Translate.vc / portugués → turco / Chão
Chão traducir turco
19,396 traducción paralela
Tento transformar o chão do meu quarto num covil de coiote.
Yatak odamın zeminini çakal deliğine döndürmeye çalışıyorum.
E a Gwen achou a bracelete da irmã no chão do seu quarto.
ve Gwen kız kardeşinin bilekliğini onun odasında buldu.
Há, se estivermos debaixo do chão. A terra pode desviar a carga eléctrica de um relâmpago.
Öyle ama yer altında olursak, dünya yıldırımın elektriğini topraklar.
Quem deixa salada de repolho no meio do chão?
Kim odanın ortasında coleslaw salatası bırakır?
Não me chames criança, quando só quero estar algum tempo sozinho contigo, numa sala com fechadura e chão.
Seninle kilidi ve zemini olan bir odada yalnız vakit geçirmek istediğim için bana bebek deme.
Põe no chão!
Yere yat!
Aquela mulher apenas sorriu quando o Stewie bateu com as bolas no chão.
Stewie yere kapaklanıp hayalarını zedelediğinde o kadın kıs kıs gülüyordu.
Estou ocupado, por isso fecha o chão e sai daqui.
Şimdi meşgulüm, zeminimi kapatıp buradan git.
Ficar sentado no chão duro também é bom para as costas.
Sert zeminde oturmak da sırt için iyidir.
É por isso que esteve no chão e eu ainda estou em pé.
O yüzden yere çakıldın ve ben ayakta duruyorum.
No chão. Já!
Silahları indirin!
Dr. Matt Miller foi encontrado assassinado no chão do hospício onde trabalhava.
Doktor Matt Miller ölmeden önce çalışmakta olduğu tımarhanede ölü bulundu.
Deita-te no chão agora.
Hemen yere uzanırsın.
Se o Joe não tivesse "Wendigado", não passaríamos de manchas de gordura no chão.
Joe Wendigo'ya dönüşmeseydi, yerdeki yağlı lekelerden farkımız kalmazdı.
No chão. Já!
Yere yatın, hemen!
O outro agarra-me pela perna e vou para o chão.
Ayı gibi! Sonra diğeri bacaklarımdan tuttu ve çat diye yatağa düştüm.
Nada disto teria acontecido se não andasse a rebolar pelo chão como a avó Jean gosta de fazer.
Büyükanne Jean'e uyup yerlerde sürünmeselerdi bunların... - hiçbiri olmayacaktı.
Essa guerra cobrirá o chão de cadáveres.
Ardında ceset yığınları bırakan bir savaş olur bu.
Quer saber quantos cadáveres cobrirão o chão?
O yığında kaç ceset olur bilmek istiyor musunuz?
Estão preparados para dormirem no chão, batidos e cuspidos pelos drogados e pelos sem-abrigo e bêbedos?
Yerde yatmaya, bağımlı, evsiz ve ayyaşların tükürük ve tekmelerini yemeye hazır mısınız?
Visitei o vosso país e vi cadáveres deitados no chão, fome, sangue, sede e pobreza.
Ülkenizi ziyaretimde yerde yatan ölü bedenler gördüm. Açlık, kan, susuzluk ve yoksulluk gördüm.
No chão! No chão, agora!
Yat yere, yere yat hemen.
Na porra do chão!
Yere yat, yere yat dedim lan.
Ainda está uma rapariga a dormir no chão da tua casa de banho.
Bilgin olsun, hala banyonun zemininde uyuyan bir kız var.
- Coloca-o no chão.
- Onu indirdi. - Hey hey hey,
Tiveste relações sexuais com essa miúda no chão do quarto de banho, Kevin?
Kızla banyo zemininde mi seviştin?
Há umas tábuas soltas no chão do quarto.
Yatak odasında kırılmış yer döşemesinin altında.
Quando regressamos à festa, a vítima, a qual tinha anteriormente presenciado a consumir álcool, estava desmaiada no chão ".
Partiye döndüğümüzde, suçlayan, önceden alkol tüketimine tanık olduğum kişi, yerde baygın yatıyordu.
Deitas-te no chão e passa-te um camião por cima ou algo?
Yatıyorsun, bir kamyon üzerinden geçiyor gibi bir şey mi?
Em vez de mandar o cavaleiro ao chão, os que estacam, fazem-no mesmo antes do salto e projetam o cavaleiro para a frente.
Adi durucular, biniciyi sırtından atmak yerine atlamadan hemen önce birden durur ve sonra biniciyi öne fırlatır.
Em vez de mandar o cavaleiro ao chão, os que estacam, fazem-no mesmo antes do salto e projetam o cavaleiro para a frente.
Biniciyi sırtından atmak yerine, ani durucu atlamadan hemen önce birden durur ve biniciyi öne fırlatır.
Estive em bastantes encontros com tipos que julgavam que iriamos embebedar-nos e que eles iriam ter sorte, mas de algum modo acabavam sempre eles a cair para o chão.
Sevişme umuduyla beni sarhoş etmeyi plânlayan adamlarla çıktığım çok olmuştur ama her nedense kendilerini masanın altında bulanlar onlar oldu.
Havia brinquedos espalhados pelo chão...
Etrafa dağılmış bir sürü oyuncak vardı...
Fico a ver-te esvair neste chão.
Yerde kanamadan ölüşünü seyrederim.
Como disse no meu depoimento, quando o tiroteio começou, atirei-me para o chão e fiquei deitada.
İfademde söylediğim gibi ateş edilmeye başladığında masanın altına girip saklandım.
E o teu lugar é no chão.
Sen de toprağa.
Um lar com chão peganhento e bêbados rabugentos todas as noites.
Geceleri kaygan zeminleri ve kavgacı sarhoşları olan bir ev.
Ele é feroz. Não irá parar até o meu sangue estar no chão.
Kanımı akıtana kadar durmayacaktır.
Todos para a chão!
Herkes, yere yatsın!
Encontrei-o no chão. Nem sequer é meu.
Aslında ben bunu yerde buldum... benim bile değil.
Malcolm estava no chão, a sangrar.
Malcolm yerde yatıyordu. Kan kaybediyordu.
Mostro-te o deslocamento quando eu deslocar as suas tretas e atirá-las ao chão e pisar em cima delas uma de cada vez!
Hayalarını yere yönlendirdikten sonra teker teker ezerken göstereceğim sana yönlendirmeyi!
Para o chão.
Yere yat!
- O que vai querer? - Sim. Quero dois Tropic Wonders e a tua cara esmagada no chão.
İki tane Tropik Mucize alacağız, üstünde dağılmış yüzünün de sosu olsun lütfen.
Bem, desde que não se olhe demasiado para o chão.
Yerlere çok yakından bakmadığın sürece tabii.
Disse que a invasão foi um trabalho de "espiões corporativos", mas, nunca vi nenhuns que deixassem buracos gigantes no chão como estes.
- Aynen. Haneye tecavüzün "kurumsal casuslar" ın işi olduğunu söyledin. Ama yerde böyle devasa bir delik bırakanıyla hiç karşılaşmamıştım.
- O chão está cheio de sangue.
- Yerlerde kan var. - Bu ne lan böyle?
Mantém-te no chão.
Yerde kal.
Sai do chão.
Kalksana yerden be.
Todos para o chão, agora!
Herkes indi şimdi.
No chão!
Yere yatın!