Translate.vc / francés → turco / Vis
Vis traducir turco
11,030 traducción paralela
Tu vis seul comme un fou, loin du monde.
dünyadan kaçtın, deli bir adam gibi, kabuğuna çekildin.
Bien qu'Alison était déjà derrière les barreaux, ses amies étaient toutes sur les nerfs vis à vis de tout ceux qui posaient des questions, ou ceux qui touchaient les affaires de Mona.
Alison'ın tutuklu olmasına rağmen arkadaşları birinin hakkında her hangi bir şey sorulduğunda bile endişeleniyorlardı ya da Mona'nın konusu geçtiğinde.
Je vis seule dans un quartier en proie aux cambriolages.
Yanlız yaşıyorum ve mahallemde hırsızlıklar oluyor.
Il devrait y avoir des vis ou une plaque en métal, ou une marque là où les os se sont ressoudés.
Vida, platin gibi şeylere bakmalıyız. Ya da kemik aralarındaki bağlantılara.
Je vis la nuit.
Ben gece kuşuyumdur.
Maintenant je vis dans une maison remplie de personnes nues et tous mes amis sont aussi les siens, et j'ai seulement le travail et je ne veux pas rentrer à la maison.
Şimdi çıplaklarla dolu bir evde yaşıyorum ve bütün arkadaşlarım onun arkadaşları. Tek istediğim şey çalışmak.
Tu vis parce qu'ils n'ont pas eu cette chance.
Onlar bunu başaramadığı için yaşıyorsun sonuçta.
Car je vis avec toi.
Çünkü seninle yaşıyorum.
Je suis juste ennuyée parce que je vis une situation très émotionnelle en ce moment, et tu es juste assis là, à te moquer de moi.
Sadece ben burada aşırı duygusal bir durum yaşarken senin oturup dalga geçmenden rahatsızım.
J'espère que tu vis ta vie sans regret.
Umarım hayatını hiçbir pişmanlık duymadan yaşarsın.
Je vis pour explorer des territoires inconnus.
Ben keşfedilmemiş bir bölgede yaşadım.
Il frappe là où tu vis.
Yaşadığın yerde vuruyor sana.
Vis assez longtemps et tu développes un goût pour ça parmi d'autre chose.
Yeterince uzun yasadigin zaman sanattan anliyorsun. Buna diger seyler de dahil.
Vis, Abiba, vis!
Yaşa Abiba, yaşa!
Ça ne peut pas être pire que ce que je vis maintenant.
Şu ankinden daha kötü olamaz.
Jon, je sais que je vis peut-être de prière ( "Living on a prayer" ) mais je promets de vendre votre loft morte ou vive ( "Dead or alive" )
Bir umut için yaşadığımı biliyorum Jon ama söz veriyorum sana evini satacağım.
Je vis ma vie comme un Justin, et ma famille aussi.
Hayatımı Justin'in yaşam tarzı gibi yaşayacağım. Ki ailem de yaşayacak.
Où vis-tu? Oh!
Nerede kalıyorsun?
J'ai trouvé des vis canulées dans la grosse tubérosité de l'humérus gauche.
Pazı kemiğinin sol tüberozitesine takılı vidalar buldum.
Oui, c'est dommage que les vis n'aient pas de numéro de série.
O vidaların seri numarası olmaması çok kötü.
Je vis ici.
Evine git. - Ben burada yaşıyorum.
Je vis dans un appartement plus petit que mon ancienne salle de bain.
İş dönüşü eski banyomdan küçük bir eve geliyorum.
Je vis ici, ce qui veux dire que c'est moi qui toujours vais me taper cette merde que l'on doit gérer maintenant pendant que toi, tu es as la maison à faire des glâces
Benim evim burası. Yani her zaman halledilmesi gereken işleri halledeceğim. Tabii sen evde meyveli buz yapıp...
Je vis avec cette blessure depuis.
O günden beri bu sakatlığımla mücadele ediyorum.
Parce que je vis pratiquement là, donc si tu y avais déjà été, je te connaîtrais.
Gerçekten mi? Aslına bakarsan orada yaşıyorum. Yani oraya gitseydin seni tanıyor olurdum.
Depuis quand vis tu à Caldwell?
Ne zamandır Caldwell'de yaşıyorsun?
Je vis ici depuis cinq ans, et vous n'avez jamais reçu de parent.
Beş yıldır burada yaşıyorum ve asla ailenden biri gelmedi, bir kere bile.
euh, ça et le fait que je vis aussi un peu ici.
Oradaki ve ben burada yaşıyorum sayılır.
Tu vis ici tout seul?
Burada yalnız mı yaşıyorsun
Maintenant que Camille est revenue, je... je vis dans l'ombre de sa mort.
Camille geri döndü ve... Ölümünün gölgesinde yaşadım.
Je vis dans une maison.
Evimde yaşıyorum.
Je ne vis pas à Gotham depuis longtemps, mais j'aime déjà cette ville comme si j'y étais né.
Gotham'da uzun süredir yaşamıyorum. Ama yerlisiymiş gibi seviyorum burayı şimdiden.
Quand tu rêves, tu n'as aucune idée d'à qui sont les souvenirs que tu vis?
Yani rüya gördüğünde o anıların kimin olduğu hakkında en ufak bir fikrin yok değil mi?
Je ne t'ai jamais insulté de toute ma vie, surtout vis-à-vis de ton apparence.
Hayatım boyunca asla yüz yüze seni aşağılamadım.
Regarde derrière. Les vis n'y sont plus.
- Arka tarafa bak.
Je sais dans quel monde tu vis.
Ne tür bir dünyada yaşadığını biliyorum.
Tu vis dans un couvent ou quoi?
Uyuşturucu mu kullanıyorsun? Are you on bath salts?
Le premier est le premier maître Lansing Donahue. 45 ans, vis à Sea Isle City, New Jersey.
İlki, Kıdemli Amir Lansing Donahue 45 yaşında, Sea Isle City, New Jersey'de yaşıyor.
- Tu y vis.
- Orada yaşıyorsun.
Vise la vis centrale.
Ağaç vidasına nişanla.
Je vis dans ce monde, votre monde, et j'y vivrai probablement le restant de mes jours.
Bu dünyada yaşıyorum, senin dünyanda. Ve muhtemelen buna ömrümün kalanında da devam edeceğim.
Je vis en face et je sais que cette maison est inoccupée.
Yolun tam karşısında oturuyorum ve bu evin uzun zamandır boş olduğunu biliyordum.
Je vis la vie d'un homme en fait.
Erkek gibi yaşıyorum desem yeridir.
- Qu'est-ce que tu fais là? - Je vis ici.
- Burada yaşıyorum.
Alors pourquoi m'a-t-il envoyé ici pour te dire de faire tout ce que tu peux pour pouvoir tenir ta parole vis à vis d'Evan Smith?
O zaman neden beni buraya Evan Smith'i becermek için her şeyi yapmanı söylemeye yolladı.
Je vis entre ici et l'Uruguay, on a des boutiques là-bas.
Zamanımı Buenos Aires ile Uruguay arasında paylaştırıyorum. Oraya da birkaç şube açtık.
Donc, si maman loue son appartement, et vit dans ma chambre, où je vis moi?
Annem evini kiraya verdiyse ve şimdi benim odamda kalıyorsa ben nerede kalacağım?
- Je vis ici.
- Burası benim evim.
Tu vis mieux que bien d'autres servantes
Doğru zamanda iş için olmadığı müddetçe evden ayrılmıyorsun.
Je vis ma vie selon les nombres.
Hayatımı numaralarla yaşıyorum.
Tu vis avec mon frère?
- Abimle mi kalıyorsun?