Translate.vc / francés → turco / Ss
Ss traducir turco
39,215 traducción paralela
Et bien c'est que vous n'avez pas assez bien cherché, mec.
Yeterince iyi arayamamışsın dostum.
Et c'est totalement approprié Tandy, parce que c'est exactement ce que tu me fais ressentir.
Sanki beni kendine ayırmışsın Tandy. Böyle hissetmeme neden oluyorsun.
Je veux que tu reviennes pour que Yorbalinda ou Bezequiel puisse rencontrer son papa.
Yorbalinda veya Bezequiel babalarıyla tanışsınlar diye eve dönmeni istiyorum.
Ne laisse pas traîner ta queue.
Umarım iyi saklanmışsındır.
Je dois admettre, pas de bol pour toi ou pour ton proprio.
İtiraf etmeliyim, sen de ev sahibin de şanssızmışsınız.
Vous avez été drogué avec une puissante dose d'hallucinogène.
Çok kuvvetli bir halisünojen almışsın. - Tetch yaptı.
- Ils le sont. Euh, en passant, vous pouvez sauter un point, là.
Bu arada düğme atlamışsın.
On a dû en manquer un.
- Birini atlamışsın demek.
- Ah tu es là!
- Buradaymışsın! - Selam.
- Prends tout!
- Her şeyi almışsın!
Prends tout! Voilà! Tout a disparu!
Her şeyi almışsın, her şey gitmiş!
Et maintenant, tu m'as volé ça!
- Çalmışsın eşyalarımı!
Tu t'es acheté un nouveau jouet on dirait.
Kendine yeni bir oyuncak almışsın bakıyorum.
Bien joué!
İyi başarmışsın.
tu n'as tiré que la moitié de la cartouche.
Torbanın yarısını kullanmışsın sadece.
Et si tu m'avais dit qu'un jour viendrait... où je serais dans un couloir d'hôpital... tourmenté, sur le point de pleurer parce que... mon ami est dans une chambre, entre la vie et la mort... et... je te le jure, mec, je prendrais volontiers sa place. J'aurais dû te le dire, tu n'étais plus sous traitement.
Gün gelecek hastane koridorlarında perişan halde ağlamamak için kendini zor tutacaksın çünkü adamım ölümle pençeleşirken sen "Yemin ederim, seve seve onunla yer değiştiririm." diyeceksin desen "İlaçlarını almamışsın sen." derdim.
Restez dans la voiture et gardez le moteur en marche.
Arabada kal ve motor çalışsın.
T'as dû les enterrer.
Onları gömmek zorunda kalmışsın.
Tu sais quoi... T'as déjà dû le faire une fois, tu devrais pas avoir à le refaire.
Bunu bir kere yaşamışsın, bir daha yaşamana gerek yok.
Je trouve que tu es bien.
Bence harika çıkmışsın.
Oh, je pari que tu l'as larguée.
Bahse varım ki tekmeyi basmışsındır.
Vous êtes complètement relaxé et vous vous sentez en apesanteur.
Tamamen rahatlamışsınız ve gittikçe hafifliyorsunuz.
Je veux dire, peut-être... que tu as appris ta leçon.
Belki de dersini almışsındır.
Tu es réveillé.
Uyanmışsın.
Luttant dans la maison, rendant votre mère folle.
Evde güreşmişsinizdir, annenizi kızdırmışsınızdır.
Vous et Jim êtes fait l'un pour l'autre.
Jim'le resmen birbiriniz için yaratılmışsınız.
Vous permettez que je file?
Brokar konusunda haklıymışsın. Tüysem olur mu artık?
Où suis-je?
- Neredeyim ben? - Dozunu almışsın tatlım.
On dirait que vous avez rendu service à votre ami.
Arkadaşınıza iyilik yapmışsınız gibi geldi bana.
Il semblerait que vous ayez quitté le repas juste à temps.
- Tam zamanında ayrılmışsın etkinlikten.
Donc vous avez fait de bonnes choses.
Birkaç iyi iş yapmışsın. Ne olmuş yani?
Tu es fou.
Aklını kaçırmışsın sen.
On dirait que tu t'es encore trompée Ivy
Görünüşe bakılırsa yine yanılmışsın Ivy.
Bel usage de la modération.
Hiç abartmamışsın.
On dirait que non.
Anlamamışsınız demek.
Tu es sous verveine?
- Mine çiçeği almışsın.
Apparemment, tu as été en hors-jeu pendant un moment, Matt, donc autorise-moi à t'annoncer cela.
Görünen o ki bir süredir olayların dışında kalmışsın Matt. Hızlıca bahsetmeme izin ver.
On dirait que t'as des regrets.
Kulağa pişmanmışsın gibi geldi.
Je crois que tu as oublié un léger détail. Dieu.
- Ufak bir detayı atlamışsın sanırm.
Super, tu es toujours là.
Hâlâ buradaymışsın, güzel.
Chérie, tu lui as enlevé son œil.
Tatlım, gözünü çıkartmışsın.
Et pas douché non plus, je vois. Vos enfants sont-ils à la maison?
- Duş da almamışsın anladığım kadarıyla.
Lucifer, j'ai apporté une surprise.
- Sürpriz hazırlamışsın, Lucifer.
Oh, le détective. Vous êtes ici.
Dedektif, buradaymışsınız.
Je vois que vous avez un nouveau jouet.
- Yeni bir oyuncak almışsın. - Bu mu?
Vous avez de la chance, inspectrice.
Amma şanslıymışsın, dedektif.
J'espère que vous avez faim.
- Umarım acıkmışsınızdır.
Et en un rien de temps...
Sonra bir bakmışsın...
Super, ça m'évite un voyage.
- İyi bari, beni yormamışsın.
Vous avez tout faux.
Olayı yanlış anlamışsınız.
Vous avez prétendu être leur amie.
O kızların arkadaşıymışsın gibi davrandın.