Translate.vc / portugués → turco / Basket
Basket traducir turco
742 traducción paralela
Näo servia de bola, e eu näo sabia o que fazer com ele.
Basket topu için çok ufakti ve ne yapacagimi bilmiyordum.
Imagine-nos a jogar basquetebol de repente!
Basket oynadığımızı hayal etsenize.
Vocês costumam ir ao Madison Square Garden?
Hiç basket maçına gittiniz mi?
Um anexo à paróquia com campo de basquetebol.
- Yeni bir ev ve basket sahası... - Vekil efendi!
Quando eu jogava pelos Stars, urinava-mos para as mãos durante os treinos, para endurecê-las.
Stars'da basket oynarken, topu daha yükseğe atalım diye avuçlarımıza işerdik.
As bolas de basquete de cada lado da máquina, quando manipuladas pelo Sr. Mellish, desenvolvem os reflexos.
Makinenin iki yanında basket topları var. Bay Mellish bunlarla ilgilenirken refleksleri gelişiyor.
O Tommy foi a um treino de basquetebol.
Tommy, basket antrenmanında.
Està a iniciar os treinos de basquetebol.
Basket antrenmanı başlıyor.
Não pensei vê-lo num jogo de básquete um dia depois da morte do Sr. Wagner.
Basket maçında olduğunu düşünemedim. Bay Wagner henüz dün öldü de.
para sair com uma rapariga para ir a um jogo de basquetebol.
.. kızın birini basket maçına götürecektim.
Olha o tipo com a bola de basquete.
Acube basket topuyla çıkıyor.
De onde é que conheces aquele com a bola de basquete? - Que bola de basquete? - "Que bola de basquete?"
Basket toplu bu acubeyi ne kadar iyi tanıyorsunuz?
Este miúdo é muito jeitoso no golfe e também no basquetebol.
Delikanlı golf sahasında çok yetenekli, aynı basket sahasında olduğu gibi.
Uma bola de basquetebol.
Tamam. Bir basket topu.
Uma de futebol, mais uma de basquetebol, e a Duanie fica com uma bolinha.
Bir futbol topu, bir daha basket topu ve Duanie alır küçük bir topu.
- Sou muito baixo para o basquetebol.
Basket için çok kısayım.
- Estava tão perto.
- Basket atacaktım ya.
Já me viste jogar, eu não presto.
Beni basket oynarken gördün. - Yapma, Boof. İğrencim.
Vim falar com o Sr. Luke Basket.
Buraya bay Luke Baskin'i görmeye geldim.
- Olá, Sr. Basket.
- Merhaba bay Baskin.
Não há leis contra isso, Sr. Basket.
Buna engel olan bir yasa olmadığını biliyorsunuz bay Baskin.
Parece uma bola de basquetebol, não é?
Basket topuna benziyor, değil mi?
Vou ver um jogo de basquetebol.
Bu gece basket maçına gidiyorum.
Vou ao jogo.
Ben basket maçına gidiyorum.
Vamos ao jogo de basquetebol.
Bu gece basket maçına gidiyoruz.
Atirando-lhes uma bola de basquete.
Basket topu verirsin.
Podíamos ir ao campo fazer alguns cestos.
Basket sahasına gidip birkaç beşlik atarız.
Que cena! Temos uma equipa inteira de basquet a vir na nossa direcção com armas.
Profesyonel basket takım üstümüze doğru geliyor, üstte ilk silâhlar.
Apanha como se fosse um cesto de basquetebol, ao estilo Willie Mays.
Ve bir basket yakalayış.
Anda agora a jogar basquete no centro psiquiátrico local.
Şu anda bir sinir hastalıkları merkezinin bahçesinde potaya basket atıyor.
"Crusher" Woodard, "The Skunk" Trumane e os Dunk Masters no Monster Truck Rally!
"Ezici" Woodard, "Kokarca" Trumane ve Basket Ustaları Monster Truck Rallisin de.
Dá-me o meu dinheiro, e podes atacar-me com uma bola.
Paramı geri ver, o zaman, bana basket topuyla vurabilirsin.
E imposto da Bathgate Avenue?
Sonra Basket Yolu vergisi.
Lembras de quando éramos miúdos... e jogávamos pela Equipa Moab Bitty do Reverendo Oates?
Hatırlıyor musun, çocukken kilisenin basket takımında oynardık?
Permaneci vivo ao comer as reservas da mãe... e mantive-me são... ao driblar uma bola de basket.
Annemin yaptığı reçelleri yiyerek hayatta kaldım... ve aklımı kaçırmamak için... yanımdaki basket topunu sektirdim durdum.
A bola anda solta, bate no arbitro... e entra!
Topu kaybetti, top hakeme çarparak... basket oluyor!
- Vá lá, só mais um cesto.
- Hadi, bir basket daha.
- Vamos jogar basquete? - Estamos de acordo?
- Yine de yarın basket oynuyor muyuz?
- Mais um cesto e os $ 1700 é nosso.
- Bir basket daha, ve 1700 dolar bizimdir.
- Não vais conseguir.
- Hiçbir zaman atamayacağın bir basket.
Talvez o vejas a fazer um daqueles encestamentos fantásticos.
Belki onu şu 360 derece dönüp, basket yapışını görürsün.
Tu e o super Wai querem ir atirar umas bolas mais tarde, lá pelas 2h00?
Sen ve azman Wai basket oynasak, mesela saat 2 gibi?
Alabama, é verdade que ficaste com o olho negro a jogar basketball?
Alabama, bu cidden basket oynarken mi oldu?
Não, ela fez aquilo quando estava a jogar basketball.
Yo, basket oynarken oldu bu.
- O primeiro a marcar ganha.
- İlk basket kazanır.
Realmente me falta jogar ao basket.
Basketbol oynamayı özleyeceğimden eminim.
- As bolas.
- Basket toplarınızı.
Três pontos.
Ve üç sayılık bir basket.
Somos depois do Sr. Basquetebol.
- Bay Basket'ten sonra biz çıkıyoruz.
- Mas o quê...
Hiç basket izledin mi?
O que foi, o que foi?
Biraz basket atalım.