Translate.vc / francés → turco / Trace
Trace traducir turco
7,948 traducción paralela
C'est la première trace de lui quelque part.
Herhangi bir sistemde ilk kayıtlı belgesi orada.
Aucune trace dans tout le comté.
Şehrin hiçbir yerinde doğumuna dair bir belge yok.
Pas de trace de ce mec avant 94.
94'ten önce, adama dair hiçbir şey yok.
Il n'y a pas de trace du signalement de la disparition.
Kayıp ihbarına dair hiçbir kayıt yok.
Aucune trace sur lui, alors nous l'avons amené ici.
Üstünde hiçbir yara izi yoktu, o yüzden buraya taşıdık.
Il n'y aucune trace sur lui excepté...
Üstünde hiçbir yara izi yok. Şey dışında...
Nous appelons ce tueur : "le Tueur sans trace".
Ona "İz Bırakmayan Katil" diyoruz.
Elijah trace la voiture de Nelson depuis que nous ne pouvons pas localiser son téléphone.
Telefonunu bulamiyoruz, Elijah Nelson'in Tesla'sini bulmaya calisiyor. Telefonunu bulamiyoruz, Elijah Nelson'in Tesla'sini bulmaya calisiyor.
J'ai laissé un message, mais il n'y a en plus aucune trace du fiancé de Chloé à Ramstein.
Mesaj bıraktım ama Chloe'nin nişanlısının Ramstein'da olduğuna dair kanıt yok.
- Et le sang du blessé? Suivons cette trace. - On peut pas non plus.
- Kan izlerini takip edebildik mi?
On a perdu la trace des trois.
Üçünün de izini kaybettik.
Johnny a essayé de la retrouver, il a perdu sa trace à Madidus City, donc... ca c'est bien.
Johnny izini sürmeyi denedi ama izler Madidus City'de sona eriyor. Ne güzel işte.
Alors, pourquoi il n'y a pas de trace de ça sur son portable?
O zaman neden telefonunda orada olduğu gösteren bir bilgi yok?
- Aucune trace.
Onu arıyorlar.
La NSA trace les transferts de banques légitimes à des œuvres de charités dans le Middle East.
NSA banka hesaplarını Orta Doğu'daki yasal hayır kuruluşlarına kadar izledi.
Une fusillade au club, du sang partout, aucune trace de Fish.
Kulüpte bir sürü kurşun var, her yerde kan var, ama Fish'ten haber yok.
Pas d'indice, pas de trace.
Sıfır ipucu.
C'est évident qu'il trace notre enquête.
Soruşturmamızı takip ettiği aşikâr.
Et c'est ici que nous perdons sa trace.
- Sonra da işine başlıyor.
Il ne laisse pas de trace ou d'indice.
Hiçbir iz bırakmıyor.
- Il n'y a aucune trace du Dr. List.
- Dr. List'ten bir iz yokmuş.
Que la violence laisse une trace, comme une maladie qui empire?
Şiddet bazı şeyleri bir hastalık gibi arkasında bırakıp, her şey daha da kötüye giderse?
Il doivent avoir une trace écrite sur elle.
Kanıt niteliği taşıyan belgeler olabilir.
Il s'est assuré de ne laisser aucune trace de ce qu'il faisait.
Yaptığında hiçbir iz bırakmamaya özen gösteriyordu.
Disparue, aucune trace dans la maison où Ben l'a trouvée.
Gitmiş, Ben'in onu bulduğu binada hiçbir kaydı yok.
S'il y a la moindre trace de ça dans la presse, vous et le docteur serez derrière les barreaux pour très longtemps. Allons.
- Basında bir ima bile görürsek sen ve doktor uzunca bir süre parmaklıklar ardında kalırsınız.
ne laisse jamais de trace.
Hiç iz bırakmıyor.
"The flash, il trace son chemin dans nos vies?"
"Flash : Hayatımıza, kendisi gibi hızlı bir şekilde girdi."
Vos cellules n'ont aucune trace de la Force Véloce.
- Hücreleriniz hız gücü içermiyor.
Tu dois t'habiller, sortir par la porte de derrière, et laisser aucune trace.
Kıyafetlerini giy, arka kapıdan çık ve hiç iz bırakma.
Mais... la trace trouvée sur le cordage... c'est une autre histoire.
Hayır ama... farklı bir hikaye Eğer rope- - çekti iz.
Celui-ci trace des micros-vibrations de toutes sortes de divers objets dans un espace, et analyse les sons qu'ils ont créés.
Ve onları yaratan sesler analizleri bir alanda farklı nesnelerin Şartnamesi Bu bir her türlü dakika titreşimleri izler.
La trace des 25 macaques des Îles Pagai que j'ai pisté de Sumatra à Guam puis à Panama s'arrête ici.
25 Pagai Adası Makak Maymunu'nun izini Sumatra'dan Guam'a, oradan da Panama'ya kadar takip ettim. - İzler buraya kadar geliyor.
Ils ne trouvent toujours pas de trace d'activité sur le Dark Web.
Karanlık internete dair bir iz yok.
Aucune trace, également, de la boîte à bijoux volée.
Ayrıca, çalınan mücevher kutusundan hiç iz yok.
Non, j'ai perdu la trace de tous ces types. Après qu'ils m'aient enfermé dans Sylmar Pour une putain d'année.
Yok yani, beni bir seneliğine Sylmar'a tıkmalarından sonra hepsiyle aramız açıldı.
- Vous servez du Buffalo Trace?
- Buffalo Trace var mı?
Mais ce bébé-là envoie 2 millions de volts sans laisser de trace.
Ama bu sevimli şey 2 milyon volt veriyor hem de kullanıldığına dair hiçbir kaydı olmadan.
Et ensuite il y a été pour en effacer chaque trace.
Ve sonra gidip bütün izleri sildi.
C'est comme ça qu'il garde une trace de ses bébés démons cailloux.
Bebek şeytanlarının izini bununla bulurmuş.
Nos hommes ont tracé la voie de vol la plus susceptible d'éviter les radars.
Adamlarımız radara yakalanmadan gidilebilecek tahmini en kısa yolu çizdiler.
Il n'y a pas de trace d'impact. Aucune pierre, ni batte, ni...
Darbe noktası yok.
Musique inquiétante... - Je croyais t'avoir lancée sur la trace de baskets de luxe.
Seni pahalı antrenörleri araştırman için bıraktım sanıyordum.
Kelvin pourrait être rechercher à la trace, ce qui pourrait le rendre plus docile.
Kelvin bunu askıya almaya çalışıyor olabilir. Bu da onu daha çok uysallaştırır.
Pour ce que ça vaut, j'ai tracé la chaise sur laquelle la victime était attachée.
Ne olur ne olmaz diye kurbanın bağlı olduğu sandalyenin izini sürdüm.
Et clairement, fais preuve de discrétion durant le câblage de la dernière de celui-ci donc rien ne peut être tracé.
Son kısmını kaydederken kesinlikle temkinli ol ki, izini süremesinler.
Votre futur n'est pas tout tracé.
Senin geleceğin önceden belirlenmiş değil.
La cellule Géo a tracé des appels au Dr Railly.
Geo-Cell aramaları Dr. Railly'e kadar takip etti.
Il y a quelques semaines, j'ai commencé à recevoir des SMS anonymes menaçant de révéler ma relation avec Fatah j'ai tracé le téléphone portable du messager.
Birkaç hafta önce kimden geldiği belirsiz mesajlar almaya başladım. Fatah'la ilişkimi açıklamakla tehdit etti. Mesajcının telefonunu takip ettim.
Inspecteur, nous avons tracé le téléphone...
Dedektif, telefonun izini bulduk.
J'ai tracé une trajectoire, ça traverse cette rivière.
Tahmini bir yön çıkardım. Bu nehirden geçiyor.