le rock est mon ami, mon amour, mon "confident".
Koko benim arkadaşım, yarim, sadık dostum.
À moins que tu ne veuilles être rock-star.
Tabi bir rock yıldızı olmak istemiyorsan.
Je pensais que c'était rock and roll.
- Tam rock and roll'lük diye düşündüm.
Et pourtant, cela envoie un message très fort et très clair à mes collègues que ce mec pourrait faire du rock avec sa bite hors de son froc.
Yine de, iş arkadaşlarıma bu herifin sikiyle rock yapacağına dair çok güçlü mesajlar veriyor.
C'est le Mammoth Rock.
Bu dev kaya.
Mais je pense que les rock stars, tu dois être en mesure de les regarder de loin.
Bence rock yıldızını belli bir mesafeden görmeyi becermek lazım.
Laila... Tu es une rock star!
Sen bir starsın!
C'est une rock-star!
O bir'rockstar'
Oh, Homer, un endroit comme ça pourrait seulement exister dans une chanson magique de rock.
Oh, Homer, öyle bir yer ancak sihirli bir rock şarkısında olabilir.
Pour les trous noirs, pas pour les concerts rock.
Kara deliklerle, rock konserleriyle değil.
Danko, je sais que tu essayes de faire ce qu'il faut, mais j'aime le rock.
Danko, doğru olanı yapmak için çabaladığını biliyorum ama ben rock müziği seviyorum.
Le rock est mon ami, mon amour, mon "Confident."
Rock benim arkadaşım, benim sevgilim, benim sırdaşım.
De rock?
Rock mu?
Elles sont de pâles imitations de ma bière favorite, la Bud Rock.
İkisi de en sevdiğim bira olan Bud Taş'ın soluk taklitleri.
La vie et les temps sales d'un serviteur du rock and roll.
Rock and rollun rezil yaşamını ve zamanını
Ah oui, pourquoi ça sent comme dans un concert de rock tout d'un coup?
Yo, peki bu koku nereden geldi, sanki burada rock konseri verilmiş gibi?
Il a eu les histoires les plus incroyables, Marcy, il a été majordome du rock and roll!
İnanılmaz hikayeler var adamda, Marcy, rock and roll korumasıymış adam!
Toi et moi... au Kissing Rock.
Sen ve ben Öpüşme Kayalığı'nda.
Vous écoutez WYBS, la seule station 100 % rock indépendant de Chester Mill.
WYBS'yi dinliyorsunuz, Mill'in % 100 bağımsız rock evi.
Comme je me languis de notre bonheur perdu de Ponder Rock.
Ponder Rock'da geçirdiğimiz o mutlu zamanları ne kadar da çok özlemişim.
Si je ferme les yeux, je suis de nouveau à Ponder Rock, où je connus la paix dans ce monde tordu et plein de haine.
Gözlerimi kapatsam kendimi neredeyse Ponder Rock'da sanacağım. Bu iki yüzlü, nefret dolu dünyada huzur olduğunu biliyordum.
Il y a des années de ça, je fus sauvé de Ponder Rock 1 h seulement après avoir tué mon sauveur afin de survivre.
Yıllar önce Ponder Rock'daki adadan kurtarılışımdan çok az bir zaman önce yaşamak için benim tatlı kurtarıcım olan morsu katlettim.
Tout comme moi sur Ponder Rock, vous voilà confronté à un terrible choix.
Seni oradaki kayada öldürdüğüm için burada berbat bir seçim yapman gerek.
C'est la seule manière que je connaisse pour savoir que l'homme est un rock.
Benim asıl iyi olduğum yer sahne zaten.
Peut-être parce que son père musicien-classique n'approuve pas le rock alternatif.
Belki de klasik müzikle ilgilenen babası... -... indie rock tarzını onaylamadı.
Soyez une star. Lanoez-vous.
Biriniz rock yıldızı olsun.
J'aime le rock old-school!
"Ben biraz eski zaman Rock N Roll'unu severim!" "O bir sönmemiş volkan,"
Route 35 Nord, à l'extérieur de Round Rock.
35. otoyol, kuzeyde, Round Rock'ın dışında.
- Tu vas bien Rock star?
- İyi misin rock yıldızı?
J'ai eu quatre crises de panique, mais, d'un autre côté, je suis très forte.
- 4 panik atak geçirdim ama ayrıca rock'n roll havamdayım.
Comme un groupe de rock classique dont l'obstacle des membres est finalement le besoin d'argent.
Paraya ihtiyacı olduğu için... biraraya gelen klasik rock grubları gibi.
On a compris, t'es une rock-star.
Evet bunu anlıyoruz. Sen bir rock yıldızısın.
Ces autres anges, la façon dont ils te regardent, C-c'est comme si tu étais une rockstar, comme L. Ron.
O meleklerin sana bakış şekli yarı rock yıldızı yarı L. Ron gibisin.
En Asie, les joueurs professionnels sont des stars.
Asya'da profesyonel oyuncular rock yıldızları gibi karşılanıyor.
Kid Rock est la personne la plus pauvre ici.
Kid Rock buradaki en fakir kişi. Sizin dışınızda gençler.
Allez, mon bon ami, Kid Rock.
İyi dostumu size bırakıyorum, Kid Rock!
Rock and roll.
- Rock and Roll.
Bizarrement, Ils ont laissé un Dorito et cette pochette de CD d'un groupe de rock.
Gel gör ki arkalarında tek bir Doritos'la bir rock grubunun bu CD kabını bırakmışlar.
Du hard rock.
Hard Rock.
Qu'est ce que c'est, mis à part une pochette de CD?
Sıradan bir Rock CD'si değilse nedir o zaman bu?
On dirait que Kid Rock vient de lancer un vide-grenier très désorganisé.
Kid Rock çok düzensiz bir yat satış partisi düzenlemiş gibi.
Rock and roll. - Salut Frankie.
- Selam, Frankie.