Translate.vc / francés → turco / Éllés
Éllés traducir turco
70,860 traducción paralela
Ce serait elles, les démones?
Bu ikisi olabilir mi?
Elles sont laides.
Bütün o kadınlar çirkin görünümlü oburlar.
Et elles mangeraient une vache entière.
birtanesi kahvaltı için bütün inek yiyebilir.
Voyez comme elles vous aiment.
Bakın sizi nasıl seviyorlar?
C'est ce qu'elles font.
Böyle yaparlar evlat.
Mais on sait bien qu'elles ne prêtent pas.
Ama haberlerden biliyoruz ki, borç vermiyorlar.
Elles m'ont fait une surprise.
Sürpriz bir ziyaret için geldiler.
Elles viennent de partir.
Onları yeni kaçırdın.
Elles sont simples.
Basit sorular.
Il dit que les jolies filles ne devraient ouvrir la bouche que quand elles voient une bite.
Güzel kızların ağızlarını sadece bir çük gördüklerinde - açmaları gerektiğini söyledi.
Mes sœurs ont chacune leur heure, elles aussi.
Kız kardeşlerimin vakitleri geçti.
Elles sont là.
Ah, geldiler. - Hazır mısın?
- Où elles sont?
- Bebek bezleri ne tarafta?
Évitons qu'elles aient des ennuis.
Başlarını belaya sokmadıklarından emin olmalıyız.
Elles vont bien.
Güvendeler.
Ces personnes n'ont-elles pas honte?
Bu insanlarda utanç duygusu yok mu?
Andrew Keane ne pensait qu'à sa carrière et qu'à ses décorations en se foutant bien de ce qu'elles coûtaient.
Andrew Keane sadece kariyerini, göğsüne kaç madalya takacağını umursuyordu çünkü. Onları almak için yapması gerekenler umurunda bile değildi.
Andrew Keane ne pensait qu'à sa carrière et qu'à ses décorations en se foutant bien de ce qu'elles coûtaient.
Andrew Keane sadece kariyerini, göğsüne kaç madalya takacağını umursuyordu çünkü. O madalya almak için yapması gerekenleri hiç takmıyordu.
Seigneur, les idées siéent-elles?
Lordum fikirler münasip midir?
Elles vivent dans le Kentucky.
Kentucky'de yaşıyorlar.
Il les regarda et leva la main, mais elles ne répondirent pas.
" Onlara baktı ve elini kaldırdı, ama ona el sallayarak karşıIık vermediler.
Les femmes avec moi, elles n'ont rien à voir.
Gördüğün diğer bayanların bununla hiçbir alakası yok.
On est des proies faciles pour elles.
Herhalde hastalarının kolay lokma olduğunu düşünüyorlar.
Si je leur demandais quoi faire, elles me l'écriraient.
Onlara ne yapacağımı sorsaydım, en azından bir şeyler yazıp verirlerdi.
C'est elles?
- Onlar mı?
Oui, c'est elles.
Evet, bunlar onlar.
Je sais pas, elles devraient être en blouse.
Önlük falan giymeleri gerekmez miydi?
Et tu supposes qu'elles vont nous conduire à cette machine dont elles t'ont parlé.
Şimdi de bizi sana bahsettikleri şu cihaza götüreceklerini varsayıyoruz?
- Elles s'en vont.
- Gidiyorlar.
- Elles s'en vont!
- Gidiyorlar!
- Elles vont nous voir.
- Seni görecekler! - Sakin ol.
Elles n'étaient ni à la maison ni à leurs pieds.
Evde değildi, çocuklarda değildi.
Tes chaussures, où sont-elles?
Ayakkabıların. Giymiyorsun. Neredeler?
Elles devaient se moquer, mais elles m'avaient dit de le chercher, alors je l'ai fait.
Benimle dalga geçtiklerinden emindim... ama oraya gittiğimde bana onu aramamı söylemişlerdi, ben de öyle yaptım.
Multiplié par 15, et sans doute coordonnées pour qu'elles aient lien en même temps.
15 ile çarpıldığında, ve eşzamanlı bir şekilde düzenlendiğini varsayarsak...
Equipes d'assaut, mettez-vous en position. Elles sont en position.
Saldırı timleri yerini aldı.
Il y en a 14 autres et elles doivent attaquer ensemble. Mais sans le disque...
On dört hücre daha var hepsi aynı anda saldırmalı.
Les choses ont eu lieu comme elles étaient censées être.
Olması gerekiyordu ve oldu.
Il y avait 14 cellules de plus, et elles doivent attaquer en même temps.
Bunlardan 14 daha var ve hepsinin de aynı anda saldırması şart.
Qu'on peut être amené à faire en le cachant aux personnes que l'on aime, car car on ne veut pas qu'elles voient cette partie de nous.
Bunu da sevdiğin insanlardan uzak tutman gerekir çünkü çünkü insanların o parçanı görmelerini istemezsin.
Elles vont être arrêtées.
Toplanıyorlar.
Les autres filles le savaient et un jour, elles se sont moquées d'elle.
Ve diğer kızlar bunu biliyordu, ve onunla dalga geçip - utandırıyorlardı.
Elles sont mortes ensemble.
Neredeyse, Nasıralılarladır. Beraber öldüler.
- Elles ont été tuées par un missile.
Bu...
Est-ce qu'elles se trouvaient juste au mauvais endroit au mauvais moment?
Onlar sadece... Yanlış zamanda yanlış yerdeler miydi? Evet, öyle olmalı.
- Mais elles n'étaient pas les seules.
Sana doğru yer neresi diye sordum?
- J'ai les idées très claires. - Pitié, pitié, pitié. - Je pense à la façon dont elles sont mortes.
Benden nasıl alındıklarını düşünüyordum.
Elles me manquent tellement.
Onları çok özlüyorum.
- Elles sont encore en vie?
- Hâlâ hayatta mı? - Evet onlar.
Elles adoraient la musique de mon père.
Babamın müziğine bayılırlardı.
Les mouettes, c'est comme si elles parlaient islandais.
Martılar bile İzlandaca konuşuyor.