Translate.vc / portugués → turco / Basa
Basa traducir turco
8,992 traducción paralela
Aquele dinheiro era para tirar o cheiro das crianças, e em vez disso, compraste uma... geringonça para enfiares a tua cara gulosa.
O para çocuklarımızın kokusunu gidermek içindi sense obur yüzünü tıka basa doldurmak için bir zımbırtı almışsın!
Já vi, Ishita, já não tenho fome.
- Ishita'yı gördüm, tıka basa doluyum.
Prevejo que o traumatismo craniano. vai tornar a navegação nas memórias da Lilly mais difícil.
Keskin olmayan bir cisimle başa alınan darbenin Lilly'in anılarına ulaşmayı zorlaştırmasını düşünüyorum.
Se ela não aguenta as perguntas falsas, como vai ela aguentar o trabalho a sério?
Benim sahte sorularımla başa çıkamıyorken işin başına geçtiğinde ne yapacak?
Estava certa em despedir-te, e se não podes lidar com isso, se não aguentas que eu faça o meu trabalho, que eu tenha poder...
Kovmakta haklıydım çünkü bu işle başa çıkamadın.
Sabes quão difícil têm sido acompanhar-te toda a minha vida?
Hayatım boyunca seninle başa çıkmaya çalışmak ne kadar zordu biliyor musun?
Como terapeuta familiar, posso assegurar-te que tens todas as habilidades necessárias para o que precisas.
Aile terapisti olarak bütün başa çıkma yeteneklerine sahip olduğundan emin olabilirsin.
Duvidavas que eu ia superar tal ataque?
Böyle bir saldırıyla başa çıkacağımdan şüphen mi vardı?
Receio que já não saiba como controlá-lo.
Artık onunla nasıl başa çıkacağımı bilmiyorum.
Ele é muito velho para ser controlado.
Başa çıkmak için çok büyük.
Antes de partilharmos anúncios e vermos o resultado do estudo da dança do terceiro ano com salgueiros e árvores caídas, vamos saudar este dia com uma canção escolar.
Sunuma geçmeden önce 3'ncü sınıfların dans dersinde söğüt ağacı ve sarkan ağaçlar için, yazdığı okul şarkısıyla sizleri baş başa bırakalım.
Parte-me o coração que a Lisa não consiga lidar com as suas emoções sem uma muleta.
Lisa'nın böyle bir destek olmadan korkularıyla başa çıkamaması beni üzüyor.
Vamos tratar disto, John.
Bu durumla başa çıkacağız John.
Preciso passar algum tempo com este homem.
Bu adamla baş başa vakit geçirmek istiyorum.
Bom, vamos indo, então vocês podem ficar juntos, sozinhos.
- Tamam, gitmeyiz. O zaman siz ikiniz baş başa takılırsınız, bir başınıza.
Certo, acho que só ficamos nós três, amigos.
Tamam, üç amigo kaldık baş başa.
O que nos deixa com 8 membros não identificados do Santuário Interno do "Everyone".
Bu da bizi kim olduğunu bilmediğimiz 8 üyeyle baş başa bırakıyor.
Podemos lidar com um... gang computadorizado.
Bilgisayarlı bir çeteyle başa çıkabiliriz.
Eu não consigo.
Başa çıkamıyorum bununla.
E então ela diz : "Eu vou lutar pelo que eu quero e vou chatear-me a sério contigo", citação.
"İstediğim şey için mücadele edeceğim seninle de başa çıkacağım."
Para curar um maldição, Agnes teve que aprender a lançar outra.
Bir lanet için tedavi, Agnes bunlarla nasıl başa çıkacağını biliyordu.
Temos de chamar as coisas pelos nomes e lidarmos com isso.
Kendimize daha uygun bir isim verip bununla başa çıkmalıyız.
O Carlos, o Henrique... São novos de mais para reinarem.
Charles, Henry, başa geçmek için çok gençler.
Agora que estão sem a mãe, não sei como enfrentar?
Şimdi anneleri yanlarında değil. Nasıl başa çıkacaklar?
Pedi ao tipo da gráfica para colocar o teu nome antes.
Başa senin adını koydurdum. Bilmiyorum.
avalias todos os possíveis resultados.
Tarafını seçeceksin ve bu durumla başa çıkmayı öğreneceksin.
Querido, não achas que eles querem ficar juntos?
Ne olmuş yani? Bebeğim, sence baş başa kalmak istemezler mi?
Se a Mutiny não consegue competir com a tarifa de mercado, talvez não devesse estar na jogada.
İsyan piyasa oranıyla başa çıkamıyorsa belki de oyuna dahil olmamalı.
Ficaste com o meu dinheiro, e deixaste-me com o Mateo Perez.
Paramı aldın ve beni Mateo Perez ile baş başa bıraktın.
- Posso ver outra vez?
- Başa sarar mısın?
O Stefan e eu achámos um pouco irónico que te aches qualificada para nos dizeres como lidar com a morte de um ente querido.
Yani Stefan ve ben, birinin ölümüyle nasıl başa çıkılacağını senden duymayı biraz ironik buluyoruz.
Parece que somos só as duas.
Baş başa kaldık.
Conseguimos lidar com essas pessoas.
Öyle insanlarla başa çıkarız.
Vou à cidade para ver como estão sem a Christine.
Kasabaya gidip durumla Christine'siz nasıl başa çıktıklarına bakacağım.
Então, voltei ao início
Başa sardım.
Como te sentes, com estas mulheres a cobrirem-te de atenção e a perder a cabeça por ti?
Bununla nasıl başa çıkıyorsun? Seni ilgiye boğan senin için çılgına dönen bütün bu kadınlar sana neler hissettiriyor?
E pediram-me para lidar com esse criminoso.
Bu suçla başa çıkmak için yardım istedim.
Agora que estamos sozinhos, queria dizer uma coisa a ti...
Baş başa kaldığımıza göre sana söylemek istediğim bir şey var sana söy-me-dim istediğim.
Não sei se a 99a terá recursos para lidar com algo desta magnitude.
Bu büyüklükteki bir olayla başa çıkabilecek gerekli altyapıya 9-9'un sahip olduğunu düşünmüyorum.
Estou lisonjeado pelo seu esforço para uma conversa particular.
Baş başa görüşebilmek için bu kadar zahmete katlanmanız beni gururlandırdı.
Está a lidar com isso.
Onunla başa çıkıyor.
O Agente Gibbs foi posto no comando por conta da sua experiência anterior na Colômbia.
Ajan Gibbs Kolombiya konusunda deneyimli olduğu için başa getirildi.
Vamos esperar. Espero que ele aprecie a "hepatite".
Hepatitle başa çıkabilir umarım.
Sabes, sou... Sou perfeitamente capaz de proteger o meu filho.
Şey, oğlumu koruma konusuyla başa çıkabilecek durumdayım.
Pode dizer-me como lidou com a sua condição?
Hastalığınızla nasıl başa çıktığınızı söyler misiniz?
Eu sei lidar com a Cat Grant.
Cat Grant ile başa çıkabilirim.
Estou a ultrapassar isso.
Bununla başa çıkabiliyorum.
Começar uma nova vida.
Başa döndüm.
Inclusive com incompetência.
Acziyetle bile başa çıktım.
Lidar com rumores é fácil.
- Söylentilerle başa çıkarız.
O difícil é lidar com provas e não há nenhumas.
Zor olan şey kanıtlarla başa çıkmaktır ve ortada kanıt yok.