English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / francés → turco / Âcre

Âcre traducir turco

45 traducción paralela
La fumée d'un Romain est aussi noire... et son odeur aussi âcre.
Yakılan Romalı ölülerin dumanı da aynı derecede siyah ve kokusu da daha az değil.
- il y a une sorte d'odeur âcre?
- sert bir koku geliyor?
Une odeur âcre, comme celle du caoutchouc brûlé.
Tensel koku. Lastik yanığı gibi.
"Bruyants sont les enfants, lourde est la cloche, âcre est le parfum, mais vous ne faites que sentir."
"Çocuklar gürültülüdür, zil sesi yüksek... keskin olan parfümdür, ama kokan ise sen."
"Bruyants sont les enfants, lourde est la cloche, âcre est le parfum mais vous ne faites que sentir."
Hımm? "Çocuklar gürültülüdür, zil sesi yüksek... keskin olan parfümdür, ama kokan ise sen." Vay!
Répétez après moi... un âcre est l'espace d'un rectangle... dont la longueur est de 201 m 17... et dont la largeur est de 20 m 10.
Söylediklerimi tekrarlayın : Bir "acre", 4047 metre karelik dikdörtgen bir alan olup uzunluğu 201,20 metre genişliği de 20,12 metredir.
Un âcre est la superficie d'un rectangle... dont la longueur est de 201 m 17... et dont la largeur est de 20 m 10.
Bir "acre" 4047 m2 lik, dikdörtgen bir alan olup uzunluğu 201,20 metre genişliği de 20,12 metredir.
Distance et cet âcre goût de fer sur la langue.
Mesafe ve dilin üstündeki demirin keskin tadı.
Ce que mon intemporel regard d'en haut m'a appris, le transmuer pour soutenir un coup d'oeil abrupt, un cri bref, une odeur âcre.
Zamansızlıktan aşağıya bakışımdan bildiklerim. Ani bir görüntüye dayanmaya, ani bir çığIığı bastırmaya, ani bir kokuya dönüşüyor.
Leur parfum est le résultat d'une mutation causée par l'atmosphère âcre de Telemarius IV.
Kokuları Telemarius IV'ün keskin atmosferine verdikleri... evrimsel bir yanıt.
Un jour entier. Mais vous savez que ça devient âcre, Vous ne sentez pas?
Ama o kadar zamanda peynir bozulur, kokuyu almıyor musun?
Les huissiers suédois ont une odeur plus âcre.
İsveçli görevlilerin kokusu daha keskindir.
C'est une odeur âcre.
Nahoş bir kokudur.
Une odeur de sueur mélangée à autre chose, à la fois sucré et âcre.
Terin başka bir şeyle karışımı gibi. - Tatlı ama keskin bir koku.
- La fumée est super âcre.
- Duman çok keskin.
- Très âcre.
- Oldukça keskin.
Nous étions là - le personnel - à regarder le feu et l'odeur se répandait partout, âcre... et aigre.
Biz çalışanlar da alevleri seyrediyorduk. Keskin bir koku vardı etrafımızda.
Je trouve la peau plutôt âcre.
Kabuğunu tarta benzetiyorum.
Quelle odeur âcre! C'est un ancien homme important?
Lanet, çok iğrenç.
L'odeur âcre des lotions et les embruns des vaporisateurs.
Havada hep keskin bir losyon kokusu olurdu.
Âcre, mais satisfaisant.
Sert ama tatmin edici.
Des glandes, sur leurs avant-bras, imprègnent le tronc d'une odeur âcre qui leur sert à marquer leur territoire.
Bileklerindeki salgı bezleri sıyırdığı ağaç kabuğunu iyice ıslatır ve bu keskin kokulu sıvı onun bölgesini belirler.
Âcre.
Sert.
Petits lutins, qui au clair de lune, tracez des anneaux d'âcre verdure, où jamais brebis ne broute.
Siz ey yarı kuklalar, çayıra çember çizip içindeki otu koyunların bile yiyemeyeceği kadar ekşiten cinler!
"Une épingle tombe comme une odeur âcre."
"Bir pin keskin koku olarak düşer."
Par exemple, il y a une semaine, j'aurais été mal à l'aise de dire... combien je trouve votre parfum âcre.
Örneğin, bir hafta önce, size parfümünüzün ne kadar kötü koktuğunu söyleyeceğimi düşünsem, çok kötü olurdum.
Horrible et âcre.
İğrenç, kekremsi bir koku.
Toute odeur âcre ou répugnante met Rose en état de choc nasal.
Herhangi bir keskin koku Rose'yi burun şokuna sokuyor.
Est-ce une odeur âcre ou douce?
Acı mı tatlı mı kokuyor?
Il est un peu âcre. Tout, euh...
Biraz sert de.
Ne fais pas attention à l'odeur âcre.
Tamam, kokuyu kafana takma. Biraz keskin.
Ça a une sorte de goût âcre de raisin.
Üzümsü, çamaşır suyumsu bir aroması var.
Toi, d'autre part, tu sens... âcre.
Öte yandan sana bakarsak leş gibi kokuyorsun.
et ont passé la dernière heure dans une salle des machines calciné avec de la fumée âcre et le diesel.
Dev dalgalar eşliğinde iniş rampasına indim ve son bir saatimi yanıp kül olmuş iğrenç dizel yakıt kokan makine odasında geçirdim.
Le goût est juste... c'est âcre, et c'est magnifique.
Keskin bir tadı var, inanılmaz bir şey.
Je rejetterais un coup d'oeil plus tard dans la vie et raconterai tout sur mon blog avec une âcre mélancolie.
Daha sonra bu günleri bir daha düşünerek acı tatlı bir melankoli içinde bu konuda blog yazacağım.
Je sais, c'est âcre.
Biliyorum, çok keskin kokuyor...
Mm... il reste 3 semaines à vivre à ton chat et cette fondue sent comme un chaud liquide âcre.
İki şey ; bu kedinin üç haftası filan kalmış, ve bu fondü... -... keskin kusmuk gibi kokuyor.
C'est une odeur très âcre.
Çok keskin bir kokusu var.
Récemment abandonné mais encore âcre et chaude.
Yakın zamanda terk edilmişti, hâlâ kokusu vardı ve sıcaktı.
Il était âcre.
Çok güçlüydü.
haa, C'est âcre.
- Ne keskin kokulu! Yoksa bu...
Ooh, ça sent comme un... Comme un âcre, vinaîgreux, glandulaire, musquée une sorte de, oui, un pot de chambre.
Kokusu kekre bir sirkemsi... bezelimsi... lazımlık gibi sanki.
Non, j'apprécie seulement l'âcre arôme des chips que tu manges.
Hayır, yediğin cipslerin keskin aromasının tadını çıkarıyordum sadece.
aussi âcre que de la levure avariée et aussi dévorant qu'un feu dans une tente de toile.
Aşkın pekmez kadar yapışkan ekşi maya kadar nahoş bambu, brandadan çadırda büyük bir yangın kadar ağır olduğunu geç anlayan.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]