Translate.vc / francés → turco / Solution
Solution traducir turco
10,796 traducción paralela
Tu te souviens quand la panique s'installait et qu'on avait une solution?
Paniklediğimizde nasıl bir çözüm bulduğumuzu hatırlıyor musun?
Parce que la seule solution que je vois, c'est laisser tomber.
Çünkü benim aklıma gelen tek çözüm pes etmek.
Il n'y a qu'une solution logique, identifier et détruire les animaux infectés.
Mantıklı olan tek bir çözüm var. Enfekte olan hayvanları tespit edip yok etmek.
- n'a jamais été la solution à tout.
-... hiçbir şeye çözüm olmamıştır.
De très importants scientifiques pensent avoir la solution.
Şimdi çok önemli bilim adamları bir çözümleri olduğunu düşünüyorlar.
Une solution aéroportée se délabrera une fois dans l'atmosphère.
Hava kaynaklı bir tedavi atmosferden geçerken bozulur.
Je peux... amener une solution.
Çözüm bulabilirim.
" papa, on trouvera une solution.
" Baba, sorunu hallediyoruz.
Nous trouverons, quelque soit le prochain léopard, la prochaine solution.
O zaman leoparlardan sonrakini bulmalıyız. Bir sonraki çözümü.
Trouver des solution est dans ton sang.
Çözüm bulmak senin kanında var.
Si vous vouliez obtenir de la sympathie de ma part, m'adoucir disons, un cambriolage orchestré pourrait être une bonne solution.
- Bilmem. Sempatimi kazanmak isteseydin, beni yumuşatmak isteseydin diyelim kurgulanmış hırsızlık olayı işe yarardı.
Tu trouveras vite une solution.
Yakında öğrenirsin.
- Penses-y comme un coma médical, une manière de mettre en pause en attendant une meilleure solution.
Yapay bir komaya sokmak gibi düşün. Daha iyi bir çözüm bulana dek dur tuşuna basıyoruz.
"Une meilleure solution." Qu'est-ce que ça veut dire?
Daha iyi bir çözüm mü? O ne demek?
Mais jeter les gens comme s'ils n'existaient même pas est la solution?
İnsanlar hiç yokmuş gibi bir kenara atmak cevap mı?
Heureusement, M. Holt nous a mis au point une solution.
Neyse ki Bay Holt bize bir çıkış yolu gösterdi.
Puis, il a vu dans le mariage une solution. Ça aurait bonne allure de l'extérieur.
Evlilik onun için dışarıdan hoş görünen bir paravandı.
Oui... quand je suis allé à Noël à New York acheter les cadeaux, j'ai été en contact avec un homme qui a suggéré une solution.
Noel hediyesi almak için New York'a gittiğimde çözüm önerisi sunan bir adamla iletişime geçtim.
Et si on lui dit ça sans avoir de solution, il va nous virer.
Ve duruma bir çözüm bulmadan bunu ona söylersek bizi kovar.
J'ai une solution.
İşte ben bir çözüm buldum.
J'ai une solution pour vous, et vous allez la suivre.
O zaman seni bundan kurtaracak bir fikrim var sen de harfiyen yerine getireceksin.
Mais calmez vous et prenez une seconde, parce que vous a trouvé une solution.
Ama sakin olup beni bir dinle çünkü sana bir çözüm önereceğiz.
La seule solution est que vous restiez ici et que vous me laissiez faire mon travail.
Tek yapmanız gereken şey burada kalmak ve işimi yapmama izin vermeniz.
Le jeux intelligent... la solution intelligente est de se montrer prudents.
Akılcı olan... Akılcı olan bildiğin yoldan gitmek.
- Nous pensons avoir une solution.
- Bir çıkış yolu olduğunu düşünüyoruz.
Si tu n'as pas de solution, j'aimerais rester seule.
Bir çözüm yolun yoksa yalnız kalmak isterim.
J'en ai peut-être une. De solution.
Belki bir çözümüm olabilir.
Je te le dit... c'est notre solution.
Sana söylüyorum... Bu bizim çıkış yolumuz.
Il a certainement une autre solution qui ne nécessite pas cela.
Kesin onun karanlığa bundan başka bir çözüm yolu vardır.
Ce n'est pas la solution, Mademoiselle Swan, - et vous le savez.
- Bu böyle olmaz ve sen de bunu biliyorsun, Bayan Swan.
Trouve une solution.
Bir yolunu bulacaksın.
Alors, la solution à ton problème est que tu restes en dehors des négociations
O zaman sorunumuzun cevabı, senin anlaşmalardan uzak duracağın.
Nous trouverons une solution, Danny.
- Bir şekilde hallederiz Danny.
Et alors, tu as une autre solution?
Generale giden yol o. - Yani?
On dirait que quelqu'un a besoin d'une solution.
Görünüşe göre birilerinin çözülmesi gereken bir sorunu var.
Ils doivent rentrer sur leur île et on va trouver une solution, mais affronter le Devastair, non.
- Haklısın Fishlegs. Onların kendi adalarına dönmesi gerekiyor ve ne var biliyor musun, bunu gerçekleştirmenin bir yolunu bulacağız fakat Depren Yaratan'la savaşmak bu yollardan biri değil.
Ça pourrait bien être la solution.
Belki de çözümü bu olabilir..
Chaque jour, je me suis battu pour ton retour, et.... cherchant une solution.
Her gün dönebilmen için savaştım ve... Bir yol aradım.
Etant donné que tu sembles incapable de comprendre une solution sophistiquée, permets-moi d'en poser une aussi simple.
Sofistike bir çözümü kavramaktan aciz olduğunuzu düşünürsek... müsaade edin size aynı derecede eşit bir çözüm önereyim.
Maintenant, je ne sais pas quelle est la bonne solution, mais je nous connait, et tu es réel, Jerry.
Bana bak. Orada neler oluyor bilmiyorum ama ikimizi biliyorum ve sen gerçeksin Jerry.
L'homme qui n'arrête pas de nous dire que la solution est d'être tenu prisonnier et de ne faire confiance à personne.
Bize sürekli kurtuluşa giden yolun, esir tutulup birbirimizden şüphe duymamızdan geçtiğini söyleyen biri.
Notre planète est tenue captive dans une émission en live. Et votre solution et de tirer sur le public?
Gezegenimiz canlı bir yarışma programında esir tutuluyor ve senin çözümün de seyirciyi vurmak mı?
Prépare une solution d'alcool.
Alkol çözeltisini hazırla.
M'infecter n'est pas une solution.
Bana enjekte etmek çözüm değil.
En fait, c'est la solution parfaite.
Aslında mükemmel bir çözüm.
- J'ai pas vraiment d'autre solution.
- Başka seçeneğim kalmadı.
C'est votre solution pour la Syrie?
Suriye için çözümünüz bu mu?
Il y a une meilleur solution.
- Daha iyi bir çözüm var.
Y a une autre solution.
- Hayır, peki. Belki başka bir yolu vardır.
Le gosse utilisait Ethan pour avoir ma fille et ta solution a été de l'influencer avec sa popularité au collège?
Ethan'ın okuldaki popülerliği için kızımı kaldıraç olarak kullanmak mı?
Il n'y a qu'une seule solution.
Sadece bir çözümü var.