Translate.vc / francés → turco / Vôté
Vôté traducir turco
5,867 traducción paralela
Je vote pour lui.
O adama yatırıyorum paramı.
Vous nous ferez perdre le droit de vote!
Seçme hakkını kaybettireceksiniz!
Tout l'Afghanistan regarde et vote.
Afganistan'daki herkes bunu izliyor ve şarkıcıları oyluyor.
Le vote a commencé. Seulement trois participants passeront à l'étape suivante, la semaine prochaine.
Oylama başladı ve yarın yayınlanacak final etabına yalnızca 3 yarışmacı katılacak.
- Et pourquoi pas? Tout ce que ça dit, c'est que le Congrès n'a aucunement le droit de mener enquête sur notre vote ou notre façon de prier, de penser, de parler ou encore de faire des films.
Orada yalnızca nasıl oy vereceğimizi, nerede dua edeceğimizi ne düşünüp ne söyleyeceğimizi, ya da nasıl film yapacağımızı meclisin araştırmaya hakkının olmadığı yazıyor.
En plus, je suis membre d'un comité pour le droit de vote des Noirs.
Zencilere oy hakkı için bağış komitesinin üyesiyim de.
La seule raison pour laquelle la sentence n'a pas encore été appliquée est parce que j'ai retardé le vote dans l'espoir que vous m'aidiez à trouver un moyen d'obtenir cet or, ou dans la mesure du possible, de dégager de cette plage.
İnfaz edilmeyişinin yegane nedeni, o altını almamızı ve bu sahilden kurtulmamızı sağlayacak bir planın vardır diye oylamayı erteletmemdi.
Ils ont voté une loi bannissant tout robot.
Bu yüzden yapay zekayı yasaklayan bir yasayı meclisten geçirdiler.
Et si on ne fait rien, nos enfants vont devenir encore plus perdre leur droit de vote et plus être perdus que nous.
Ve bunun için bir şeyler yapmazsak, çocuklarımız bizden daha fazla haklarından mahrum olacaklar. Ve bizden daha kayıp olacaklar.
Votre père dit qu'il ne laissera jamais votre proposition être soumise au vote. Je crois vraiment qu'il le pense.
Baban tasarının oylanmasına asla izin vermeyeceğini söylerken gerçekten de doğruyu söylüyormuş.
Si je comprends bien, les enjeux du prochain vote sont importants.
Doğru anladıysam bu oylama mevzusu hayati öneme sahip.
Il y a un vote en particulier avec lequel j'ai quelques problèmes.
Oy verenlerden birisiyle ciddi sorun yaşıyorum.
De quel vote parlez-vous?
Kimin oyuymuş o?
Alors que se passera-t il si nous gagnons le vote et que l'or ne soit pas livré en temps opportun?
Ya oyları garantiye aldığımız halde altını zamanında alamazsak?
Je n'ai même pas voté pour elle.
Kadına oy bile vermedim be.
Pas de "Vote Majesté" ce soir.
Bu gecelik Majesteleri demek yok.
Les gens oublient, mais 47 millions d'Américains ont voté pour lui.
İnsanlar unuttu fakat 47 milyon Amerikalı Nixon'a oy vermişti.
C'était serré? Le vote.
Ucu ucuna mıydı oylama?
Le vote t'est défavorable.
Oylama sana karşı.
Typique! Elle prétend être une rockeuse branchée, plus cool que les autres mamans à l'école, alors qu'elle a voté pour Bush deux fois.
Herkese meydan okuyan rockçı gibi giyiniyor kendisini okul aile birliğindeki annelerden üstün görüyor ama ne yazık ki, kendisi iki kere George W. Bush'a oy verdi.
Un homme vote pour la même raison qu'il fait quoi que ce soit dans sa vie.
Şu anda atacakları oy, diğer attıkları oylardan pek de farklı değil.
Eh bien, pourquoi n'y a-t-il pas eu de vote?
Niye bunun için oylama olmadı?
On vote pour que cet enfoiré de capitaine retourne à son poste et il est déjà en train de contourner les putain de règles.
Koyduğumun kaptanını köşke çıkarır çıkarmaz kuralların arkasından dolanmaya başladı gene.
Je vote oui.
- Ben de evet diyorum.
Le Barreau a tenu un vote.
Baro oylamaya sundu.
À l'issue d'un vote serré, la Cour suprême a confirmé le verdict de culpabilité de l'espion russe Rudolf Ivanovich Abel à cinq votes contre quatre.
Temyiz Mahkemesi, bugün yapılan kapalı oylamada beşe karşı dört oyla Rus casusu Rudolf Ivanovich Abel'ın tutukluluğunun devamına karar verdi.
J'ai ceux du vote par correspondance.
Hallet o işi. Mektup-Oyları ve erken oylama anketleri geldi.
Monica vote pour le siège.
Monica için Raviga meclisinde bir koltuk.
N'oubliez pas, Russ n'a que deux sièges, donc si on vote tous ensemble, on a la majorité.
Unutmayın, Russ'ın kurulda sadece iki koltuğu var yani beraberce oy verdiğimiz sürece hep galip ayrılabiliriz.
Bien, voté à l'unanimité.
Harika, oybirliği ile karar verilmiştir.
L'affaire Singleton, quand Jack et moi avons tenté de modifier le vote sur votre navire, voir Flint être dépossédé, c'était dans le but d'infiltrer des hommes dans votre équipage.
Singleton olayında Jack ve ben geminizdeki oyları değiştirmeye çalıştık. Flint'in devrildiğini görmek ve tayfadaki anahtar adamları ikna etmek niyetindeydim.
Je vote pour.
Evet, katılıyorum.
Ils ont voté?
- Oyladılar mı?
Je vote pour qu'elle les fasse toutes.
Hepsini yapabileceğine oy veririm.
Mais il ne se passe rien. Et puis j'ai trouvé vote site web,
Sonra senin internet siteni buldum...
Soumettons ceci à un vote.
Oylamaya geçelim.
Mme Quiroga m'a dit que les habitants du quartier avaient voté.
Bayan Quiroga mahalledeki komşuların oylama yaptığını söyledi.
Quelques heures après le vote, un hélicoptère militaire était envoyé dans un lieu non loin de Medellín, où Pablo attendait.
Oylamadan saatler sonra askeri bir helikopter Pablo'nun beklediği, Medellín'in hemen dışında kalan koordinatlara gönderilmişti.
- Il vote probablement plus que vous.
- Muhtemelen senden fazla oy kullanmıştır.
Et il ne vote pas!
Ve oy vermiyor!
J'ai voté contre l'idée qu'il reste.
Dinle, bil diye söylüyorum, onun kalması aleyhinde oy kullandım.
Parce qu'on a une économie qui décline. Un taux de natalité qui chute. On ne vote pas.
- Çünkü ekonomimiz ölmek üzere doğum oranında düşme var, hem oy kapasitemiz de yok.
Malheureusement, le vote décisif vient de mon vieux pote du conseil et équivalent humain d'une poubelle, Jeremy Jamm.
Maalesef kararı belirleyecek oy kanlı canlı doğalgaz yatağı Jeremy Jamm'in oyu.
Avant que tu n'ailles plus loin, je dois demander à ma copine ce qu'elle veut que je vote.
Dur bakalım bebişim. Muhabbet koyulaşmadan önce sevgilime hangisine oy vereceğimi sormam lazım.
Demain je vote pour Gryzzl.
Yarın Gryzzl lehine oy veriyorum.
J'ai fait un parfait exposé et sécurisé le vote de demain.
Kusursuz bir sunumla oyumuzu garantiledim.
Non, tu as tout fait derrière mon dos et tu m'as volé le vote.
Hayır, arkamdan iş çevirip oyumu benden çaldın.
Le vote est demain.
Oylama yarın.
Ce n'est pas pour le vote.
Oyla da ilgili değil.
Sans Jamm, le vote est à 2-2.
Jamm olmayınca oylar eşit oluyor.
J'ai trouvé que c'était très bien de ne pas avoir craqué quand Tammy t'a promis le vote.
Tammy'nin oy sözüne yüz vermemekle büyüklük ettin.