English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / portugués → turco / Bak

Bak traducir turco

285,928 traducción paralela
Mas por vezes olhas para mim de uma forma tão estranha.
Bazen bana çok tuhaf bakıyorsun.
- Foi o Kellerman do olhar distante.
Yemin ederim! Hayır. Dalgın bakışlarıyla Kellerman dolandırdı.
Muito bem, ouve, a "mulher louca" mudou de ideias.
Pekâlâ bak, çılgın karı fikrini değiştirdi.
Ouve, há uma coisa... que preciso de te dizer.
Bak, söylemem gereken bir şey var.
Robert?
Bana bak!
Olha-me este cromo!
Şu tipe bak!
Estou farta de guardar o vosso segredo.
Bak sırrınızı saklamaktan yoruldum.
É que...
Bak...
- Caloira, olha para ti!
- Liseli! Şu haline bak.
Mas não te preocupes com isto, tenho a solução para ti.
Bak bu saçmalıklar için hiç endişelenme. Tüm sorunlarının çözümü bende.
- Sei que é difícil de ouvir.
- Bak biliyorum bunu duymak zor.
Olha para isto.
Şuna bak.
Olha a roupa dela, é mesmo o Black Mirror.
Şunun giyimine bak, bu BlackMirror!
- Olha, Nick.
- Nick, bak.
Vê só.
Bak şimdi.
Pois, ouve...
Evet, bak.
Vou contar-lhe tudo.
Bak, ona her şeyi anlatacağım.
Olha, chegou a Lisa.
Bakın, Lisa geldi.
Olha, ainda não consegui falar com o Ethan.
Bak, henüz Ethan'la konuşacak vakit bulamadım.
- Olha, Lisa.
- Bak, Lisa.
- Minha nossa.
- Şuna da bakın.
Olhem só!
Vay canına, şuna bak!
Queria dizer-te que alguém no meu departamento vendeu o livro O Julgamento do Lobo e eu sabia, mas esqueci-me.
Bak, çalıştığım bölümden biri Kurt Mahkemesi diye bir kitap satmıştı ama tamamen unutmuşum.
Olha só.
Bir bak.
Pelo ponto de entrada da ferida, diria que o suspeito tem quase 1,82m
Yaranın giriş noktasına bakılırsa şüpheli yaklaşık 1.80 boyunda...
Pela cor e consistência do solo no fundo, parece o que a Mae encontrou no corpo do Malcolm.
- Evet. Alttaki toprağın rengine ve kıvamına bakılırsa Mae'nin Malcolm'un cesedinde bulduğuna benziyor.
Com base na poeira e nos rastos? Eu acho que sim.
Yoldaki toza bakılırsa evet.
Eu verificaria todas as suas bases de dados de criminosos.
Bence tüm veritabanlarına bakın.
Mas olha este padrão de queimadura.
Ama yanık izine bak.
Pelo trajecto, parece que ele está a ir em direcção a Kingston.
Gidişata bakılırsa Kingston'a gidiyormuş.
Só estava a ver as borboletas e mataste-me.
Sadece kelebeklere bakıyordum ve beni öldürdün.
Dizia : "Como estão esses marmelos?" A tinta permanente.
Keçeli kalemle "Şu büyük memelere bak" yazmıştı.
Estás na aplicação?
Uygulamaya mı bakıyorsun?
Além disso, gosto de ver os tipos.
Ayrıca bakınmak hoşuma gidiyor.
O Rei Idri já travou 14 duelos.
Bak, King idri 14 duello yapmış.
Desculpa. Nem sequer faz o meu género, obviamente.
Bu, bu çok garip, bakın, o benim tipim bile değil.
Está a ser um pouco... radical.
- Bak, o biraz ufacık... aşırı, evet,
Aquilo que tem é maior do que... do que qualquer mágico consegue fazer.
Bak, neye sahipsin, herşeyden öte- - öte--öte herhangi ne?
Sabes... Não podes viver assim.
Bak, sen bu şekilde yaşayamazsın.
Vejam só.
Bak hele.
Fazemos o seguinte.
Bak, ne diyeceğim.
Olha aquele avião.
Şu uçağa bak.
A Abby teve um dia complicado e bebeu quase um barril.
Bak, Abby zor bir gün geçirdi ve neredeyse koca fıçıyı içti.
Olha, tu criaste uma situação complicada.
Bak, karmaşık bir durum yarattın.
Olha para este sítio.
Şuraya bak.
- Ao menos lê!
- Richard, en azından bir bak.
- Ouça, Sr...
- Bakın, bay... - Frontenac.
Mas, é ela.
- Bakın, bu o.
Olha só aquilo.
Şuna bakın.
Vê isto.
Şuna bir bak.
- Veja a sua carreira.
- Kariyerine bak

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]