Translate.vc / francés → turco / Stay
Stay traducir turco
394 traducción paralela
- Why don t you stay for dinner, yes or no?
Neden bu akşam yemeğe kalmıyorsunuz? Evet ya da hayır?
Nothing to lose, but much to gain if love decides to stay
Kaybedecek bir şey yok, ama kazanacak çok fazla... Eğer aşk kalmaya karar verirse
Claude, on est en mai.
Tanrı aşkına Claude, daha mayıstayız.
"Stay With Me, Baby," On y va.
"Stay With Me, Baby" haydi.
love comes as a surprise.... ] [.. and its too late... ] [... its just too late to stay!
# Aşk süprizlerle gelir # # Ve çok geç # # Kalmak için çok geç #
"Raye Anne, elle habitait avec nous".
"Raye Anne, she's a stay in."
Pas de panique, on se calme Souriez, criez salaam
Now try your best to stay calm Brush up your Sunday Salaam
Je vous recommande de rentrer chez vous et d'y rester.
I recommend you good folks get back to your homes and stay indoors.
- Lieutenant. Allez en ville, dites aux gens de rester chez eux, en particulier les enfants.
Go into town, tell the people to stay in off of the streets, especially children.
N'avancez pas.
Stay back.
Il ressemble la guimauve homme Stay-Puff.
Marşmelov kaplı bir şeker adama benziyor.
Je ne t'implorerai pas de rester
I won't beg you to stay
# Plie avec moi # # Balançons-nous # # Quand nous dansons tu sais comment t'y prendre #
d Bend with me d d sway with ease d d when we dance you have a way with me d d stay with me d d sway with me d
"maman, je me débrouille comme un grand."
"Anne, bitti! Yatmak istemiyorum" ( "Mamma, clean up", "Let me stay up." )
La vie est légère, si on reste cool.
"Life is just a breeze when you stay fresh and cool"
That means you get to stay top dog.
Sen istediğini aldın.
Je suis censé sourire, peu converser... et dire des trucs genre "zarma", "fait chier", et "c'est quoi ce binz"!
I smile, stay out of the conversation and say things like "Damn," "Shit," and "That is whack!"
Dernier tour de batte.
- Dokuzuncu atıştayız çocuk.
Nous sommes en paix.
Artık barıştayız.
Je vis en paix.
Biz barıştayız.
Qu'est-ce que c'est?
Bir yarıştayız. O aldığın nedir?
Les trucs que l'armée nous a enseignés... vont nous servir.
Barıştayız diye orduda öğrendiklerimizi unutacak mıyız?
Il fait un froid de canard dehors!
Soğuktan dondum be! Kıştayız sanki.
Deux mois passèrent encore, un hiver.
Bu yolla iki aydan fazla zaman geçti. Kıştayız.
- Where is she going to stay, Jerry? - In my villa.
Villamda.
Moi aussi je cherche.
Ben de arayıştayım.
C'est une course, mec.
Yarıştayım, lan.
C'est parti pour la sixième à Belmont.
Şimdi de Belmont'ta altıncı yarıştayız.
Notre contact à l'I.G.F. parle de magouilles et de grenouillages au Comité.
Sayıştay'dan bir kaynak bize BYSK'nde bir sürü yasadışı iş döndüğünü söyledi.
Le rapport de l'I.G.F. sur lequel vous comptiez a été repoussé après la réinvestiture.
Şu çok inandığınız Sayıştay raporu var ya... O rapor bu geceki adaylığın açıklanması sonrasına kadar ertelendi.
Le rapport de l'I.G.F. fait état... d'une somme de $ 350 000 dans le coffre du Comité.
Sayıştay raporuna göre Başkanı Yeniden Seçtirme Komitesi'nin kasasında 350,000 $ varmış.
Il a entraîné la commission du budget spatial dans le pire fiasco de l'histoire, puis a refusé d'admettre son échec.
Niye, tüm zamanların en pahalı başarısızlığı... olan Uzay Bölüşme Çalıştayında konuştu. ve başarısızlığı kabullenmeyi reddetti.
Des vieilles neiges, Jan. C'est la paix! Allemands, Polonais, Kachoubes, tous vont vivre en paix.
Artık barıştayız, Jan. Almanlar, Polonyalılar, Kaşubyalılar birlikte barış içinde yaşıyoruz.
Nous cherchons un message en provenance des étoiles.
Bugün, yıldızlardan gelecek mesajlar için arayıştayız.
Boris Sturmer, maître à la Cour, membre du Conseil d'État, grand propriétaire terrien.
Boris Vladimirovich Sturmer, Saray Nazırı Danıştay üyesi, malının mülkünün haddi hesabı yok.
Voilà la liste des gens que Badmaiev veut faire entrer au Conseil d'État.
Elimde bazı adamların isim listesi var. Badmayev'i Danıştay'ın başına getirmek istiyorlar.
[.... too late to STAY! ]
# Kalmak için çok geç #
- On est toujours en course!
- Hala yarıştayız!
Le Conseil d'Etat a refusé la grâce.
Danıştay, merhamet gösterilmesini önermemiştir.
Je me cherche en ce moment.
Bir süredir manevi bir arayıştayım.
- En hiver, c'est de saison.
- Tabi, kıştayız.
Il va plonger.
Dalıştayız!
On va faire la course.
Artık yarıştayız!
C'est une course, colonel.
Bir yarıştayız, Albay, ve ödül de
On est toujours en hiver.
Hala kıştayız.
Je sais que théoriquement, je suis votre concurrente, mais... Je ne me la raconte pas, on nejoue pas sur le même terrain, loin de là.
Bilirsin, teknik olarak bir yarıştayım, fakat demek istediğim, hey, kendime yağ çekmem... yani seninle aynı lig'de oynuyoruz.
On joue pas au foot en hiver!
Deli misiniz kıştayız.
C'est l'hiver.
Kıştayız.
Je suis déjà en quête. Je veux récupérer mon marécage.
Zaten bir arayıştayım, bataklığımı geri almanın yolunu arıyorum.
Je suis dans une course.
Afedersiniz... Yarıştayım. Afedersiniz.
- Moi, je suis commercial.
Satıştayım, Carla.