Translate.vc / portugués → turco / Bridge
Bridge traducir turco
753 traducción paralela
Bem, quando este acabar, que tal Bridge?
Evet, bu oyunda bitti, biraz da briç oynasak?
Joga Bridge?
Briç oynamasını biliyor musunuz?
- Ele pensava que era bridge de contacto.
- Kontak briç oynayacağımızı sandı.
Você só tem tempo para o Bridge.
Siz hep briç oynuyorsunuz.
Onde jogam bridge e te deixam sair e passear.
Nerde... onların cafcaflı konferansları ve briç oyunları var.
Por encima desta magnífica estrutura que é o Fourth Bridge... monumento à engenharia e ao esforço Escocês... nessa viagem não fazia idéia que dias depois... estaria falando numa importante reunião política!
.. eseri olan şu muhteşem Forth köprüsünün üzerinden.. .. Highland Ekpsres'iyle İskoçyaya giderken.. Demek istiyorum ki, o yolculuk sırasında birkaç gün içinde kendimi..
Se vocês os quatro quiserem jogar bridge, façam favor, não se importem comigo.
Eğer dördünüz briç oynamak isterseniz bana aldırmayın, oynayın.
A rádio estava ligada e eu ia jogar bridge com três tias solteiras.
Radyo açıktı ve ben üç halamla briç oynamaya gidiyordum.
Que me diz a uma partida de bridge?
Kağıt oynamaya ne dersiniz?
Vamos jogar uma partida de bridge.
Hadi seninle pişti oynayalım.
Belote é o "bridge" dos pobres!
Belote sadece çulsuzların oynadığı bir oyundur.
- Acho o "bridge" muito chato!
- Briç çok sıkıcı.
Quem falou em bridge? É a bisca, minha cara, a bisca!
Briç değil belot oynuyoruz!
Devíamos ter mantido um dos policia e jogar bridge.
Polislerden birini alı koyup briç oynamalıydık.
O carro 41 espera no High Bridge.
Devriye arabası 41 High Bridge Yolu'nda bekliyor.
Não sabia que jogava bridge.
Briç oynadığını bilmiyordum.
Vemo-las nos melhores hotéis, todos os dias, aos milhares, a beber o dinheiro, a comer o dinheiro, a perder o dinheiro ao bridge, a jogar todo o dia e toda a noite, a cheirar a dinheiro,
Her gün binlercesini en iyi otellerde yiyip içip para yerken görüyorsun. Gece gündüz briç oynayıp para kaybederken... Parayı koklarken görüyorsun.
Pode estar a arriscar a sua vida, mas quando se trata de ser uma senhora, não chega aos pés da sua esposa, sentada em Washington, a jogar Bridge com três senhoras de grande honra e virtude.
Hayatını tehlikeye atıyor olabilir... ama iş hanımefendi olmaya gelince... karınıza mum bile tutamaz değil mi efendim... Washington'da oturup... başka yüksek onurlu ve değerli hanımefendiyle briç oynarken.
De vez em quando, jogava-se uma partidinha de bridge, a um vigésimo de cêntimo o ponto.
Bazen briç oynanırdı. Puan başına 20 sentine.
Uns dias depois, fomos jogar bridge a casa de uma das Figuras de Cera.
Birkaç gün sonra briç için mumyalardan birinin evine gidiyorduk.
Ela ensinara-me a jogar bridge, assim como alguns passos de tango e que vinhos beber com que peixes.
Briç oynamayı öğretmişti. Gösterişli tango adımlarını ve hangi şarabın hangi balıkla gittiğini öğrettiği gibi.
Espero que jogue bridge.
Umarım Nan'ın tanıdığı briç oynamayı biliyordur.
Todas juntas, voltando para casa após a reunião do bridge.
Küme halinde, briç partisinden eve dönüyorlar!
Creio que os meus crimes seriam como o meu bridge.
Korkarım benim cinayetlerim briç oynamama benzer.
Você é a grande esperança dos Bridges.
Sen Bridge'lerin umudusun.
- Joga muito bridge?
Briç oynar mısın?
Estamos jogando bridge ou detetives?
Briç mi oynayacağız, amatör dedektiflik mi yapacağız?
Estarei com os outros no acampamento de Cattlemen's Bridge de manhã.
Geri kalanların hepsi sabah Cattlemen's Bridge Kampı'nda olsun.
Vocês os dois vão pelo desfiladeiro até Cattlemen's Bridge.
Siz ikiniz, Cattlemen's Bridge'e giden kanyonu izleyin.
Estão 520 cabeças em Cattlemen's Bridge prontas a serem marcadas.
Cattleman's Bridge'de damgalanmaya hazır 520 büyükbaş var.
- A noite do torneio de bridge.
- Briç turnuvası.
Joguei bridge.
Briç oynadım.
Eu, minha esposa e minha irmã queremos convidá-lo para uma partida de bridge.
Karım, kızım ve ben briç oynayacaktık, bize katılmak ister miydiniz?
A jogar bridge.
Bric oynama.
Eu vou até lá abaixo, ao clube para algumas mãos de bridge, se é que tens a certeza que não precisas de mim.
Ben bir kaç el bridge oynamak için kulübe gideceğim, bana ihtiyacın olmadığından eminsen.
"Bem, Carl, que tal um pouco de" bridge "? " ( Jogo de cartas ).
Şey, Carl, briç oynamaya ne dersin?
- Você joga "bridge", não joga?
Ne? Briç oynamayacak mıydınız?
Mas aquela mesa de "bridge" ainda te vai apanhar um dia.
Fakat şu briç masası bir gün seni alacak.
Está a ver a minha mãe jogar bridge.
Annemin birç oyununu seyrediyor.
" para distracçöes agradáveis como lanches de bridge,
" ve Rockefeller Merkezinde rehberli turlara katılmak...
Queres começar com a Golden Gate Bridge?
Ya neyle başlamamı isterdin, Golden Gate köprüsü mü?
Soube que você é muito bom no "bridge".
Briçte iyi olduğunuzu duydum.
Não sou um campeão de bridge, claro... mas posso ser diplomático com os melhores.
Briç şampiyonu olmayabilirim ama bu, zona gireceğim bir el olacak.
Vou chegar atrasada ao clube de bridge.
Briç partisine geç kalacağım.
Não podem rezar pelo reino dos céus e jogar bridge ou poker.
Poker oynayıp, cennete ulaşmak için dua edemezsiniz.
Estamos muito aconchegados, Que tal uma partida de bridge?
Bu çok rahat. Briç oynamaya ne dersiniz?
Ninguém parece tê-lo visto depois dele deixar a mesa de bridge.
Briç dörtlümüzden ayrıldığından beri onu kimse görmedi.
Ouvi ele mencionar uma grande pescaria e bridge.
Sadece büyük balık tutma oyunu ve briçten söz ettiğini duydum.
Onde o descobriste? Num clube de bridge que o Vince costumava frequentar.
Vince Bradley'in takıldığı bir briç kulübünden.
Contou-me a Marjorie no clube de bridge.
MarJorie bana briç klübünde anlattı.
Um clube de bridge?
Briç kulübü mü?