Translate.vc / francés → turco / Tension
Tension traducir turco
4,096 traducción paralela
Sa tension chute.
- Neredeyse hallettim.
ça y est presque Sa tension est à 7,4 et il est hypovolémique.
Tansiyon 70'e 40 ve hipovolemik.
Sa tension remonte Et il commence à coaguler.
Ve pıhtılaşmaya başlıyor.
Et les anti-thyroïdes que vous voulez pourraient réduire sa tension artérielle et sa capacité à respirer ce qui pourrait provoquer des effets secondaires comme la mort.
Ayrıca vermemizi istediğin antitiroitler hastanın kan basıncını düşürüp solunum sıkıntısı yaratabilir. Ki bu durum bazı yan etkilere yol açabilir, ölüm gibi. Küçük soda.
Y a-t-il des pylônes haute-tension dans les environs? Aucun.
Çevrede yüksek frekans yayan istasyon falan yok mu?
Un, inoffensif, pour la tension artérielle.
Bir tanesi iyi huylu tansiyon ilacı.
J'adore la tension qu'il y a dans cette pièce.
Bu odadaki gerilime bayılıyorum.
La tension est un peu haute. 130 sur 90.
Tansiyonu biraz yüksek.
Oui, il a dirigé l'atelier, mais il y avait tellement de tension.
Evet, öngösterinin yönetmeniydi ama... -... büyük gerginlik var.
On ne sait pas ce qui va la mettre hors tension.
Onun ne zaman parlayacağını bilmek zor.
La tension est bonne, donc c'est très positif.
Ve tansiyon iyi görünüyor, yani bir çok şey pozitif burada.
C'est beaucoup de tension pour bien fonctionner.
Başa çıkılamayacak kadar gerginlik yaratır.
Tension à 80 / 58, elle chute.
Kan basıncı 80'e 58 ve düşüyor.
Sa tension est faible et elle saigne.
- Ayrıca karnında kanama var. - Ne demek oluyor bunlar?
Tension pneumothorax.
İyisin, tamam mı? Ciğer söndürme.
Rester alité, c'est pas sympa, mais au moins, on sait quoi faire contre ta tension élevée.
Yani, aa yatak istirahatini duymak çok eğlenceli bir şey değil ama en azından yüksek tansiyonun için ne yapacağımızı biliyoruz, bu güzel bir şey yani.
Vous savez, cette tension?
O bağı bilir misin?
On a vu après que cette tension était tout ce qu'on partageait, et sans elle, il ne nous restait plus... que ce qui nous agaçait chez l'autre.
Ama sonrasında, sanki aslında elimizdeki tek şey o çekimmiş, onu farkettik. O olmayınca da elimizde bir şey kalmadı. Sadece birbirimizi sinir eden huylarımız, davranışlarımız.
Et perdu cette tension.
O bağın daha uzun sürmesini isterdim.
Il est juste un petit peu sous tension.
Sadece biraz sıkıntı altında.
Le but est d'induire une tension raciale.
Amaç da ırklar arası gerilim ve korku yaratmak.
Elle revient toujours après que la tension soit tombée.
Onu yolcu ettikten sonra hep geri gelirdi.
Toute la tension dans l'air fait sentir que Bear est retombé dans la bouteille.
Havadaki gerginlik Ayı'yı kötü yola geri döndürdü.
Autrement, toute cette tension...
Aksi takdirde tüm bu gerginlik...
Votre tension est bonne.
Tansiyonun gayet normal.
Tension basse et vaisseaux collabés.
Tansiyonu düşüktü ve damarlarda daralma vardı.
- La tension chute, Grey.
- Hadi, hadi. - Tansiyonu düşüyor, Grey.
L'EHURB n'est t'il pas suffisamment sous tension en ce moment, sans qu'on y ajoute les problèmes personnels?
İNBSB personel sorunları yüzünden yeteri kadar baskı altında değil mi?
Elle est tombée à court de médicaments pour la tension.
Kan basıncı ilaçları bitti.
Ok, nous faisons une incision palmaire pour décompresser la tension.
Tamam, şimdi tansiyonunu düşürmek için volar kesik tekniğini uygulayacağız.
Votre tension est un peu basse. J'ai dit que vous vous êtes évanoui.
Tansiyonu çok düşük bayıldın diyebilirim.
Je ne sais pas pour vous, mais la tension est insupportable.
Seni bilmem ama bu gerilim beni öldürecek.
La tension élastique correspondrait pas.
Evet ama gerilme kuvvetleri eşleşmiyor.
Mec, ils vont mettre nos têtes hors tension.
Dostum, onlar bizim kafalarımızı kesecekler.
La tension est palpable. On se demande si on peut le faire.
Çok fazla gergin enerji var, "Bunu yapabilecek miyiz?" gibi.
Sa tension chute.
Beni takip et. Hadi.
Je suis la seule à sentir cette tension sexuelle?
Seksi ortamı fark eden tek kişi ben miyim burada?
- Prends leur tension et garde-les stimulés, d'accord?
Gözünüz kalp atış hızında olsun. Canlı tutun onları.
Tension et rythme cardiaque.
Derhal tansiyonunu ve nabzını ölçün.
- Connais-tu des soudeuses laser à haute tension faciles d'accès?
Kolayca ulaşabileceğimiz yüksek enerjili kaynak makinası biliyor musun?
Il n'y a pas de doute sur ce bâtiment, on ressent la tension à chaque pas..
Harfi harfine, bu binanın her adımda tansiyonunu arttırıyor.
et quand tout s'est terminé, il restait seulement une tension sexuelle refoulée et non conventionnelle.
Sis perdesi kalktığında geriye kalan tek şey iki cins arasındaki bastırılmış cinsel gerilimdi.
Un cavalier a dit qu'il utilisait un aiguillon à bétail de faible tension sur ses chevaux.
- Binici sığırları dürtecek aleti atlarda kullandığını söyledi.
Elle est jeune, en bonne santé, pas de tension élevée, alors l'avocat prétendant qu'elle souffre de A.I.T. c'est douteux, Capitaine.
Genç, sağlıklı, tansiyonu yok. Avukatın G.İ.A. iddiası biraz şüpheli Başkomiserim.
Sa tension s'effondre. Il se passe quoi?
Kan basıncı mı düşüyor?
J'ai éteint le tensiomètre. On ne surveillera plus sa tension.
Kan basıncı artırıcıları kapattım.
Tension à 130 / 80.
- Evet.
La tension explose.
Tansiyonu çok yükseldi. Ne oluyor?
- La tension...
Yakaladım.
La tension baisse.
Tansiyon da düşüyor.
Tu devras t'habituer à la tension.
Gerginliğe alışman gerekecek.