English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / francés → turco / Tickets

Tickets traducir turco

1,825 traducción paralela
Saleté de tickets!
Aptal kupon defteri.
Richard, on a des tickets pour un show.
Richard, gösteri için biletimiz almıştık.
Et t'as payé tout les tickets.
Seans - Bir de tüm biletleri sen aldın.
On voudrait trois tickets pour le pôle Nord.
Kuzey kutbuna 3 bilet istiyoruz.
Vous autres aviez vos tickets.
Hepinizin biletleri önceden ayırtılmıştı.
Il a aussi pris quelques tickets "excès de boissons et bagarres" en même temps.
Ayrıca yolda gelirken birkaç tane içkili ve karışıklık çıkaran biletli seyirciyle kapışmış.
Et je veux des tickets sur les 50 avec place de parking.
Senden 50-yard biletleriyle park geçişleri istiyorum.
- Mince, les tickets!
- Ne var biliyor musun? Biletler.
- C'est bon pour les tickets.
- Bilet konusunda sorunumuz yok.
Si quelqu'un vous s'interroge, dites que vous vendez des tickets pour le bal de la Police.
Eğer ne yaptığını soran olursa, polis gecesi için bilet sattığını söylersin.
Mettez les tickets dans la boite.
Biletleri kutuya atın.
Nayda, je m'occupe des tickets.
Bayan Nayda, bilet kutusuna göz kulak olayım.
Des tickets gratuits pour mon discours à la conférence de la Crim.
Adli Tıp konferansındaki açılış konuşmam için bedava bilet.
Je peux vous offrir des tickets pour un live spécial Noël? Dans la tradition d'Andy Williams?
Size Andy Williams'ın geleneklerine göre yapılmış canlı bir Noel özel programının biletlerini sunabilir miyim?
Il se fait tard de toute façon. J'ai des tickets pour Coldplay, demain soir.
Dinle, yarın gece Coldplay'e biletim var.
- Elles ont les tickets? - Yep.
- Biletleri var mı?
Écoutez, elle... elle est sortie, OK? Elle est allée acheter des tickets de bus.
Bakın, dışarı çıktı, tamam mı?
Si elle a acheté les tickets, c'est sans sa carte de crédit.
Bileti aldıysa kredi kartı kullanmamış.
Cap Weekliens, épouse et partenaire sortez vos tickets, jouons cette voiture.
Cap Weekly'ciler, karı kocalar ve hayat arkadaşları biletlerinizi çıkarın ve bu arabanın kurasını çekelim artık.
Barney, quand ma famille ira au stade des Yankee, les tickets seront à ton nom, ou au mien?
Barney. Ailem Yankee Stadına vardığında senin adını mı verecekler benim adımı mı?
OK, ouvrez bien vos oreilles et veuillez sortir vos tickets de vos poches.
Pekala millet, dinleyin ceplerinizden ve çantalarınızdan piyango biletlerinizi çıkarın.
Quatre oscars, deux tickets.
Dört Tony ödülü! İki de bilet!
J'ai eu des tickets pour voir Cyndi Lauper au Joe's pub.
Bu gece Joe'nin kulübünde Cyndi Lauper'ı görmek için biletim var.
- Nous rendrons les tickets.
- Biletleri iade edeceğiz.
On a aussi des vieux tickets pour Perl Jam dans le matelas de Gerald Tolliver.
Bu eski Pearl Jam bilet koçanlarını da... Gerald Tolliver'in yatağında bulduk.
Exact, c'est pourquoi j'ai vérifié auprès des sites de vente de tickets.
Kesinlikle, biz de çevrimiçi bilet servisini araştırdık.
Les tickets ont été envoyés à Ian, ils ont tous été scannés, mais la nuit où Ian et Justine ont été tués, ils n'ont pas été utilisés.
Asıl biletler Ian'a postalanmış... hepsi mahkemede kayıtlara geçirilmiş... ama Ian ve Justine'in öldürüldüğü gece... hiç kullanılmamışlar.
Mais on sait que Curtis a revendu les tickets de concert des victimes, ce qui n'est pas très futé.
Ama Curtis'in kurbanın konser biletlerini... aldığını - ki bu da çok aptalca bir hareket - biliyoruz.
Il y avait un clown qui donnait des tickets près du métro.
Bir palyaço vardı... İstasyonda bilet dağıtıyordu.
Ça ne veut rien dire. - Des tickets pour quoi?
- Bir anlamı yoktu, değil mi?
Mais quelques semaines plus tard, il s'est pointé avec ces billets de 100 $ et m'a demandé si j'avais toujours les tickets.
Ama birkaç hafta sonra, o elinde yüzlüklerle geldi ve biletleri sordu.
Voici les tickets pour votre groupe, M. Sanchez.
İşte grubunuzun biletleri, Bay Sanchez.
Merci encore. Bon courage pour les tickets!
Tekrar teşekkür ederim, ve iyi satışlar dilerim.
Parcequ'on a payé les tickets et que les chambres d'hôtels ne sont pas transférables.
Çünkü bilet paralarımız ödendi otel odalarımız değiştirilebilir.
Les seules choses qu'il y avait dans ma poche, c'étaient des chewing-gums et deux tickets de cinéma.
Cebimden çıkanlar sadece bir sakız ve iki sinema biletiymiş.
Pour les spectateurs, c'est un plus loin les tickets.
Seyirci biletleri biraz ilerde satılıyor!
Ces tickets étaient la vie.
Biletler hayat gibiydi.
- Tes tickets.
- Biletlerin.
Tes tickets.
Senin biletlerin.
Il faut bien payer pour ces tickets, tôt ou tard.
Öyle ya da böyle o biletlerin parasını verecektim.
- Alors, qui a eu vos tickets?
- Biletlerini kime verdin?
Vos tickets?
Biletlerin?
J'ai une valise pleine de tickets d'alimentation.
Bir valiz dolusu yiyecek karnesiyle geldim.
du moins si Graham a pensé aux tickets.
Başka bir deyişle, Graham biletleri almayı unutmadıysa.
On enlève étiquettes et tickets de pressing.
- Evet. Kıyafetlerindeki çamaşır etiketlerini de sökmeliyiz.
- Tickets de pressing?
Etiketleri mi?
Les bandits n'ont pas besoin de tickets de train.
Haydutlar bilet kullanmazlar.
Vince avait reçu des tickets VIP et il lui en restait deux.
Vince Vipkaarten'le iş yapıyordu.
Il me faut deux tickets.
İki fiş verirsen sevinirim.
Tickets.
Biletler!
Il est presque minuit, va prendre les tickets.
Neredeyse gece yarısı oldu biletleri satmalısın.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]