Translate.vc / portugués → turco / Adam
Adam traducir turco
250,443 traducción paralela
- Mas que figura.
Ne biçim adam.
Prendemos um homem chamado Tokay, que diz que foi pago para assustar o Jamal para fazê-lo pagar a tempo.
Jamal'i vaktinde ödeme yapmak için korkutan Tokay adında bir adamı tutukladık.
Davey, ele é louco.
Adam delirmiş Davey.
Há outro homem.
Başka bir adam var.
- Quem era esse outro homem?
- Kimdi o diğer adam?
Ao contrario do homem que os contratou, não tinham um plano.
Onları işe alan adam gibi plan sahibi değiller.
O suspeito enfiou uma t-shirt na garganta do Robbie.
Adam Robbie'nin boğazına tişört tıkamış.
Olá, pequenino.
Selam, küçük adam.
Aqui não sou esse homem.
Bak, burada o adam değilim.
Passaste a vida a ser um pirata ladrão e da única vez que preciso que o sejas, ficas todo nervoso.
Tüm hayatını hırsızlık yapan bir korsan olarak geçirmişsin... ve senden bir kez o adam olmanı istediğimde... bundan çekiniyorsun.
Talvez esteja a tentar não ser mais esse homem.
Belki de artık o adam olmamak için uğraşıyorumdur.
És o miserável pobre coitado que vendeu o sangue do seu sangue.
Kendi kanından canından olanı satan sefil, zavallı adam sensin.
Guardas, a recompensa por encontrar o príncipe é vossa, se matarem este homem. Não!
Muhafızlar, bu adamı öldürürseniz... ödül parası sizin olur.
Podes matar este homem se achas que isso te fará mais forte.
Daha güçlü hissedeceğini düşünüyorsan... bu adamı öldürebilirsin.
Dois homens pequenos rodeados de ouro do rei.
Benzi solmuş, küçük bir adam. Yanında kralın altınları var.
Posso ser o tipo prestes a reformar-se?
Ben de emekliliğine bir gün kalan adamı oynasam?
Ele é tão carismático.
O çok karizmatik bir adam.
Afinal não se é bom tipo só porque se inventou uma campanha publicitária gira de nozes.
Ceviz için iyi bir reklam kampanyası buldun diye iyi bir adam olmuyorsun.
Digo, a carteira e o BI do tipo nem foram tocados.
Adamın cüzdanına ve kimliği yerli yerinde duruyor.
Eu... Isso tem classe, meu. Mesmo classe.
- Baya klasikmiş adamım.
Eu concordei em sentar-me com um mediador de divórcios, e o tipo foi bastante contra mim.
Boşanma arabulucusu ile görüşmeyi kabul ettim ama adam bana karşı önyargılıydı.
Acho que ele e o Ash fizeram algum acordo lateral.
Sanırım Ash ve o adam benden gizli bir anlaşma yapmışlar.
Como eu disse, o tipo é um canalha.
Dediğim gibi adam bir dolandırıcı.
Aquela do tipo morto. Vês?
Ölü adamın olduğu diğer resim.
O Cabelo de Manequim está na multidão atrás da fita amarela.
Manken saçlı adam sarı bandın arkasında.
Bom, porque ele é advogado.
Çünkü adam bir avukat.
Bem... O tipo é totalmente maluco.
- E yani, adam komple dağılmış durumda.
Você é o principal assessor de um homem que paga o seu salário com as vidas de mulheres e crianças.
Sana maaşını, kadın ve çocukların hayatıyla ödeyen bir adamın sağ kolusun.
Exceto o especialista em munições que fez a bomba, o mecânico que a instalou.
- Başka bilen yoktu. Onu yapan bomba uzmanı hariç. Ve onu yerleştiren adam hariç.
Ele está de uniforme. Ótimo.
Adam üniforma giyiyor, harika.
Um dia, um homem apareceu sozinho, desarmado, começou a falar comigo sobre o meu.
Bir gün, yalnız ve silahsız bir adam çıkıp geldi. Benimle maden hakkında konuşmaya başladı.
O homem e sua esposa que desapareceram ao largo da costa de Nápoles, no veleiro, ele era o CEO de uma empresa de tecnologia do Vale do Silício.
Napoli açıklarında, yelkenlilerinden kaybolan adam ve karısı, Adam, Silikon Vadisindeki bir teknoloji firmasının CEO'suymuş.
O parceiro, o cara com quem ele estava a falar?
Ya ortağı, konuştuğu adam?
Olha, se vamos pegar a pessoa que fez isso, vamos precisar da ajuda de Maggie.
Bunları yapan adamı yakalayacaksak Maggie'nin yardımı lazım.
Eu não entendo aquele teimoso, homem teimoso.
Gerçekten anlamıyorum. Çok inatçı bir adam.
Há um idoso na parte de trás do avião.
Biri uçağın arkasındaki yaşlı adam.
Ele está a sufocar por dentro.
Adam içten boğuluyor.
É importante para este homem.
Bu adam için fark eder.
- Parem esse homem.
- Kes şunu adamım!
Olha o choramingão da esquadra da polícia.
Bu karakoldaki mızmız adam.
O soldado agradece.
Asker adam teşekkür ediyor.
O Job era um homem devoto. Tão devoto... que o Satanás desafiou Deus.
Job kendini adamış biriydi... o kadar ki, şeytan Tanrı'ya meydan okudu.
Acho que o meu irmão não sabe o que é ser um homem.
Kardeşimin bir adamın ne olduğunu bilmediğini sanmıyorum.
- Desculpe, meu.
- Üzgünüm, adamım.
Aquele rapaz estranho com uma faca no bosque, lembras-te?
Ormandaki bıçaklı adam. Hatırladın mı?
O paciente no quarto 132, com... com a barra de aço no estômago.
132'de karnında demir olan adam. Onun kim olduğunu bilmiyordum.
Larga-me, meu.
- Hey! - Benden uzak dur, adamım.
- Estou esfomeado.
Çok acıktım, adamım.
Vamos.
Hadi ama, öldürmeye çalıştığın adamın...
Talvez este gajo nos dê boleia.
Belki bu adam bize yardım eder.
- Lembras-te daquele rapaz?
O adamı hatırladın mı?